Noktalama İşaretleri (Açıklamalar)Ìý Ìý Ìý ÌýDuygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaÅŸtırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere noktalama iÅŸaretleriÌýkullanılır. ÌýÌýÌýÌýÌý Noktalama iÅŸaretlerinden nokta, ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô, noktalı ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô, iki nokta, üç nokta, soru, ü²Ô±ô±ð³¾, ³Ùı°ù²Ô²¹°ì, ²¹²â°ù²¹Ã§ ve kesme iÅŸaretleri ait oldukları kelimelere bitiÅŸik olarak yazılır ve kesme dışındaki iÅŸaretlerden sonra bir harf boÅŸluÄŸu ara verilir. Ìý Nokta ( . ) 1.ÌýCümlenin sonuna konur:ÌýTürk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulÂmuÅŸtur. Saatler geçtikçe yollara daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu.Ìý(ReÅŸat Nuri Güntekin) 2.ÌýBazı kısaltmaların sonuna konur:ÌýAlb.Ìý(albay),ÌýDr.Ìý(doktor),ÌýYrd. Doç.Ìý(yardımcı doçent),ÌýProf.Ìý(profesör),ÌýCad. (cadde),ÌýSok. (sokak),Ìýs.Ìý(sayfa),Ìýsf.Ìý(sıfat),Ìývb.Ìý(ve baÅŸkası, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi),ÌýAlm.Ìý(Almanca),ÌýAr.Ìý(Arapça),Ìýİng.Ìý(İngilizce) vb. 3.ÌýSayılardan sonra sıra bildirmek için konur:Ìý3.Ìý(üçüncü),Ìý15.Ìý(on beÅŸinci);ÌýII. Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak, 4. LeventÌývb. 4.ÌýArka arkaya sıralandıkları için ±¹¾±°ù²µÃ¼±ôle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur:Ìý3, 4 ve 7. maddeler; XII ? XIV. yüzyıllar arasındaÌývb. 5.ÌýBir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden sonra konur: ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý I.ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý 1.ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý A.ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý a. ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý II.ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý 2.ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý B.ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý b. 6.ÌýTarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:Ìý29.5.1453, 29.X.1923Ìývb. UYARI:ÌýTarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarınÂdan önce ve sonra nokta kullanılmaz:Ìý29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923Ìývb. 7.ÌýSaat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:ÌýTren 09.15?te kalktı. Toplantı 13.00?te baÅŸladı. Tören 17.30?da, hükûmet daireleri kapandıktan yarım saat sonra baÅŸlayacaktır.Ìý(Tarık BuÄŸra) 8.ÌýKitap, dergi vb.nin künyelerinin sonuna konur: Agâh Sırrı Levend,ÌýTürk Dilinde GeliÅŸme ve SadeleÅŸme Evreleri,ÌýTDK Yayınları, Ankara, 1960. 9.ÌýDört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur:Ìý1.000, 326.197, 49.750.812Ìývb. 10.ÌýGenel aÄŸ adreslerinde kullanılır:Ìý 11.ÌýMatematikte çarpma iÅŸareti yerine kullanılır:Ìý4.5=20, 12.6=72Ìývb. Ìý Virgül ( , ) 1.ÌýBirbiri ardınca sıralanan eÅŸ görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur: Fırtınadan, soÄŸuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıÂcak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum.Ìý(Halide Edip Adıvar) Sessiz dereler, solgun aÄŸaçlar, sarı güller DillenmiÅŸ ağızlarda tutuk dilli gönüllerÌý(Faruk Nafiz Çamlıbel) ÌýÌýÌýÌýÌýÌýZindana atılan mahkûmlar gibi titreÅŸerek, haykırarak geri geri kaçmaya uÄŸraşıyorduk.Ìý(Hüseyin Rahmi Gürpınar) Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin iÅŸi bozulursa İstanbul yolunu tutar.Ìý(Ömer Seyfettin) 2.ÌýSıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Umduk, bekledik, düşündük.Ìý(Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu) 3.ÌýUzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur: Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oÄŸlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi koltuÄŸundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmiÅŸti.Ìý(Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu) 4.ÌýCümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur: ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýZemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüşünce, bir an için de olsa, belirginliÄŸini yitiriverdi sivilceleri.Ìý(Elif Åžafak) Åžimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) 5.ÌýAnlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına koÂnur: AkÅŸam, yine akÅŸam, yine akÅŸam, Göllerde bu dem bir kamış olsam!Ìý(Ahmet HaÅŸim) 6.ÌýTırnak içinde olmayan alıntı cümlelerinden sonra konur: Adana?ya yarın gideceÄŸim, dedi. ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Aç karnına sigara içmekle hiç de iyi etmiyorsun,Ìýdedi.Ìý(Necati Cumalı) 7.ÌýKonuÅŸma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur: ÌýÌýÌýÌýÌýÌý ?ÌýBu akÅŸam Datça?ya gidiyor musunuz, diye sordu. 8.ÌýEdebî eserlerde konuÅŸma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur: Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey?e, ? Bu anahtar köşkü de açar, dedi.Ìý(Ömer Seyfettin) 9.ÌýKendisinden sonraki cümleye baÄŸlı olarak ret, kabul ve teÅŸvik bilÂdirenÌýhayır, yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbetteÌýgibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz. Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale TürkleÅŸiyor.Ìý(Yahya Kemal Beyatlı) 10.ÌýBir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime grupÂlarıyla yapı ve anlam bakımından baÄŸlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır: Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır.Ìý(Halit Ziya UÅŸaklıgil) Bu gece, eÄŸlenceleri içlerine sinmedi.Ìý(ReÅŸat Nuri Güntekin) 11.ÌýHitap için kullanılan kelimelerden sonra konur: Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, müsademe demektir.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) Sayın BaÅŸkan, Sevgili KardeÅŸim, DeÄŸerli Arkadaşım, 12.ÌýSayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır:Ìý38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 0,45 (sıfır tam, ²âü³ú»å±ð kırk beÅŸ) 13.ÌýMetin içindeÌýart arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur: Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuÅŸtu. UYARI:ÌýMetin içindeÌýzarf-fiil eki almış kelimelerden sonra ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konmaz: Cumaları bahçede buluÅŸtukça kıza kendisinin adi bir mektep talebesi olmadığını anlatmaya çalışıyordu.ÌýÌýÌýÌýÌý(Halide Edip Adıvar) Åžimdiye dek, ben kendimi bildim bileli kimse DeÄŸirmenoluk köyünden kaçıp da baÅŸka köyde çobanlık, yanaÅŸmalık etmedi.Ìý(YaÅŸar Kemal) Meydanlığa varmadan bir iki defa İsmail kendisini gördü mü diye kahveye baktı.Ìý(Necati Cumalı) 14.ÌýÖzne olarak kullanıldıklarındaÌýbu, ÅŸu, oÌýzamirlerinden sonra konur: Bu, benim gibi yazarlar için hiç kolay olmaz. O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı.Ìý(Tarık BuÄŸra) 15.ÌýKitap, dergi vb.nin künyelerinde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden sonra konur: Falih Rıfkı ATAY,ÌýTuna Kıyıları,ÌýRemzi Kitabevi, İstanbul, 1938. Yazarın soyadı önce yazılmışsa soyadından sonra da ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konur: ERGİN, Muharrem,ÌýDede Korkut Kitabı,ÌýAnkara, 1958. UYARI:ÌýMetin içindeÌýve, veya, yahut, ya ? yaÌýbaÄŸlaçlarından önce de sonra da ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konmaz: Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve ÅŸafak sökerken Faik?e bol teÅŸekÂkürlerle dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokaÄŸa fırladı.Ìý(Peyami Safa) Ya ÅŸevk içinde harap ol ya aÅŸk içinde gönül Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül!Ìý(Yahya Kemal Beyatlı) UYARI:ÌýTekrarlı baÄŸlaçlardan önce ve sonra ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konmaz: Hem gider hem aÄŸlar. Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli.Ìý(´¡³Ù²¹²õö³úü) Gerek nesirde gerek nazımda yeni bir söyleyiÅŸe ulaşılmıştır. Siz ister inanın ister inanmayın, bir gün bile durmam. Ne kız verir ne dünürü küstürür. Bu kurallar bugün de yarın da geçerli olacaktır. UYARI:ÌýCümlede pekiÅŸtirme ve baÄŸlama görevinde kullanılanÌýda / deÌýbaÄŸlacından sonra ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konmaz: İmlamız lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzeleÂcek çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla deÄŸil!ÌýÌýÌýÌýÌý(Yahya Kemal Beyatlı) UYARI:ÌýMetin içindeÌý-ınca / -inceÌýanlamıyla zarf-fiil görevinde kullaÂnılanÌýmı / miÌýekinden sonra ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konmaz: Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense.Ìý(Orhan Kemal) Öyle zekiler vardır, konuÅŸtular mı ağızlarından bal akıyor sanırsın.Ìý(Attila İlhan) UYARI:ÌýÅžart ekinden sonra ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konmaz: Tenha köşelerde ağız ağıza konuÅŸurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.Ìý(ReÅŸat Nuri Güntekin) Gör gözlerinle de aklın yatarsa anlatıver millete.Ìý(Tarık BuÄŸra) Ìý Noktalı Virgül ( ; ) 1.ÌýCümle içinde ±¹¾±°ù²µÃ¼±ôlerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur:ÌýErkek çocuklara DoÄŸan, TuÄŸrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir. Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; Ankara, Londra, Bakü. 2.ÌýÖgeleri arasında ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırÂmak için konur:ÌýSevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, aÄŸlamak istiyorum. At ölür, meydan kalır; yiÄŸit ölür, ÅŸan kalır.Ìý(´¡³Ù²¹²õö³úü) 3.Ìýİkiden fazla eÅŸ deÄŸer ögeler arasında ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô konabilir: Yeni usul ÅŸiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu.Ìý(Yahya Kemal Beyatlı) Ìý Ìý İki Nokta (: ) 1.Kendisiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur: Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem. 2.ÌýKendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur: Bu kararın istinat ettiÄŸi en kuvvetli muhakeme ve mantık ÅŸu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve ÅŸerefli bir millet olarak yaÅŸamasıdır.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim.Ìý(Falih Rıfkı Atay) 3.ÌýSes bilgisinde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır:Ìýa:ile, ka:til, usu:le, i:cat. 4.ÌýKarşılıklı konuÅŸmalarda, konuÅŸan kiÅŸiyi belirten sözlerden sonra konur: Bilge KaÄŸan:ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Türklerim, iÅŸitin! ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Üstten gök çökmedikçe, ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý alttan yer delinmedikçe ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin? Koro:ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýGöğe erer başımız ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýbaşınla senin! Bilge KaÄŸan:ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýUlusum birleÅŸip yücelsin diye ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýgece uyumadım, gündüz oturmadım. ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýTürklerim Bilge KaÄŸan der bana. ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýBen her ÅŸeyi onlar için bildim. ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýNöbetteyim!Ìý(A. Turan OflazoÄŸlu) 5.ÌýEdebî eserlerde konuÅŸma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur: ? BuÄŸdayla arpadan baÅŸka ne biter bu topraklarda? Ziraatçı sayar: ? Yulaf, pancar, zerzevat, tütün?Ìý(Falih Rıfkı Atay) 6.ÌýGenel aÄŸ adreslerinde kullanılır:Ìý 7.ÌýMatematikte bölme iÅŸareti olarak kullanılır:Ìý56:8=7, 100:2=50Ìývb. Ìý Üç Nokta ( ? ) 1.Ìý´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾ olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur: Ne çare ki çirkinliÄŸi hemencecik ve herkes tarafından görülüveriÂyordu da bu yanı?Ìý(Tarık BuÄŸra) 2.ÌýKaba sayıldığı için veya bir baÅŸka sebepten dolayı açık yazılmak isÂtenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur:ÌýKılavuzu karga olanın burnu b?tan çıkmaz. Arabacı B??a yaklaÅŸtığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doÄŸru başını ç±ð±¹iriyordu.Ìý(Ahmet Hamdi Tanpınar) 3.ÌýAlıntılarda baÅŸta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümleÂrin yerine konur: ? derken ÅŸehrin öte başından boÄŸuk boÄŸuk sesler gelmeye baÅŸladı?Ìý(Tarık BuÄŸra) 4.ÌýSözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur: Sana uÄŸurlar olsun? Ayrılıyor yolumuz!Ìý(Faruk Nafiz Çamlıbel) Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. O noktainazar ÅŸudur: Türk milletini, medeni cihanda layık olduÄŸu mevkiye isat etmek ve Türk cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade takviye etmek?Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) 5.ÌýÜnlem ve seslenmelerde anlatımı pekiÅŸtirmek için konur: Gölgeler yaklaÅŸtılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar: ?ÌýÌýÌýÌýÌýÌýKoca Ali? Koca Ali, be!..Ìý(Ömer Seyfettin) UYARI:ÌýÜnlem ve soru iÅŸaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir: Gök ekini biçer gibi!.. BaÅŸaklar daha dolmadan.Ìý(Tarık BuÄŸra) Nasıl da akÅŸam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?.. Nasıl da serçecikler yuvalarına sığındı?..Ìý(Necip Fazıl Kısakürek) 6.ÌýKarşılıklı konuÅŸmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevapÂlarda kullanılır: ? Yabancı yok! ? Kimsin? ? Ali? ? Hangi Ali? ? ? ? Sen misin, Ali usta? ? Benim!.. ? Ne arıyorsun bu vakit buralarda? ? Hiç? ? Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa!.. ? !..Ìý(Ömer Seyfettin) UYARI:ÌýÜç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz. Ìý Ìý Soru İşareti ( ? ) 1.ÌýSoru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur: Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı?Ìý(Faruk Nafiz Çamlıbel) ÌýÌýÌýÌýÌýÌýAtatürk bana sordu: ? Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz?Ìý(Falih Rıfkı Atay) ÌýÌýÌýÌýÌý 2.ÌýSoru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur: Gümrükteki memur başını kaldırdı: ÌýÌýÌýÌýÌý ? Adınız? 3.ÌýBilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır:ÌýYunus Emre (1240 ?-1320), (DoÄŸum yeri: ?)Ìývb. 1496 (?) yılında doÄŸan Fuzuli? Ankara?dan Antalya?ya arabayla üç saatte (?) gitmiÅŸ. UYARI:Ìýmı / miÌýekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduÄŸunda cümlenin sonuna soru iÅŸareti konmaz:ÌýAkÅŸam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz. Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya baÅŸlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluÄŸu kaplardı.Ìý(Haldun Taner) UYARI:ÌýSoru ifadesi taşıyan sıralı ve baÄŸlı cümlelerde soru iÅŸareti en sona konur: Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar?dan mı, Hisar?dan mı, Kavaklardan mı?Ìý(Yahya Kemal Beyatlı) Ìý Ìý Ünlem İşareti ( ! ) 1.ÌýSevinç, kıvanç, acı, korku, ÅŸaÅŸma gibi duyguları anlatan cümle veya ibareleÂrin sonuna konur:ÌýHava ne kadar da sıcak!ÌýAÅŸk olsun! Ne kadar akıllı adamlar var! Vah vah! Ne mutlu Türk?üm diyene!Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) 2.ÌýSeslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz?dir, ileri!Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) Ey Türk gençliÄŸi! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyeÂtini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!Ìý(Yahya Kemal Beyatlı) Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak bir devrin battığı yerdir.Ìý(Necmettin Halil Onan) UYARI:ÌýÜnlem iÅŸareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabiÂleceÄŸi gibi cümlenin sonuna da konabilir: ArkadaÅŸ, biz bu yolda türküler tuttururken ÌýÌýÌýÌýÌýÌýSana uÄŸurlar olsun? Ayrılıyor yolumuz!Ìý(Faruk Nafiz Çamlıbel) 3.ÌýAlay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içinde ü²Ô±ô±ð³¾ iÅŸareti kullanılır: İsteseymiÅŸ bir günde bitirirmiÅŸ (!) ama ne yazık ki vakti yokmuÅŸ (!). Adam, akıllı (!) olduÄŸunu söylüyor. Ìý Ìý Kısa Çizgi ( ? ) 1.ÌýSatıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur: ÌýÌýÌýÌýÌý SoÄŸuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bil- ÌýÌýÌýÌýÌýÌýmem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12?yi geçmiÅŸ. Kanepe- ÌýÌýÌýÌýÌýÌýlerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvayda- ÌýÌýÌýÌýÌý ki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı? ÌýÌýÌýÌýÌý Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboÅŸ- ÌýÌýÌýÌýÌý lar mı oturur?Ìý(Sait Faik Abasıyanık) Ìý 2.ÌýCümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur, bitiÅŸik yazılır: Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniÅŸ yolun aÄŸzında durmuÅŸtu.Ìý(Ömer Seyfettin) 3.ÌýKelimelerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için kullanılır:Ìýal-ış, dur-ak, gör-gü-süz-lükÌývb. 4.ÌýFiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır:Ìýal-, dur-, gör-, ver-; baÅŸar-, kana-, okut-, taÅŸla-, yazdır-Ìývb. 5.Ìýİsim yapma eklerinin başına, fiil yapma eklerinin başına ve sonuna konur:Ìý-ak, -den, -ış, -lık; -ımsa-; -la-; -tır-Ìývb. 6.ÌýHeceleri göstermek için kullanılır:Ìýa-raÅŸ-tır-ma, bi-le-zik, du-ruÅŸ-ma, ku-yum-cu-luk, prog-ram, ya-zar-lıkÌývb. 7.ÌýArasında, ve, ile, ila, ?-den ?-eÌýanlamlarını vermek için kelimeler veya sayılar arasında kullanılır:ÌýAydın-İzmir yolu, Türk-Alman iliÅŸkileri, Ural-Altay dil grubu, Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi, 09.30-10.30, BeÅŸiktaÅŸ-Fenerbahçe karşılaÅŸması, Manas Destanı?nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, Türkçe-Fransızca SözlükÌývb. UYARI:ÌýCümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz:ÌýOn on beÅŸ yıl. Üç beÅŸ kiÅŸi geldi. 8.ÌýMatematikte çıkarma iÅŸareti olarak kullanılır:Ìý50-20=30 9.ÌýSıfırdan küçük deÄŸerleri göstermek için kullanılır:Ìý-2Ìý°°ä Ìý Ìý Uzun Çizgi (?) Yazıda satır başına alınan konuÅŸmaları göstermek için kullanılır. BunaÌýkonuÅŸma çizgisiÌýde denir. Frankfurt?a gelene herkesin sorduÄŸu ÅŸunlardır: ? Eski ÅŸehri gezdin mi? ? Rothschild?in evine gittin mi? ? Goethe?nin evini gezdin mi?Ìý(Ahmet HaÅŸim) Oyunlarda uzun çizgi konuÅŸanın adından sonra da konabilir:Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Ìý Sıtkı Bey ? Kaleyi kurtarmak için daha güzel bir çare var. Gerçekten ölecek adam ister. İslam Bey ? Ben daha ölmedim.Ìý(Namık Kemal) UYARI:ÌýKonuÅŸmalar ³Ùı°ù²Ô²¹°ì içinde verildiÄŸinde uzun çizgi kulÂlanılmaz. Arabamız tutarken Erciyes?in yolunu: ?Hancı dedim, bildin mi MaraÅŸlı ÅžeyhoÄŸlu?nu??Ìý(Faruk Nafiz Çamlıbel) Ìý Ìý EÄŸik Çizgi ( / ) 1.ÌýDizeler yan yana yazıldığında aralarına konur:ÌýKorkma! Sönmez bu ÅŸafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak / O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak.Ìý(Mehmet Akif Ersoy) 2.ÌýAdres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına ve semt ile ÅŸehir arasına konur:ÌýAltay Sokağı No.: 21/6 KurtuluÅŸ / ANKARA Ülke adı yazılacağında ise: ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýAtatürk Bulvarı No.: 217 06680ÌýKavaklıdere / Ankara ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý TÜRKİYE 3.ÌýTarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:Ìý18/11/1969, 15/IX/1994Ìývb. 4.ÌýDil bilgisinde eklerin farklı biçimlerini göstermek için kullanılır:Ìý-a /-e, -an /-en, -lık /-lik, -madan /-medenÌývb. 5.ÌýGenel aÄŸ adreslerinde kullanılır:Ìý 6.ÌýMatematikte bölme iÅŸareti olarak kullanılır:Ìý70/2=35 7.ÌýFizik, matematik vb. alanlarda birimler arası orantıları gösterirken eÄŸik çizgi araya boÅŸluk konulmadan kullanılır:Ìýg/sn (gram/saniye) Ìý Ìý Ters EÄŸik Çizgi (ÌýÌý) BiliÅŸim uygulamalarında art arda gelen dizinleri birbirinden ayırt etmek için kullanılır:ÌýC:BelgelerimTürk İşaret DiliKitapçık.indd Ìý Ìý Tırnak İşareti ( ? ? ) 1.ÌýBaÅŸka bir kimseden veya yazıdan olduÄŸu gibi aktarılan sözler tırÂnak içine alınır:ÌýTürk Dil KurumuÌýbinasının yan cephesinde Atatürk?ün ?Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.? sözü yazılıdır. Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesinin ön cephesinde Atatürk?ün ?Hayatta en hakiki mürÅŸit ilimdir.? vecizesi yer almaktadır. Ulu önderin ?Ne mutlu Türk?üm diyene!? sözü her Türk?ü duygulandırır. Bakınız, ÅŸair vatanı ne güzel tarif ediyor: ?Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eÄŸer uÄŸrunda ölen varsa vatandır.? UYARI:ÌýTırnak içindeki alıntının sonunda bulunan iÅŸaret (nokta, soru iÅŸareti, ü²Ô±ô±ð³¾ iÅŸareti vb.) ³Ùı°ù²Ô²¹°ì içinde kalır: ?İzmir üzerine dünyada bir ÅŸehir daha yoktur!? diyorlar.Ìý(Yahya Kemal Beyatlı) 2.ÌýÖzel olarak vurgulanmak istenen sözler ³Ùı°ù²Ô²¹°ì içine alınır:ÌýYeni bir ?barış taarruzu? baÅŸladı. 3.ÌýCümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm baÅŸlıkları ³Ùı°ù²Ô²¹°ì içine alınır: ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Bugün öğrenciler ?Kendi Gök Kubbemiz? adlı ÅŸiiri incelediler. ÌýÌýÌýÌýÌý ?Yazım Kuralları? bölümünde bazı uyarılara yer verilmiÅŸtir. UYARI:ÌýCümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi adları ve baÅŸlıkları ³Ùı°ù²Ô²¹°ì içine alınmaksızın eÄŸik yazıyla dizilerek de gösterilebilir: Höyük sözü Anadolu?daÌýtepeÌýolarak geçer. ÌýÌýÌýÌýÌý Cahit Sıtkı?nınÌýÅžairin ÖlümüÌýÅŸiirini Yahya Kemal çok sevmiÅŸti.Ìý(Ahmet Hamdi Tanpınar) UYARI:ÌýTırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak içinÌýkesme iÅŸareti kullaÂnılmaz:ÌýElif Åžafak?ın ?Bit Palas?ını okudunuz mu? ÌýÌýÌýÌýÌý 4.ÌýBilimsel çalışmalarda künye verilirken makale adları ³Ùı°ù²Ô²¹°ì içinde yazılır. Ìý Ìý Tek Tırnak İşareti ( ? ? ) Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnaÄŸa alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır: ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýEdebiyat öğretmeni ?Åžiirler içinde ?Han Duvarları? gibisi var mı?? dedi ve Faruk Nafiz?in bu güzel ÅŸiirini okumaya baÅŸladı. ÌýÌýÌýÌýÌý ?Atatürk henüz ?Gazi Mustafa Kemal PaÅŸa? idi. Benden ona dair bir kitap için ön söz istemiÅŸlerdi.? (Falih Rıfkı Atay) Ìý Ìý Denden İşareti (?) Ìý Bir yazıdaki maddelerin sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta gelen aynı sözlerin, söz gruplarının ve sayıların tekrar yazılmasını önlemek için kullanılır: a. Etken ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý fiil b.ÌýEdilgen ÌýÌýÌýÌýÌý ? c.ÌýDönüşlü ÌýÌýÌýÌý ? ç.ÌýİşteÅŸÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý ? Ìý Ìý Yay Ayraç ( ) 1.ÌýCümledeki anlamı tamamlayan ve cümlenin dışında kalan ek bilgiler için kullanılır. Yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içinde bulunan ve yargı bildiren anlatımların sonuna uygun noktalama iÅŸareti konur: Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için deÄŸil, kendimizi göstermek için geziyoruz.Ìý(Nurullah Ataç) 2.ÌýÖzel veya cins isme ait ek, ²¹²â°ù²¹Ã§tan önce yazılır: Yunus Emre?nin (1240?-1320)? İmek fiilinin (ek fiil) geniÅŸ zamanı ÅŸahıs ekleriyle çekilir. 3.ÌýTiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuÅŸanın hareketlerini, durumunu açıklaÂmak ve göstermek için kullanılır: İhtiyar ? (YavaÅŸ yavaÅŸ Kaymakam?a yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın?Ìý(ReÅŸat Nuri Güntekin) 4.ÌýAlıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek için kullanılır: Cihanın tarihi, vatanı uÄŸrunda senin kadar uÄŸraÅŸan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olÂmaya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya kimsenin.Ìý(Ahmet Hikmet MüftüoÄŸlu) EÅŸin var, aÅŸiyanın var, baharın var ki beklerdin ÌýÌýÌýÌýÌýÌýKıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?Ìý(Mehmet Akif Ersoy) Bir isim kökü, gerektiÄŸinde çeÅŸitli eklerle fiil kökü durumuna getirilebilirÌý(Zülfikar 1991: 45). 5.ÌýAlıntılarda, alınmayan kelime veya bölümleÂrin yerine konulan üç nokta, yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içine alınabilir. 6.ÌýBir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ü²Ô±ô±ð³¾ iÅŸareti yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içine alınır:ÌýAdam, akıllı (!) olduÄŸunu söylüyor. 7.ÌýBir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını gösÂtermek için kullanılan soru iÅŸareti yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içine alınır:Ìý1496 (?) yılında doÄŸan Fuzuli? 8.ÌýBir yazının maddelerini gösteren sayı ve harflerden sonra kapama ayracı konur: ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý I)ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý 1)ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý A)ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý a) ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý II)ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý 2)ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý B)ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý b) Ìý Ìý Köşeli Ayraç ( [ ] ) 1.ÌýAyraç içinde ²¹²â°ù²¹Ã§ kullanılması gereken durumlarda yay ²¹²â°ù²¹Ã§tan önce köşeli ²¹²â°ù²¹Ã§ kullanılır:ÌýHalikarnas Balıkçısı [Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı (1886-1973)] en güzel eserlerini Bodrum?da yazmıştır. 2.ÌýMetin aktarmalarında, ç±ð±¹irilerde, alıntılarda çalışmayı yapanın eklediÄŸi sözler için kullanılır:Ìý?Eldem, Osmanlıda en önemli fark[ın], mezar taşının ÅŸeklinde ortaya çık[tığını] söyledikten sonra??Ìý(Hilmi Yavuz) 3.ÌýKaynak olarak verilen kitap veya makalelerin künyelerine iliÅŸkin bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır:ÌýReÅŸat Nuri [Güntekin], ÇalıkuÅŸu, Dersaadet, 1922.ÌýServer Bedi [Peyami Safa] Ìý Ìý Kesme İşareti ( ? ) 1.ÌýÖzel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme iÅŸaretiyle ayrılır:ÌýKurtuluÅŸ Savaşı?nı,ÌýAtatürk?üm, Türkiye?mizin, Fatih Sultan Mehmet?e, Muhibbi?nin, Gül Baba?ya, Sultan Ana?nın, Mehmet Emin Yurdakul?dan, Kâzım Karabekir?i, Yunus Emre?yi, Ziya Gökalp?tan, Refik Halit Karay?mış, Ahmet Cevat Emre?dir, Namık Kemal?se, Åžinasi?yle, Alman?sınız, Kırgız?ım, Karakeçili?nin, Osmanlı Devleti?ndeki, Cebrail?den, Çanakkale BoÄŸazı?nın, Samanyolu?nda, Sait Halim PaÅŸa Yalısı?ndan, Resmî Gazete?de, Millî EÄŸitim Temel Kanunu?na, Telif Hakkı Yayın ve Satış YönetmeliÄŸi?ni, Eski ÇaÄŸ?ın, Yükselme Dönemi?nin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı?naÌývb. ?Onun için Batı?da bunlara birer fonksiyon buluyorlar.?Ìý(Burhan Felek) ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý1919 senesi Mayıs?ının 19?uncu günü Samsun?a çıktım.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì) ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiÅŸ söz konusu olduÄŸu zaman ekten önce kesme iÅŸareti kullanılır:ÌýHisar?dan, BoÄŸaz?danÌývb. ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiÄŸinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme iÅŸareti kullanılır:ÌýBu Kanun?un 17. maddesinin c bendi? Yukarıda adı geçen Yönetmelik?in 2?nci maddesine göre?Ìývb. ÌýÌýÌýÌýÌý Özel adlar için yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içinde bir açıklama yapıldığında kesme iÅŸareti yay ²¹²â°ù²¹Ã§tan önce kullanılır:ÌýYunus Emre?nin (1240?-1320), Yakup Kadri?nin (KaraosmanoÄŸlu)Ìývb. ÌýÌýÌýÌýÌý Ek getirildiÄŸindeÌýAvrupa BirliÄŸiÌýkesme iÅŸareti ile kullanılır:ÌýAvrupa BirliÄŸi?ne üye ülkeler? ÌýÌýÌýÌýÌý UYARI:ÌýSonunda 3. teklik kiÅŸi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında baÅŸka bir iyelik eki getirildiÄŸinde kesme iÅŸareti konmaz:ÌýBoÄŸaz Köprümüzün güzelliÄŸi, Amik Ovamızın bitki örtüsü, KuÅŸadamızdaki limanÌývb. UYARI:ÌýKurum, kuruluÅŸ, kurul, birleÅŸim, oturum ve iÅŸ yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz:ÌýTürkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BaÅŸkanlığının; Bakanlar Kurulunun, Danışma Kurulundan, Yürütme Kuruluna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112?nci BirleÅŸiminin 2?nci Oturumunda; Mavi Köşe BakkaliyesindenÌývb. UYARI:ÌýBaÅŸbakanlık, RektörlükÌývb. sözler ünlüyle baÅŸlayan bir ek geldiÄŸindeÌýBaÅŸbakanlığa, RektörlüğeÌývb. biçimlerde yazılır. UYARI:ÌýÖzel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diÄŸer ekler kesmeyle ayrılmaz:ÌýTürklük, TürkleÅŸmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, AvrupalılaÅŸmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, TürkleÅŸmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, AtatürkçülüğünÌývb. UYARI:ÌýSonundaÌýp, ç, t, kÌýü²Ô²õü³úlerinden biri bulunanÌýAhmet, Çelik, Halit, Åžahap; Bosna-Hersek; Kerkük, Sinop, Tokat, ZonguldakÌýgibi özel adlara ünlüyle baÅŸlayan ek getirildiÄŸinde kesme iÅŸaretine raÄŸmenÌýAhmedi, Halidi, Åžahabı; Bosna-HerseÄŸi; Kerküğü, Sinobu, Tokadı, ZonguldağıÌýbiçiminde son ses yumuÅŸatılarak söylenir. UYARI:ÌýÖzel adlar yerine kullanılanÌý?o?Ìýzamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme iÅŸaretiyle ayrılÂmaz. 2.ÌýKiÅŸi adlarından sonra gelen saygı ve ünvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur:ÌýNihat Bey?e, AyÅŸe Hanım?dan, Mahmut Efendi?ye, Enver PaÅŸa?ya; Türk Dil Kurumu BaÅŸkanı?naÌývb. 3.Ìý°Ä±²õ²¹±ô³Ù³¾²¹±ô²¹°ùa getirilen ekleri ayırmak için konur:ÌýTBMM?nin, TDK?nin, BM?de, ABD?de, TV?yeÌývb. 4.ÌýSayılara getirilen ekleri ayırmak için konur:Ìý1985?te, 8?inci madde, 2?nci kat; 7,65?lik, 9,65?lik, 657?yleÌývb. 5.ÌýBelirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için konur:ÌýBaÅŸvurular 17 Aralık?a kadar sürecektir. Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu?nun veri tabanının genel aÄŸda hizmete sunulduÄŸu gün olan 12 Temmuz 2010 Pazartesi?nin TDK için önemi büyüktür. 6.ÌýSeslerin ölçü ve söyleyiÅŸ gereÄŸi düştüğünü göstermek için kullanılır: ÌýÌýÌýÌýÌý Bir ok attım karlı dağın ardına Düştü m?ola sevdiÄŸimin yurduna İl yanmazken ben yanarım derdine Engel aramızı açtı n?eyleyimÌý(°²¹°ù²¹³¦²¹´ÇÄŸ±ô²¹²Ô) Åžems?in gözlerine bir şüphe çöreklendi: ?Dostum ne?n var? Her ÅŸey yolunda mı??Ìý(Elif Åžafak) GüzelliÄŸin on par?etmez Bu bendeki aÅŸk olmasaÌý(Âşık Veysel) 7.ÌýBir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur:Ìýa?dan z?ye kadar, Türkçede -lık?la yapılmış sözler. Ìý
Alıntı Kelimelerin Yazılışı
Alıntı kelimelerin yazılışlarıyla ilgili bazı noktalar aÅŸaÂğıda gösterilmiÅŸtir:
1.ÌýÇift ü²Ô²õü³ú harfle baÅŸlayan Batı kökenli alıntılar, ü²Ô²õü³úler arasına ünlü konulmadan yazılır:Ìýfrancala, gram, gramer, gramofon, grup, Hristiyan, kral, kredi, kritik, plan, pratik, problem, profesör, program, proje, propaganda, proÂtein, prova, psikoloji, slogan, snop, spiker, spor, staj, stil, stüdyo, trafik, tren, triptikÌývb.
Bu tür birkaç alıntıda, söz başında veya iki ü²Ô²õü³ú arasında bir ünlü türemiÅŸtir. Bu ünlü söyleniÅŸte de yazılışta da gösterilir:ÌýiskarÂpin, iskele, iskelet, istasyon, istatistik, kulüpÌývb.
2.Ìýİçinde yan yana iki veya daha fazla ü²Ô²õü³ú bulunan Batı kökenli alıntılar, ü²Ô²õü³úler arasına ünlü konmadan yazılır:Ìýalafranga, apartman, biyografi, elektrik, gangster, kilogram, orkestra, paragraf, telÂgrafÌývb.
3.Ìýİki ü²Ô²õü³úle biten Batı kökenli alıntılar, ü²Ô²õü³úler arasına ünlü konmadan yazılır:Ìýfilm, form, lüks, modern, natürmort, psikiyatr, seks, slayt, teypÌývb.
4.ÌýBatı kökenli alıntıların içindeki ve sonundakiÌýgÌýü²Ô²õü³úleri olduÄŸu gibi korunur:Ìýbiyografi, diyagram, dogma, magma, monografi, paragraf, program; arkeolog, demagog, diyalog, filolog, jeolog, katalog, monolog, psikolog, ürologÌývb.
AncakÌýfotoÄŸrafÌýveÌýtopoÄŸrafÌýkelimelerindeÌýg'ler,ÌýÄŸ'ye döner.
* * *
AÅŸağıdaki durumlarda Batı kökenli kelimeler özgün biçimleri ile yaÂzılırlar:
1.ÌýBilim, sanat ve uzmanlık dallarında kullanılan bazı terimler:ÌýandanteÌý(müzik), cuprumÌý(kimya), deseptylÌý(eczacılık), quercus, terminus technicusÌý(teknik terim) vb.
2.ÌýLatin yazı sistemini kullanan dillerden alınma deyim ve sözler:ÌýVeni, vidi, viciÌý(Geldim, gördüm, yendim.); conditio sine qua nonÌý(Olmazsa olmaz.); eppur si muoveÌý(Dünya her ÅŸeye raÄŸmen dönüyor.); to be or not to beÌý(olmak veya olmamak); l'art pour l'artÌý(Sanat sanat içindir.); l'Etat c'est moiÌý(Devlet benim.); traduttore traditoreÌý(Çevirmen haindir.); persona non grataÌý(istenmeyen kiÅŸi) vb.
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akÅŸam uyudu;
Uyanmayıverdi.Ìý(Orhan Veli Kanık)
Ìý
1.ÌýEtmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmakÌýyarÂdımcı fiilleriyle kurulan birleÅŸik fiiller, ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya türemesine uÄŸramazsa ayrı yazılır:Ìýalt etmek, arz etmek, azat etmek, dans etmek, el etmek, göç etmek, ilan etmek, kabul etmek, kul etmek, kul olmak, not etmek, oyun etmek, söz etmek, terk etmek, var olÂmak, yok etmek, yok olmakÌývb.
2.ÌýBirleÅŸme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam deÄŸiÅŸikliÄŸine uÄŸÂramayan birleÅŸik kelimeler ayrı yazılır.
a.ÌýHayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar:
ada balığı, ateÅŸ balığı, dil balığı, fulya balığı, kedi balığı, kılıç balığı, köpek balığı, ton balığı, yılan balığı; acı balık, bıyıklı balık, dikenli balıkÌývb.
ardıç kuÅŸu, arı kuÅŸu, çalı kuÅŸu, deve kuÅŸu, muhabbet kuÅŸu, saka kuÅŸu, tarla kuÅŸu, yaÄŸmur kuÅŸu; alıcı kuÅŸ, boÄŸmaklı kuÅŸ, makaralı kuÅŸÌývb.
aÄŸustos böceÄŸi, ateÅŸ böceÄŸi, cırcır böceÄŸi, hamam böceÄŸi, ipek böceÄŸi, uçuç böceÄŸi, uÄŸur böceÄŸi; ağılı böÂcek, çalgıcı böcek, sümüklü böcekÌývb.
at sineÄŸi, et sineÄŸi, meyve sineÄŸi, sığır sineÄŸi, su sineÄŸi, uyuz sineÄŸiÌývb.
deniz yılanı, ok yılanı, su yılanı; Ankara keçisi, daÄŸ keçisi, yaban keçisi; fındık faresi, tarla faresi; daÄŸ sıçanı, tarla sıçanı; Beç tavuÄŸu, daÄŸ tavuÄŸu; ada tavÅŸanı, yaban tavÂÅŸanı; kaya örümceÄŸi, ÅŸeytan örümceÄŸi; bal arısı, yaprak arısı; Pekin ördeÄŸi, deniz ördeÄŸi; Ankara kedisi, bozkır kedisi; Afrika domuzu, yer domuzuÌývb.
b.ÌýBitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar:
ayrık otu, beÅŸparmak otu, çörek otu, eÄŸrelti otu, güzelavrat otu, kelebek otu, ökse otu, pisipisi otu, taÅŸkıran otu, yüksük otu; acı ot, sütlü otÌývb.
ateÅŸ çiçeÄŸi, çuha çiçeÄŸi, güzelhatun çiçeÄŸi, ipek çiçeÄŸi, küpe çiçeÄŸi, lavanta çiçeÄŸi, mum çiçeÄŸi, yayla çiçeÄŸi, yıldız çiçeÄŸi; ölmez çiçekÌývb.
avize aÄŸacı, ban aÄŸacı, dantel aÄŸacı, kâğıt aÄŸacı, mantar aÄŸacı, öd aÄŸacı, pelesenk aÄŸacı, tespih aÄŸacıÌývb.
altın kökü, eÄŸir kökü, helvacı kökü, meyan kökü; ek kök, saçak kök, yumru kökÌývb.
daÄŸ elması, yer elması; çalı dikeni, deve dikeni; köpek üzümü, kuÅŸ üzümü; çakal armudu, daÄŸ armudu; at kestanesi, kuzu kestanesi; can eriÄŸi, gövem eriÄŸi; kuzu mantarı, yer mantarı; su kaÂmışı, ÅŸeker kamışı; daÄŸ nanesi, taÅŸ nanesi; ayı gülü, Japon gülü; Antep fıstığı, çam fıstığı; sırık fasulyesi, soya fasulyesi; Amerikan bademi, taÅŸ bademi; Afrika menekÂÅŸesi, deniz menekÅŸesi; Japon sarmaÂşığı, kuzu sarmaşığı; Hint inciri, kavak inciri; armut kurusu, kayısı kuÂrusu; kaya sarımsağı, köpek sarımsağı; ÅŸeker pancarı, yaban pancarıÌývb.
kuru fasulye, kuru incir, kuru soÄŸan, kuru üzümÌývb.
UYARI:ÌýÇiçek dışında anlamlar taşıyanÌýbaklaçiçeÄŸiÌý(renk),ÌýnarçiÂçeÄŸiÌý(renk),ÌýsuçiçeÄŸiÌý(hastalık); ot dışında anlamlar taşıyanÌýağızotuÌý(barut),ÌýsıçanotuÌý(arsenik); ses düşmesine uÄŸramış olanÌýçöreotuÌýve yazımı gelenekleÅŸmiÅŸ olanÌýsemizotu,ÌýdereotuÌýbitiÅŸik yazılır.
c.ÌýNesne, eÅŸya ve alet adlarından biriyle kurulan birleÅŸik kelimeler:
alçı taşı, bileÄŸi taşı, çakmak taşı, HacıbektaÅŸ taşı, kiÂreç taşı, lüle taşı, Oltu taşı, sünger taşı, yılan taşı; buzul taÅŸ, damla taÅŸ, dikili taÅŸ, kayaÄŸan taÅŸ, yaprak taÅŸÌývb.
arap sabunu, el sabunu; kahve deÄŸirmeni, yel deÄŸirmeni; kahve dolabı, su dolabı; müzik odası, oturma odası; duvar saati, kol saati; duvar takvimi, masa takvimi; kriz masası, yemek masası; itfaiye aracı, kurtarma aracı; masa örÂtüsü, yatak örtüsü; el kitabı, okuma kitabı; Frenk gömleÄŸi, İngiliz anahtarı, İngiliz siÂcimi; alt geçit, tüp geçit, üst geçit; çekme demir, çekme kat, dolma kalem, dönme dolap, kesme kaya, toplu iÄŸne, vurmalı çalgılar, vurmalı sazlar, yapma çiçekÌývb.
afyon ruhu, katran ruhu, lokman ruhu, nane ruhu, tuz ruhuÌývb.
ç.ÌýYol ve ulaşımla ilgili birleÅŸik kelimeler:ÌýArnavut kaldırımı; ç±ð±¹re yolu, deniz yolu, hava yolu, kara yolu, keçi yolu; köprü yolÌývb.
d.ÌýDurum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan birleÅŸik keÂlimeler:Ìýaçık oturum, açık öğretim, ana dili, Ay tutulması, baÅŸ aÄŸrısıÌý(hastalık), baÅŸ belası, baÅŸ dönmesi, çıkış yolu, çözüm yolu, dil birliÄŸi, din birliÄŸi, güç birliÄŸi, iÅŸ birliÄŸi, iÅŸ bölümü, madde başı, ses uyumu, yer çekimiÌývb.
e.ÌýBilimÌýveÌýbilgiÌýsözleriyle kurulan birleÅŸik kelimeler:Ìýanlam bilimi, dil bilimi, edebiyat bilimi, gök bilimi, halk bilimi, ruh bilimi, toplum bilimi, toprak bilimi, yer bilimi; dil bilgisi, halk bilgisi, ses bilÂgisi, ÅŸekil bilgisiÌývb.
f.ÌýYuvarÌýveÌýküreÌýsözleriyle kurulan birleÅŸik kelimeler:Ìýgöz yuvarı, hava yuvarı, ısı yuvarı, ışık yuvarı, renk yuvarı, yer yuvarı; hava küre, ışık küre, su küre, taÅŸ küre, yarı küre, yarım küreÌývb.
g.ÌýYiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleÅŸik kelimeler:Ìýbohça böreÄŸi, talaÅŸ böreÄŸi; baÂdem yağı, kuyruk yağı; arpa suyu, maden suyu; tulum peyniri, beyaz peynir; Adana kebabı, tas kebabı; İnegöl köftesi, İzmir köftesi; ezogelin çorbası, yoÄŸurt çorbası; irmik helvası, koz helva; acı badem kurabiyesi; KemalpaÅŸa tatlısı, yoÄŸurt tatlısı; baÂdem ÅŸekeri, kestane ÅŸekeri; balık yumurtası, lop yumurtaÌývb.
burgu makarna, yüksük makarna; kakaolu kek, üzümlü kek; çiÄŸ köfte, içli köfte; dolma biber, sivri biber; esmer ÅŸeker, kesme ÅŸeker; süzme yoÄŸurt; yarma ÅŸeftali; kuru yemiÅŸÌývb.
ÄŸ.ÌýGök cisimleri:ÌýÇoban Yıldızı, Kervan Yıldızı, Kutup Yıldızı, kuyÂruklu yıldız; gök taşı, hava taşı, meteor taşıÌývb.
h.ÌýOrgan veya organ yerine geçen sözlerden biriyle kurulan birleÅŸik kelimeler:Ìýpatlak göz, süzgün göz; aşık kemiÄŸi, elmacık kemiÄŸi; serçe parmak, ÅŸehadet parÂmağı, yüzük parmağı; azı diÅŸi, köpek diÅŸi, süt diÅŸi; kuyruk sokumu, safra kesesi; çatma kaÅŸ, takma diÅŸ, takma kirpik, takma kol; ekÅŸi surat, kepçe surat; gaga burun (kimse), karga burun, kepçe kulakÌývb.
ı.ÌýBenzetme yoluyla insanın bir niteliÄŸini anlatmak üzere bitki, hayÂvan ve nesne adlarıyla kurulan birleÅŸik kelimeler:Ìýçetin ceviz, çöpsüz üzüm; eski kurt, sarı çıyan, saÄŸmal inek; eski toprak, eski tüfek, kara maÅŸa, sapsız balta, çaÂkır pençe, demir yumruk, kuru kemikÌývb.
i.ÌýZamanla ilgili birleÅŸik kelimeler:ÌýbaÄŸ bozumu, gece yarısı, gün orÂtası, hafta başı, hafta sonuÌývb.
3.Ìý-r / -ar / -er, -maz / -mezÌýveÌý-an / -enÌýsıfat-fiil ekleriyle kurulan sıfat tamÂlaması yapısındaki birleÅŸik kelimeler ayrı yazılır:Ìýbakar kör, çalar saat, çıkar yol, döner sermaye, güler yüz, koÅŸar adım, yazar kasa, yeter sayı; çıkmaz sokak, geçmez akçe, görünmez kaza, ölmez çiçek, tükenmez kalem; akan yıldız, doyuran buhar, uçan daireÌývb.
4.ÌýRenkÌýsözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuÅŸ isim tamlaÂması yapısındaki renk adları ayrı yazılır:Ìýbal rengi, duman rengi, gümüş rengi, portakal rengi, saman rengi; ateÅŸ kırmızısı, boncuk mavisi, çivit mavisi, gece mavisi, limon saÂrısı, safra yeÅŸili, süt kırıÌývb.
5.ÌýRengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır:Ìýaçık mavi, açık yeÅŸil, kara sarı, kirli sarı, koyu mavi, koyu yeÅŸilÌývb.
6.ÌýYer adlarında kullanılanÌýbatı, doÄŸu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoÄŸu, kuzeybatı, kuzeydoÄŸu, aÅŸağı, yukarı, orta, iç, yakın, uzakÌýkelimeleri ayrı yazılır:ÌýBatı Trakya, DoÄŸu Anadolu, Güney Kutbu, Kuzey Amerika, GüneydoÄŸu Anadolu, AÅŸağı Ayrancı, Yukarı Ayrancı, Orta Anadolu, Orta Asya, Orta DoÄŸu, İç Asya, İç Anadolu, Yakın DoÄŸu, Uzak DoÄŸuÌývb.
7.ÌýKiÅŸi adlarından oluÅŸmuÅŸÌýmahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köyÌývb. yer ve kuruluÅŸ adlarında, sondaki ünvanlar hariç ÅŸahıs adları ayrı yazılır:ÌýYunus Emre Mahallesi; Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp Bulvarı; Nene Hatun Caddesi; Fevzi Çakmak Sokağı, Cemal Nadir Sokağı; Koca MustafapaÅŸa; Kâzım Karabekir EÄŸitim Fakültesi, Sütçü İmam ÜniversitesiÌývb.
8.ÌýDış, iç, sıraÌýsözleriyle oluÅŸturulan birÂleÅŸik kelime ve terimler ayrı yazılır:Ìýahlak dışı, çaÄŸ dışı, din dışı, kanun dışı, olaÄŸan dışı, yasa dışı; ceviz içi, hafta içi, yurt içi; aklı sıra, ardı sıra, peÅŸi sıra, yanı sıraÌývb.
9.ÌýSomut olarak yer belirtenÌýaltÌýveÌýüstÌýsözleriyle oluÅŸturulan birleÅŸik kelime ve terimler ayrı yazılır:Ìýderi altı, su altı, toprak altı, yer altı (yüzey); böbrek üstü bezi, tepe üstüÌý(en yüksek nokta) vb.
10.ÌýAlt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, saÄŸ, sol, peÅŸin, bir, iki, tek, çok, çiftÌýsözlerinin baÅŸa getirilmesiyle oluÅŸtuÂrulan birleÅŸik kelime ve terimler ayrı yazılır:Ìýalt kurul, alt yazı; üst kat, üst küme; ana bilim dalı, ana dili; ön söz, ön yargı; art damak, art niyet; arka plan, arka teker; yan cümle, yan etki; karşı görüş, karşı oy; iç saÂvaÅŸ, iç tüzük; dış borç, dış hat; orta kulak, orta oyunu; büyük dalga, büyük defter; küçük harf, küçük parmak; saÄŸ açık, saÄŸ bek; sol açık, sol bek; peÅŸin fikir, peÅŸin hüküm; bir gözeli, bir hücreli; iki anlamlı, iki eÅŸeyli; tek eÅŸli, tek hücreli; çok düzlemli, çok hücreli; çift ayaklılar, çift kanatlılarÌývb.
Ìý
BaÄŸlaç OlanÌýda / de'ninÌýYazılışı
BaÄŸlaç olanÌýda / deÌýayrı yazılır ve kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne baÄŸlı olarak büyük ünlü uyumuna uyar:ÌýKızı da geldi gelini de. Durumu oÄŸluna da bildirdi. Sen de mi kardeÅŸim' Güç de olsa. KonuÅŸur da konuÅŸur.
UYARI:ÌýAyrı yazılanÌýda / deÌýhiçbir zamanÌýta / teÌýbiçiminde yazılmaz:ÌýGidip de gelmemek var, gelip de görmemek varÌý(Gidip te gelmemek var, gelip te görmemek varÌýdeÄŸil)
UYARI:ÌýYaÌýsözüyle birlikte kullanılanÌýdaÌýayrı yazılır:Ìýya da
UYARI:ÌýDa / deÌýbaÄŸlacını kendisinden önceki kelimeden kesme ile ayırmak yanlıştır:ÌýAyÅŸe de geldiÌý(AyÅŸe'de geldiÌýdeÄŸil).ÌýKitabın kapağına da dikkat etÌý(Kitabın kapağına'da dikkat etÌýdeÄŸil).
Ìý
Belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, isnat grupları, birleÅŸik fiiller, ikilemeler, kısaltma grupları ve kalıplaÅŸmış çeÂkimli fiillerden oluÅŸan ifadeler yeni bir kavramı karşıladıklarında birleÅŸik kelime olurlar. BirleÅŸik kelimeler belirli kurallar çerç±ð±¹esinde bitiÅŸik veya ayrı olarak yazılır.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý BirleÅŸik kelimeler aÅŸağıdaki durumlarda bitiÅŸik yazılırlar:
1.ÌýSes düşmesine uÄŸrayan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır:Ìýbirbiri (< biri biri),Ìýkaynana (< kayın ana), kaynata (< kayın ata), nasıl (< ne asıl), niçin (< ne için), pazartesi (< pazar ertesi), sütlaç (< sütlü aÅŸ)Ìývb.
2.ÌýÖzgün biçimleri tek heceli bazı Arapça kökenli kelimelerÌýetmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmakÌýyardımcı fiilleriyle birleÅŸirken ses düşmesine, ses deÄŸiÅŸmesine veya ses türemesine uÄŸradıklarında bitiÅŸik yazılır:Ìýemretmek,ÌýmenoÂlunmak, cemetmek, kaybolmak;Ìýdarbetmek, dercetmek, hamdetmek;Ìýaffetmek,Ìýhissetmek, reddetmekÌývb.
3.ÌýKelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleÅŸme sırasında anlam deÄŸiÅŸmesine uÄŸradığında bu tür birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır.
a.ÌýBitki adları:ÌýaslanaÄŸzı,Ìýcivanperçemi, keçiboynuzu,ÌýkuÅŸburnu,Ìýturnagagası,Ìýaçıkağız,ÌýakkuyrukÌý(çay),ÌýalabaÅŸ,ÌýaltınbaÅŸÌý(kavun),ÌýaltıparmakÌý(palamut),ÌýbeÅŸbıyıkÌý(muÅŸmula),Ìýçobançantası,ÌýkarnıkaraÌý(börülce), katırtırnağı,ÌýkuÅŸyemi,ÌýÅŸeytanarabası,ÌýyılanÂyastığı, akÅŸamsefası,Ìýcamgüzeli,ÌýçadıruÂÅŸağı,ÌýayÅŸekadınÌý(fasulye),ÌýhafızaliÌý(üzüm),Ìýhavvaanaeli,ÌýmeryemanaeldiveniÌývb.
b.ÌýHayvan adları:ÌýdanaburnuÌý(böcek),ÌýakbaÅŸÌý(kuÅŸ),ÌýalabacakÌý(at),ÌýbaÄŸrıkaraÌý(kuÅŸ),ÌýbeÅŸÂparmakÌý(deniz hayvanı),ÌýçakırkanatÌý(ördek),ÌýkababurunÌý(balık),ÌýkamçıkuyrukÌý(koyun),ÌýkamışkulakÌý(at),ÌýkaragözÌý(balık),ÌýkaraÂfatmaÌý(böcek),ÌýkızılkanatÌý(balık),ÌýsarıkuyrukÌý(balık),ÌýyeÅŸilbaÅŸÌý(ördek),ÌýsazkayasıÌý(balık),ÌýsırtıÂkaraÌý(balık),ÌýÅŸeytaniÄŸnesi,ÌýyalıçapkınıÌý(kuÅŸ),ÌýbozbakkalÌý(kuÅŸ),ÌýbozyürükÌý(yılan),ÌýkaradulÌý(örümcek) vb.
c.ÌýHastalık adları:ÌýitdirseÄŸiÌý(arpacık),ÌýdelibaÅŸ,ÌýkarabaÅŸ,ÌýkarabacakÌývb.
ç.ÌýAlet ve eÅŸya adları:ÌýbalıkgözüÌý(halka),ÌýdeveboynuÌý(boru),ÌýdomuztırÂnağıÌý(kanca),ÌýhorozayağıÌý(burgu),ÌýkargaburnuÌý(alet),ÌýkedigözüÌý(lamba),ÌýleylekgagasıÌý(alet),ÌýsıçankuyruÄŸuÌý(törpü),ÌýgagaburunÌý(gemi),ÌýkancabaÅŸÌý(kayık),ÌýadayavrusuÌý(tekne) vb.
d.ÌýBiçim, tarz, tür, motif vb. adlar:ÌýayıbacağıÌý(yelken biçimi),ÌýbalıksırtıÌý(desen),ÌýcivankaşıÌý(nakış),ÌýeÅŸekÂsırtıÌý(çatı biçimi),ÌýkazkanadıÌý(oyun),ÌýkırlangıçkuyruÄŸuÌý(iÅŸaret),ÌýkoçboynuzuÌý(desen),ÌýköpekkuyruÄŸuÌý(yaÄŸlı güreÅŸ),ÌýsıçandiÅŸiÌý(dikiÅŸ),ÌýbalgümeciÌý(dikiÅŸ),ÌýbeÅŸikörtüsüÌý(çatı biçimi),ÌýturnageçidiÌý(fırtına) vb.
e.ÌýYiyecek adları:ÌýhanımgöbeÄŸiÌý(tatlı),ÌýkaÂdınbuduÌý(köfte),ÌýkedidiliÌý(bisküvi),ÌýdilberdudağıÌý(tatlı),ÌýtavukgöğsüÌý(tatlı),ÌývezirparmağıÌý(tatlı),ÌýbülbülyuvasıÌý(tatlı),ÌýkuÅŸlokumuÌý(kurabiye),ÌýalinazikÌý(kebap) vb.
f.ÌýOyun adları:ÌýbeÅŸtaÅŸ,ÌýdokuztaÅŸ,ÌýüçtaÅŸÌývb.
g.ÌýGök cisimlerinin adları:ÌýAltıkardeÅŸÌý(yıldız küÂmesi),ÌýArıkovanıÌý(yıldız kümesi),ÌýBüyükayıÌý(yıldız kümesi),ÌýDemirkazıkÌý(yıldız),ÌýKüçükayıÌý(yıldız küÂmesi),ÌýKervankıranÌý(yıldız),ÌýSamanyoluÌý(yıldız kümesi),ÌýYedikardeÅŸÌý(yıldız kümesi) vb.
ÄŸ.ÌýRenk adları:ÌýbaklaçiçeÄŸi, balköpüğü, camgöbeÄŸi, devetüyü, fildiÅŸi, gülkurusu, kavuniçi, narçiÂçeÄŸi, ördekbaşı, ördekgagası, tavÅŸanaÄŸzı, tavÅŸankanı, turnagözü, vapurÂdumanı, viÅŸneçürüğü, yavruaÄŸzıÌývb.
h.ÌýOÄŸlu,ÌýkızıÌýsözleri:ÌýçapanoÄŸlu, eloÄŸlu, hinoÄŸluhin, elkızıÌývb.
4.Ìý-a, -e, -ı, -i, -u, -üÌýzarf-fiil ekleriyleÌýbilmek, vermek, kalmak, durmak, gelmekÌýveÌýyazmakÌýfiilleriyle yapılan tasvirî fiiller bitiÅŸik yazılır:Ìýdüşünebilmek, sevebilmek; alıvermek, gülüvermek; uyuyakalmak; gidedurmak, yazadurmak; çıkagelmek, süregelmek; düşeyazmak, öleyazmakÌývb.
5.ÌýBir veya iki ögesi emir kipiyle kurulan kalıplaÅŸmış birleÅŸik keliÂmeler bitiÅŸik yazılır:Ìýalbeni, ateÅŸkes, çalçene, çalyaka, dönbaba, gelberi, incitmebeni, sallabaÅŸ, sallasırt, unutmabeni; batçık, çekyat, geçgeç, kaçgöç, kapkaç, örtbas, seçal,Ìýtutkal, veryansın,Ìýyapboz,ÌýyazbozÌývb.
6.Ìý-an/-en, -r/-ar/-er/-ır/-ir, -maz/-mezÌýveÌý-mış/-miÅŸÌýsıfat-fiil ekleriyle kurulan kalıplaÅŸmış birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır:Ìýalaybozan, cankurtaran, çöpçatan, dalgakıran, demirkapan, gökdelen, yelkesen; akımtoplar, altıpatlar, barışsever, basınçölçer, özezer, pürüzalır; baÅŸtanımaz, deÄŸerbilmez, etyemez, hacıyatmaz, kadirbilmez, karıncaezmez, kuÅŸkonmaz, külyutmaz, tanrıtanımaz, varyemez;ÌýçokbilmiÅŸ, güngörmüşÌývb.
7.Ìýİkinci kelimesiÌý-dı (-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü)ÌýkalıplaÅŸmış belirli geçmiÅŸ zaman ekleriyle kurulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır:Ìýalbastı, ciÄŸerdeldi, çıtkırıldım, dalbastı, fırdöndü, gecekondu, gündöndü, hünkârbeÄŸendi, imambayıldı, karyaÄŸdı, külbastı, mirasyedi, papazkaçtı, serdengeçti, şıpsevdi, zıpçıktıÌývb.
8.ÌýHer iki kelimesi deÌý-dı (-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü)Ìýbelirli geçmiÅŸ zaman veyaÌý-r /-ar /-erÌýgeniÅŸ zaman eklerini almış ve kalıplaÅŸmış bulunan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazıÂlır:Ìýdedikodu, kaptıkaçtı, oldubitti, uçtuuçtu;ÌýbiçerbaÄŸlar, biçerdöÂver, göçerkonar, kazaratar, konargöçer, okuryazar, uyurgezer, yanardöÂner, yüzergezerÌývb.
Aynı yapıda olanÌýçakaralmazÌýkelimesi de bitiÅŸik yazılır.
9.ÌýSomut olarak yer bildirmeyenÌýalt, üstÌýveÌýüzeriÌýsözlerinin sona getirilmesiyle kurulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır:Ìýayakaltı, bilinçaltı, gözaltıÌý(gözetim), ÅŸuuraltı; akÅŸamüstü,Ìýayaküstü,ÌýbayraÂmüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, olaÄŸanüstü, öğleüstü, öğleüzeri, suçüstü, yüzüstü; akÅŸamüzeri,Ìý²¹²â²¹°ìü³ú±ð°ù¾±Ìývb.
10.Ìýİki veya daha çok kelimenin birleÅŸmesinden oluÅŸmuÅŸ kiÅŸi adları, soyadları ve lakaplar bitiÅŸik yazılır:ÌýAlper, Birol, Gülnihal, Gülseren,ÌýÅženol, Varol; Abasıyanık, Adıvar, Atatürk, Gökalp, Güntekin, İnönü, KaraosmanoÄŸlu, Tanpınar, Yurdakul; BoynueÄŸri Mehmet PaÅŸa, Tepedelenli Ali PaÅŸa, Yirmisekiz Çelebi Mehmet, Yedisekiz Hasan PaÅŸaÌývb.
11.Ìýİki veya daha çok kelimeden oluÅŸmuÅŸ il, ilçe, semt vb. yer adları bitiÅŸik yazılır:ÌýÇanakkale, Gümüşhane; Acıpayam, Pınarbaşı, Åžebinkarahisar; BeÅŸiktaÅŸ, KabataÅŸÌývb.
Åžehir, köy, mahalle, daÄŸ, tepe, deniz, göl, ırmak, su, çayÌývb. kelimeÂlerle kurulmuÅŸ sıfat tamlaması ve belirtisiz isim tamlaması kalıbındaki yer adları bitiÅŸik yazılır:ÌýAkÅŸehir, EskiÅŸehir, SuÅŸehri, YeniÅŸehir; Atakent, Batıkent, Konutkent, Korukent; Çengelköy; Yenimahalle; KaradaÄŸ, UludaÄŸ; Kocatepe, Tınaztepe; Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz; Acıgöl; Kızılırmak, YeÅŸilırmak; İncesu, Karasu, Sarısu; AkçayÌývb.
12.ÌýKiÅŸi adları ve ünvanlarından oluÅŸmuÅŸ mahalle, meydan, köy vb. yer ve kuruluÅŸ adlarında, ünvan kelimesi sonda ise gelenekleÅŸmiÅŸ olarak bitiÅŸik yazılır:ÌýAbidinpaÅŸa, BayrampaÅŸa, DavutpaÅŸa, Gazi OsmanpaÅŸa (mahalle); ErtuÄŸrulgazi (ilçe), KemalpaÅŸa (ilçe); Mustafabey (cadde), Necatibey (cadde)Ìývb.
13.ÌýAra yönleri belirten kelimeler bitiÅŸik yazılır:Ìýgüneybatı, güneyÂdoÄŸu, kuzeybatı, kuzeydoÄŸu
14.ÌýDilimizde her iki ögesi de asıl anlamını koruÂduÄŸu hâlde yaygın bir biçimde gelenekleÅŸmiÅŸ olarak bitiÅŸik yazılan keliÂmeler de vardır:
a.ÌýBaÅŸÌýsözüyle oluÅŸturulan sıfat tamlamaları:ÌýbaÅŸağırlık, baÅŸbakan, baÅŸbayan, başçavuÅŸ, baÅŸeser, baÅŸfiyat, baÅŸhekim, baÅŸhemÅŸire, baÅŸkahraman, baÅŸkent, baÅŸkomutan, baÅŸköşe, baÅŸmüfettiÅŸ, başöğretmen, baÅŸÂparmak, baÅŸpehlivan, baÅŸrol, baÅŸsavcı, baÅŸyazarÌývb.
b.ÌýBir topluluÄŸun yöneticisi anlamındakiÌýbaşıÌýsözüyle oluÅŸturulan belirtisiz isim tamlamaları:Ìýaşçıbaşı, binbaşı, çarkçıbaşı, çeribaşı, eleÂbaşı, mehterbaşı, onbaşı, ustabaşı, yüzbaşıÌývb.
c.ÌýAÄŸa, baba, bey, efendi, hanım, nineÌývb. sözlerle kurulan birleÅŸik kelimeÂler:ÌýaÄŸababa, aÄŸabey, beyefendi, efendibaba, hanımanne, hanımefendi, hacıaÄŸa, kadınnine, paÅŸababaÌývb.
ç.ÌýBiraz, birçok, birçoÄŸu, birkaç, birkaçı, birtakım, herhangi, hiçbir, hiçÂbiriÌýbelirsizlik sıfat ve zamirleri de gelenekleÅŸmiÅŸ olarak bitiÂÅŸik yazılır.
15.ÌýEvÌýkelimesiyle kurulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yaÂzılır:ÌýaÅŸevi, bakımevi, basımevi, doÄŸumevi, gözlemevi, huzurevi, kahveevi, koÂnukevi, orduevi, öğretmenevi, polisevi, yayıneviÌývb.
16.ÌýHane, name, zadeÌýkelimeleriyle oluÅŸturulan birleÅŸik kelimeÂler bitiÅŸik yazılır:Ìýçayhane, dershane, kahvehane, yazıhane;Ìýbeyanname, kanunname, seÂyahatname, siyasetname; amcazade, dayızade, teyzezadeÌývb.
17.Ìý-zedeÌýile oluÅŸturulmuÅŸ birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır:Ìýdepremzede, afetzede, selzede, kazazedeÌývb.
18.ÌýFarsça kurala göre oluÅŸturulan sözler bitiÅŸik yazılır:Ìýâlemşümul, cihanşümul; darıdünya, ehliÂbeyit, ehveniÅŸer, erkânıharp, gayrimenkul, gayrimeÅŸru, Kuvayımilliye, Misakımillî,Ìýsuikast; cürmümeÅŸhut, hamdüsena, hercümerç, hüsnükuruntu, hüsnüniyetÌývb.
19.ÌýArapça kurala göre oluÅŸturulan sözler bitiÅŸik yazılır:Ìýaliyyülâlâ, ceffelkalem, darülaceze, darülfünun, daüssıla, fevkalade, fevkalbeÅŸer, hıfzıssıhha, hüvelbaki, ÅŸeyÂhülislam, tahtelbahir, tahteÅŸÅŸuur; aleykümselam, Allahualem, bismillah, fenafillah, fisebilillah, hafazanallah, inÅŸallah, maÅŸallah, velhasılÌývb.
20.ÌýMüzikte kullanılan makam adları bitiÅŸik yazılır:Ìýacembuselik, hisarbuselik, muhayyerkürdiÌývb.
UYARI:ÌýBir sıfatla oluÅŸturulan usul adlarında sıfat ayrı yazılır:Ìýağır aksak, yürük aksak, yürük semaiÌývb.
21.ÌýKanunda bitiÅŸik geçen veya bitiÅŸik olarak tescil ettirilmiÅŸ olan kuruluÅŸ adları bitiÅŸik yazılır:ÌýİçiÅŸleri, DışiÅŸleri, Genelkurmay, Yükseköğretim Kurulu, Açıköğretim Fakültesi, GaziosmanpaÅŸa ÜniversitesiÌývb.
22.ÌýRenk adlarıyla kurulan bitki, hayvan veya hastalık adları bitiÅŸik yazılır:ÌýakaÄŸaç, alacamenekÅŸe, karadut, sarıçiçek; alabalık, beyazsinek, bozayı; aksu, akbasma, mavihastalık, maviküfÌývb.
Bulunma durumu eki getirildiÄŸi kelimeye bitiÅŸik yazılır:ÌýdevedeÌý(deve-de)Ìýkulak, yoldaÌý(yol-da)Ìýkalmak, ayaktaÌý(ayak-ta)Ìýdurmak, iÅŸteÌý(iÅŸ-te)ÌýçalışmakÌývb.
Yurtta sulh, cihanda sulh.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì)
Ìý
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý A.Cümle büyük harfle baÅŸlar:ÌýAk akçe kara gün içindir.
Hayatta en hakiki mürÅŸit ilimdir, fendir.Ìý(´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì)
Cümle içinde ³Ùı°ù²Ô²¹°ì veya yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içine alınan cümleler büyük harfle baÅŸlar ve sonlarına uygun noktalama iÅŸareti (nokta, soru, ü²Ô±ô±ð³¾ vb.) konur:
Atatürk 'Muhtaç olduÄŸun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!'Ìýdiyor.
Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için deÄŸil, kendimizi göstermek için geziyoruz.Ìý(Nurullah Ataç)
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý UYARI:Ìýİki çizgi arasındaki açıklama cümleleri büyük harfle baÅŸÂlamaz:
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý ÌýBir zamanlar -bu zamanlar çok da uzak deÄŸildir, bundan on, on iki yıl önce- Türk saltanatının maddi sınırları uçsuz bucaksız denilecek kaÂdar geniÅŸti.Ìý(Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu)
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Bu sefer de onları -her zamanki yerlerinde bulmak ihtimaliyle- farkında olmadan aramıştım.Ìý(Ahmet Hamdi Tanpınar)
İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar:
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Menfaat sandalyeye benzer: Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir.Ìý(Cenap Åžahabettin)
UYARI:Ìýİki noktadan sonra cümle ve özel ad niteliÄŸinde olmayan örnekler sıraÂlandığında bunlar büyük harfle baÅŸlamaz:
Bu eskiliÄŸi siz de çok evde görmüşsünüzdür: duvarlarda çiviler, çivi yerleri, lekeler'Ìý(Memduh Åževket Esendal)
UYARI:ÌýRakamla baÅŸlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime özel ad deÄŸilse büyük harfle baÅŸlamaz:Ìý2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
Örnek niteliÄŸindeki kelimelerle baÅŸlayan cümlede de ilk harf büyük yazılır:Ìý'Banka, bütçe, devlet, fındık, kanepe, menekÅŸe, ÅŸemsiye' gibi yüzlerce keÂlime, kökenleri yabancı olmakla birlikte artık dilimizin malı olmuÅŸtur.
"Et-, ol-"Ìýfiilleri, dilimizde en sık kullanılan yardımcı fiillerdir.
B.ÌýDizeler büyük harfle baÅŸlar:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.Ìý(Muhibbi)
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.Ìý(Mehmet Akif Ersoy)
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.Ìý(Yahya Kemal Beyatlı)
C.ÌýÖzel adlar büyük harfle baÅŸlar:
1.ÌýKiÅŸi adlarıyla soyadları büyük harfle baÅŸlar:ÌýMustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Ahmet HaÅŸim, Sait Faik Abasıyanık, Yunus Emre, KaracaoÄŸlan, Âşık Ömer, Wolfgang von Goethe, Vilhelm ThomsenÌývb.
Takma adlar da büyük harfle baÅŸlar:ÌýMuhibbiÌý(Kanuni Sultan Süleyman),ÌýDemirtaÅŸÌý(Ziya Gökalp),ÌýTarhanÌý(Ömer Seyfettin),ÌýAkaÌýGündüzÌý(Hüseyin Avni, Enis Avni),ÌýKirpiÌý(Refik Halit Karay),ÌýDeli OzanÌý(Faruk Nafiz Çamlıbel),ÌýServer BediÌý(Peyami Safa),Ìýİrfan KudretÌý(Cahit Sıtkı Tarancı),ÌýMehmet Ali SelÌý(Orhan Veli Kanık) vb.
2.ÌýKiÅŸi adlarından önce ve sonra gelen ünvanlar, saygı sözleri, rütbe adları ve lakaplar büyük harfle baÅŸlar:ÌýCumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal Atatürk, Kaymakam Erol Bey, Dr. Alâaddin Yavaşça; Sayın Prof. Dr. Hasan Eren; Mustafa Efendi, Zeynep Hanım, Bay Ali Çiçekçi; MareÅŸal Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel; Mimar Sinan, Fatih Sultan Mehmet, Genç Osman, Deli PetroÌývb.
Akrabalık adı olup lakap veya ünvan olarak kullanılan kelimeler büyük harfle baÅŸÂlar:ÌýBaba Gündüz, Dayı Kemal, Hala Sultan, Nene Hatun; Gül Baba, Susuz Dede, Telli BabaÌývb.
UYARI:ÌýAkrabalık bildiren kelimeler küçük harfle baÅŸlar:ÌýTülay ablama gittim. AyÅŸe teyzemin keki çok güzel.
3.ÌýCümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya ünvan sözleri büyük harfle baÅŸÂlar:ÌýUzak DoÄŸu'dan gelen heyeti Vali dün kabul etti.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý 4.ÌýSaygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, ünvan bildiren kelimeler büyük harfle baÅŸlar:
Sayın Bakan,
Sayın Başkan,
Sayın Rektör,
Sayın Vali,
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Mektuplarda ve resmî yazışmalarda hitaplar büyük harfle baÅŸlar:
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý Sevgili KardeÅŸim,
Aziz Dostum,
DeÄŸerli Dinleyiciler,
5.ÌýHayvanlara verilen özel adlar büyük harfle baÅŸlar:ÌýBoncuk, Fındık, MinnoÅŸ, PamukÌývb.
6.ÌýMillet, boy, oymak adları büyük harfle baÅŸlar:ÌýAlman, Arap, İngiliz, Japon, Rus, Türk; Kazak, Kırgız, OÄŸuz, Özbek, Tatar; Hacımusalı, KarakeçiliÌývb.
7.ÌýDil ve lehçe adları büyük harfle baÅŸlar:ÌýTürkçe, Almanca, İngilizce, Rusça, Arapça; OÄŸuzca, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, TatarcaÌývb.
8.ÌýDevlet adları büyük harfle baÅŸlar:ÌýTürkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Amerika BirleÅŸik Devletleri, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Kırım Özerk CumhuriyetiÌývb.
9.ÌýDin ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler büyük harfle baÅŸlar:ÌýMüslümanlık, Müslüman; Hristiyanlık, Hristiyan; Musevilik, Musevi; Budizm, Budist; Hanefilik, Hanefi; Katoliklik, KatolikÌývb.
10.ÌýDin ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle baÅŸlar:ÌýTanrı, Allah, İlah, Cebrail, Zeus, Osiris, KibeleÌývb.
UYARI: "Tanrı, Allah, İlah"Ìýsözleri özel ad olarak kullanılmadıklarında küçük harfle baÅŸlar:ÌýEski Yunan tanrıları. Müzik dünyasının ilahı.
"Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır."Ìý(Tarık BuÄŸra)
11.ÌýGezegen ve yıldız adları büyük harfle baÅŸlar:ÌýMerkür, Neptün, Satürn; HalleyÌývb.
UYARI:ÌýDünya, güneÅŸ, ayÌýkelimeleri gezegen anlamı dışında kullanıldıklarında küçük harfle baÅŸlar:
Biz dünyadan ayrı yaÅŸarken dünya epey deÄŸiÅŸmiÅŸ.Ìý(Hüseyin Cahit Yalçın)
12.ÌýDüşünce, hayat tarzı, politika vb. anlamlar bildirdiÄŸindeÌýdoÄŸuÌýveÌýbatıÌýsözlerinin ilk harfleri büyük yazılır:ÌýBatı medeniyeti, DoÄŸu mistisizmiÌývb.
UYARI:ÌýBu sözler yön bildirdiÄŸinde küçük yazılır:ÌýBursa'nın doÄŸusu, Ankara'nın batısıÌývb.
13.ÌýYer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) büyük harfle baÅŸlar:ÌýAfrika, Asya; GüneydoÄŸu Anadolu, İç Anadolu; İstanbul, TaÅŸkent; Turgutlu, Ürgüp; Akçaköy, Çayırbağı; Bahçelievler, Kızılay, SarıyerÌývb.
14.ÌýYer adlarında ilk isimden sonra gelen veÌýdeniz, nehir, göl, daÄŸ, boÄŸazÌývb. tür bildiren ikinci isimler büyük harfle baÅŸlar:ÌýAÄŸrı Dağı, Aral Gölü, Asya Yakası,ÌýÇanakkale BoÄŸazı, Dicle Irmağı, Ege Denizi, Erciyes Dağı, Fırat Nehri, SüveyÅŸ Kanalı, Tuna Nehri, Van Gölü, Zigana GeçidiÌývb.
UYARI:ÌýÖzel ada dâhil olmayıp tamlama kuran ÅŸehir, il, ilçe, belde, köy vb. sözler küçük harfle baÅŸlar:ÌýKonya ili, Etimesgut ilçesi, Uzungöl beldesi, Taflan köyüÌývb.
15.ÌýMahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçenÌýmahalle, meydan, bulvar, cadde, sokakÌýkelimeleri büyük harfle baÅŸlar:ÌýHalit Rifat PaÅŸa Mahallesi, Yunus Emre Mahallesi, Karaköy Meydanı, Zafer Meydanı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp Bulvarı, Nene Hatun Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, İnkılap SokağıÌývb.
16.ÌýSaray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıtÌývb. yapı adlarının bütün keÂlimeleri büyük harfle baÅŸlar:ÌýDolmabahçe Sarayı, İshakpaÅŸa Sarayı, Çankaya Köşkü, Horozlu Han, Ankara Kalesi, Alanya Kalesi, Galata Köprüsü, Mostar Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge KaÄŸan AnıtıÌývb.
17.ÌýYer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiÅŸ söz konusu olduÄŸunda, yer adının ilk harfi büyük yazılır:ÌýHisar'dan, BoÄŸaz'dan, Köşk'eÌývb.
18.ÌýKurum, kuruluÅŸ ve kurul adlarının her kelimesi büyük harfle baÅŸlar:ÌýTürkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi, Devlet Malzeme Ofisi, Millî Kütüphane, Çocuk Esirgeme Kurumu, Atatürk Orman ÇiftliÄŸi, Çankaya Lisesi; Anadolu Kulübü, Mavi Köşe Bakkaliyesi; Türk Ocağı, YeÅŸilay DerneÄŸi, Muharip Gaziler DerneÄŸi, Emek İnÅŸaat; Bakanlar Kurulu, Türk Dili Dergisi Yayın Danışma Kurulu, Talim ve Terbiye Kurulu BaÅŸkanlığı; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüÌývb.
19.ÌýKanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle baÅŸlar:ÌýMedeni Kanun, Türk Bayrağı Tüzüğü, Telif Hakkı Yayın ve Satış YönetmeliÄŸiÌývb.
20.ÌýKurum, kuruluÅŸ, kurul, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm, kanun, tüzük, yönetmelik ve makam sözleri asılları kastedildiÄŸinde büyük harfle baÅŸÂlar:
Türkiye Büyük Millet Meclisi her yıl 1 Ekim'de toplanır. Bu yıl ise Meclis, yeni döneme erken başlayacak.
Türk Dil Kurumu çalışmalarını titizlikle sürdürüyor. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Kurumun 21 Mayıs 2009 tarihinde Kars'ta düzenlediği toplantıda kullanıma açıldı.
2876 sayılı Kanun bu yıl yeniden gözden geçiriliyor.
Yazarlara ödenecek telif ücreti, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği'ne göre düzenlenmektedir. Yapılan işlem Yönetmelik'in 4'üncü maddesine aykırı düşmektedir.
21.ÌýKitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin (tablo, heykel, beste vb.) her kelimesi büyük harfle baÅŸlar:ÌýNutuk, Safahat, Kendi Gök Kubbemiz, Anadolu Notları, Sinekli Bakkal; Türk Dili, Türk Kültürü, Varlık; Resmî Gazete, Hürriyet, Milliyet, Türkiye, Yeni Asır; KaplumbaÄŸa Terbiyecisi; Yorgun Herkül; Saraydan Kız Kaçırma, Onuncu Yıl MarşıÌývb.
UYARI:ÌýÖzel ada dâhil olmayanÌýgazete, dergi, tabloÌývb. sözler büyük harfle baÅŸlamaz:ÌýMilliyet gazetesi, Türk Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tabÂlosuÌývb.
UYARI:ÌýKitap, makale, tiyatro eseri, kurum adı vb. özel adlarda yer alan kelimelerin ilk harfleri büyük yazıldığındaÌýve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, deÌýsözleriyleÌýmı, mi, mu, müÌýsoru eki küçük harfle yazılır:ÌýMai ve Siyah, Suç ve Ceza, Leyla ile Mecnun, Turfanda mı, Turfa mı', Diyorlar ki, Dünyaya İkinci GeliÅŸ yahut Sır İçinde Esrar, Ya Devlet BaÅŸa ya Kuzgun LeÅŸe, Ben de Yazdım, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek KurumuÌývb.ÌýÖzel adın tamamı büyük yazıldığındaÌýve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, deÌýsözleriyleÌýmı, mi, mu, müÌýsoru eki de büyük harfle yazılır:ÌýDİL VE TARİH-COÄžRAFYA FAKÜLTESİÌývb.
22.ÌýUlusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama günlerinin adları büyük harfle baÅŸlar:ÌýCumhuriyet Bayramı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Nevruz Bayramı, Miraç Kandili;ÌýAnneler Günü, Öğretmenler Günü, Dünya Tiyatro Günü, 14 Mart Tıp Bayramı, HıdırellezÌývb.
23.ÌýKurultay, bilgi şöleni, çalıştay, açık oturum vb. toplantıların adlarında her kelimenin ilk harfi büyük yazılır:ÌýVI. Uluslararası Türk Dili Kurultayı, Kitle İletiÅŸim Araçlarında Türkçenin Kullanımı Bilgi Şöleni, Karamanlı Türkçesi AraÅŸtırmaları ÇalıştayıÌývb.
24.ÌýTarihî olay, çaÄŸ ve dönem adları büyük harfle baÅŸlar:ÌýKurtuluÅŸ Savaşı, Millî Mücadele, Cilalı TaÅŸ Devri, İlk ÇaÄŸ, Lale Devri, Cahiliye Dönemi, Buzul Dönemi, Millî Edebiyat Dönemi, Servetifünun Dönemi'nin, Tanzimat Dönemi'ndeÌývb.
25.ÌýÖzel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle baÅŸlar:ÌýTürklük, TürkleÅŸmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Avrupalı, AvrupalılaÅŸmak, Asyalılık, Darvinci, Konyalı, BursalıÌývb.
UYARI:ÌýÖzel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa büyük harfle baÅŸlamaz:ÌýacemÌý(Türk müziÄŸinde bir perde),ÌýhicazÌý(Türk müziÂÄŸinde bir makam),ÌýnihaventÌý(Türk müziÄŸinde bir makam),ÌýamperÌý(elektrik akımında ÅŸiddet birimi),ÌýjulÌý(fizikte iÅŸ biÂrimi),ÌýallahlıkÌý(saf, zararsız kimse),ÌýdonkiÅŸotlukÌý(gereÄŸi yokken kahraÂmanlık göstermeye kalkışma) vb.
UYARI:ÌýPara birimleri büyük harfle baÅŸlamaz:Ìýavro, dinar, dolar, lira, kuruÅŸ, liretÌývb.
UYARI:ÌýÖzel adlar yerine kullanılan "o"Ìýzamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz.
UYARI:ÌýMüzikte kullanılan makam ve tür adları büyük harfle baÅŸlamaz:ÌýacemaÅŸiran, acembuselik, bayati, hicazkâr, türkü, varsağı, bayatıÌývb.
26.ÌýYer, millet ve kiÅŸi adlarıyla kurulan birleÅŸik kelimelerde sadece özel adlar büyük harfle baÅŸlar:ÌýAntep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleÄŸi, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Japon gülü, MaraÅŸ dondurması, Van kedisiÌývb.
Ç.ÌýBelirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle baÅŸlar:Ìý29 Mayıs 1453 Salı günü, 29 Ekim 1923, 28 Aralık 1982'de göreve baÅŸladı. Lale Festivali 25 Haziran'da baÅŸlayacak.
Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle baÅŸlar:ÌýOkullar genelÂlikle eylülün ikinci haftasında öğretime baÅŸlar. Yürütme Kurulu toplantıÂlarını perÅŸembe günleri yaparız.
D.ÌýTabela, levha ve levha niteliÄŸindeki yazılarda geçen kelimeler büyük harfle baÅŸlar:ÌýGiriÅŸ, Çıkış, Müdür, Vezne, BaÅŸkan, Doktor, Otobüs Durağı, DolmuÅŸ DuÂrağı, Åžehirler Arası Telefon, 3. Kat, 4. Sınıf, 1. BlokÌývb.
E.ÌýKitap, bildiri, makale vb.nde ana baÅŸlıktaki kelimelerin tamamı, alt baÅŸlıktaki kelimelerin ise yalnızca ilk harfleri büyük olarak yazılır.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌý F.ÌýKitap, dergi vb.nde bulunan resim, çizelge, tablo vb.nin altında yer alan açıklayıcı yazılar büyük harfle baÅŸlar. Açıklayıcı yazı, cümle niteliÄŸinde deÄŸilse sonuna nokta konmaz.
Bir kelimenin birinci hecesinde kalın bir ünlüÌý(a, ı, o, u)Ìýbulunuyorsa diÄŸer hecelerdeki ünlüler de kalın, ince bir ünlüÌý(e, i, ö, ü)Ìýbulunuyorsa diÄŸer hecelerdeki ünlüler de ince olur:Ìýadım, ayak, boyunduruk, burun, dalga, dudak, kırlangıç; beÅŸik, bilezik, gelincik, gözlük, üzengi, vergi, yüzükÌývb.
Büyük ünlü uyumuna aykırı olan Türkçe kelimeler de varÂdır:Ìýanne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak, kardeÅŸ, ÅŸiÅŸmanÌývb.
Alıntı kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz:Ìýahenk, badem, ceylan, çiroz, dükkân, fidan, gazete, hamsi, kestane, limon, model, niÅŸasta, otomatik, pehlivan, selam, tiyatro, viraj, ziyaretÌývb.
BitiÅŸik yazılan birleÅŸik kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz:Ìýaçıkgöz, bilgisayar, çekyat, hanımeliÌývb.
-gil, -ken, -leyin, -mtırak, -yorÌýekleri büyük ünlü uyumuna uymaz:ÌýakÅŸam-leyin, bakla-Âgil-ler, çalışır-ken, ekÅŸi-mtırak, yürü-yorÌývb.
-daÅŸ (-taÅŸ)Ìýeki bazı kelimelerde büyük ünlü uyumuna uymaz:Ìýdin-daÅŸ, gönül-daÅŸ, meslek-taÅŸ, ülkü-daÅŸÌývb.
-kiÌýaitlik eki büyük ünlü uyumuna uymaz:ÌýakÅŸamki, duvardaki, karşıki, onunki,Ìýyarınki, yoldakiÌývb.
Büyük ünlü uyumuna girmeyen kelimelere gelen ekler, kalınlık incelik bakımından son hecenin ünlüsüne uyar:Ìýadalet-li, anne-si, kardeÅŸ-lik, meslektaÅŸ-ımız, ÅŸiÅŸman-lıkÌývb.
Bazı alıntı kelimelerde ekler bu uyuma girmez:Ìýidrak-i, meçhul-e, mentol-de, sembol-lerÌývb.
Son ünlüleri kalın sıradan olmasına karşın son sesleri ince söylenen bazı alıntı kelimeler ince ünlülü ekler alır:Ìýalkol / alkolü, hakikat / hakikati, helal / helalimiz, idrak / idrakimiz, kabul / kabulü, kontrol / kontrolü, protokol / protokole, saat / saate, sadakat / saÂdakati, santral / santrallerÌývb.
Deyimler ayrı yazılır:Ìýakıntıya kürek çekmek, çam devirmek, çanak tutmak, gönlünden geçirmek, göz atmak, kulak asmak, kulak vermek, çantada keklik, devede kulak, yaÄŸlı kuyruk, yüz görümÂlüğüÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Düzeltme iÅŸaretinin kullanılacağı yerler aÅŸağıda gösterilmiÅŸtir:
1.ÌýYazılışları bir, anlamları ve söyleniÅŸleri ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için okunuÅŸları uzun olan ünlülerin üzerine koÂnur:ÌýademÌý(yokluk),ÌýâdemÌý(insan);ÌýadetÌý(sayı),ÌýâdetÌý(gelenek, alışkanlık);ÌýalemÌý(bayrak),ÌýâlemÌý(dünya, evren);ÌýaşıkÌý(eklem kemiÄŸi),ÌýâşıkÌý(vurgun, tutkun);ÌýhalÌý(sebze, meyve vb. satılan yer),ÌýhâlÌý(durum, vaziyet);ÌýhalaÌý(babanın kız kardeÅŸi),ÌýhâlâÌý(henüz);ÌýrahimÌý(esirgeme),ÌýrahîmÌý(koruyan, acıyan);ÌýÅŸuraÌý(ÅŸu yer),ÌýşûraÌý(danışma kurulu) vb.
UYARI:ÌýKatilÌý(
2.ÌýArapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelimelerle özel adlarda bulunan inceÌýg, kÌýü²Ô²õü³úlerinden sonra gelenÌýaÌýveÌýuÌýünlüleri üzerine konur:Ìýdergâh, gâvur, karargâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım; gülgûn, merzengûş; mahkûm, mezkûr, sükûn, sükûtÌývb.ÌýKiÅŸi ve yer adlarında inceÌýlÌýü²Ô²õü³úünden sonra gelenÌýaÌýveÌýuÌýünlüleri de düzeltme iÅŸareti ile yazılır:ÌýHalûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki, SelânikÌývb.
3.ÌýNispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır:Ìý(Türk) askeriÌýveÌýaskerî (okul), (İslam) diniÌýveÌýdinî (bilgiler), (fizik) ilmiÌýveÌýilmî (tartışmalar), (Atatürk'ün) resmiÌýveÌýresmî (kuruluÅŸlar)Ìývb.
Nispet ekiÌýalan kelimelere Türkçe ekler getirildiÄŸinde düzeltme iÅŸareti olduÄŸu gibi kalır:ÌýmillîleÅŸtirmek, millîlik, resmîleÅŸtirmek, resmîlikÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Ek-fiilin Yazılışı
Ek-fiilin çekimli biçimleriÌý(idi, imiÅŸ, ise)Ìýayrı yazılabildiÄŸi gibi bitiÅŸik olarak da yazılabilir.
Ünsüzle biten kelimelere bitiÅŸik olarak yazıldığındaÌýiÌýünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar:Ìýyorgun-du (yorgun idi), güzel-miÅŸ (güzel imiÅŸ), gelir-se (gelir ise)Ìývb.
Ünlüyle biten kelimelere bitiÅŸik olarak yazıldığında araya y ü²Ô²õü³úü girer ve başındakiÌýiÌýünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar:Ìýsonuncu-y-du (sonuncu idi), yabancı-y-mış (yabancı imiÅŸ), ne-y-se (ne ise)Ìývb.
Ek-fiilin zarf-fiil eki almış biçimi olanÌýikenÌýayrı yazılabildiÄŸi gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir.
Eklenerek yazıldığında baÅŸtakiÌýiÌýdüşer. EklendiÄŸi kelimenin ünlüleri kalın olsa daÌý-kenÌýzarf-fiil ekinin ünlüsü ince kalır:ÌýbaÅŸlayacak-ken (baÅŸlayacak iken), çalışıyor-ken (çalışıyor iken), durgun-ken (durgun iken), okur-ken (okur iken), olgun-ken (olgun iken), uyur-ken (uyur iken), yazar-ken (yazar iken); geliyor-ken (geliyor iken), gülmüş-ken (gülmüş iken), öğretmen-ken (öğretmen iken)Ìývb.
iken, ünlüyle biten kelimelere bitiÅŸik olarak yazıldığında araya y ü²Ô²õü³úü girer ve başındakiÌýiÌýünlüsü düşer:Ìýevde-y-ken (evde iken), okulda-y-ken (okulda iken), okumakta-y-ken (okumakta iken), yolda-y-ken (yolda iken)Ìývb.
ÌýÌýÌýÌý ÌýFiil Çekimi ile İlgili Yazılışlar
-a / -e, -acak / -ecek, -ayım / -eyim, -alım / -elim, -an / -enÌývb. eklerden önce gelen ünlü veya ekin geniÅŸ ünlüsü söyleyiÅŸe bakılmaksızınÌýa / eÌýile yazılır:ÌýbaÅŸlaya, gelmeye; baÅŸlayacağım, gelmeyeceksin; baÅŸlayayım, geleyim; baÅŸlayalım, gelmeyelim; baÅŸlayan, gelmeyenÌývb.
Türkçede kelime içinde iki ünlü arasındaki ü²Ô²õü³ú, kendinden sonraki ünlüyle hece kurar:Ìýa-ra-ba, bi-çi-mi-ne, in-sa-nın, ka-ra-caÌývb.
Kelime içinde yan yana gelen iki ü²Ô²õü³úden ilki kendinden önceki ünlüyle, ikincisi kendinden sonraki ünlüyle hece kurar:Ìýal-dı, bir-lik, sev-mekÌývb.
Kelime içinde yan yana gelen üç ü²Ô²õü³ú harften ilk ikisi kendinden önceki ünlüyle, üçüncüsü kendinden sonraki ünlüyle hece kurar:Ìýalt-lık, Türk-çe, kork-makÌývb.
Batı kökenli kelimeler, Türkçenin hece yapısına göre hecelere ayrılır:Ìýband-rol, kont-rol, port-re, prog-ram, sant-ral, sürp-riz, tund-ra, volf-ramÌývb.
Türkçede satır sonunda kelimeler bölünebilir fakat heceler bölüneÂmez. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonunaÌýkısa çizgiÌý(-)Ìýkonur.
Burasını ilk defa görüyormuş gibi duvarlara, perdelere, möblelere, eş-
yalara bakıyor, hayret ediyordu. Bütün bu muhitte Türk hayatına, Türk ruhu-
na ait bir gölge, bir çizgi bile yoktu. Birden Bursa'daki çocukluğunun geçti-
ÄŸi babaevini hatırladı; sofada rahat ve beyaz örtülü divanlar vardı.Ìý(Ömer Seyfettin)
İlk heceden sonraki heceler ü²Ô²õü³úle baÅŸlar. BitiÅŸik yazılan kelimelerde de bu kurala uyulur:Ìýba-şöğ-ret-men, il-ko-kul, Ka-ra-os-ma-noÄŸ-luÌývb.
Ayırmada satır sonunda ve satır başında tek harf bırakılmaz:
'''''''''''''''''''''''''''''''''''..Ìýu-
çurtmaÌýdeÄŸil,
''''''''''''''''''''''''''''''''''³Üç³Ü°ù³Ù-
ma;
...................................................................³¾Ã¼»å²¹´Ú²¹-
aÌýdeÄŸil,
...................................................................Ìýmüda-
faa;
Kesme iÅŸareti satır sonuna geldiÄŸinde yalnız kesme iÅŸareti kulÂlanılır; ayrıca çizgi kullanılmaz.
................................................................. Edirne'
nin...
..................................................................ÌýAnkara'
dan.......
..................................................................Ìý1996'
da...
Ìý
İkilemeler ayrı yazılır:Ìýadım adım, ağır ağır, akın akın, allak bullak, aval avalÌý(bakmak),ÌýçeÅŸit çeÅŸit, derin derin, gide gide, güzel güzel, karış karış, kös kösÌý(dinlemek),Ìýkucak kucak, şıpır şıpır, tak takÌý(vurmak),Ìýtakım takım, tıÂkır tıkır, yavaÅŸ yavaÅŸ, kırk elliÌý(yıl),Ìýüç beÅŸÌý(kiÅŸi),Ìýyüz yüz elliÌý(yıllık) vb.
ÌýÌýÌýÌýÌý bata çıka, çoluk çocuk, düşe kalka, eciÅŸ bücüş, eÄŸri büğrü, enine boÂyuna, eski püskü, ev bark, konu komÅŸu, pılı pırtı, salkım saçak, sere serpe, soy sop, süklüm püklüm, yana yakıla, yarım yamalakÌývb.
mÌýile yapılmış ikilemeler de ayrı yazılır:Ìýat mat, çocuk mocuk, dolap molap, kapı mapı, kitap mitapÌývb.
İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır:ÌýbaÅŸ baÅŸa, diz dize, el ele, göz göze, iç içe, omuz omuza, yan yana; baÅŸtan baÅŸa, daldan dala, elden ele, günden güne, içten içe, yıldan yıla; baÅŸa baÅŸ, bire birÌý(ölçü),ÌýdiÅŸe diÅŸ, göze göz, teke tek; ardı ardına, boÅŸu boÅŸuna, günü gününe, peÅŸi peÅŸine, ucu ucunaÌývb.
Ìý
ile,Ìýayrı olarak yazılabildiÄŸi gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir.
ile, ü²Ô²õü³úle biten kelimelereÌýbitiÅŸik olarak yazıldığındaÌýi ünlüsü düşer ve büyük ünlü uyumuna uyar:Ìýbulut-la (bulut ile), çiçek-le (çiçek ile), kuÅŸ-la (kuÅŸ ile)Ìývb.
ile, ünlüyle biten kelimelere bitiÅŸik olarak yazıldığında araya y ü²Ô²õü³úü girer ve başındakiÌýiÌýünlüsü düşer:Ìýarkadaşı-y-la (arkadaşı ile), ç±ð±¹re-y-le (ç±ð±¹re ile), sürü-y-le (sürü ile), yapı-y-la (yapı ile)Ìývb.
Ìý
Kısaltma; bir kelimenin, terimin veya özel adın, içerdiÄŸi harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve simgeleÅŸtirilmesidir. °Ä±²õ²¹±ô³Ù³¾²¹±ô²¹°ùla ilgili kurallar ÅŸunlardır:
1.ÌýKuruluÅŸ, ülke, kitap, dergi ve yön adlarının kısaltmaları her kelimenin ilk harfinin büyük olarak yazılmasıyla yapılır:ÌýTBMMÌý(Türkiye Büyük Millet Meclisi),ÌýTDKÌý(Türk Dil Kurumu),ÌýABDÌý(Amerika BirleÅŸik Devletleri);ÌýKBÌý(Kutadgu Bilig);ÌýTDÌý(Türk Dili),ÌýTKÌý(Türk Kültürü),ÌýTDEDÌý(Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi);ÌýBÌý(batı),ÌýDÌý(doÄŸu),ÌýGÌý(güney),ÌýKÌý(kuzey);ÌýGBÌý(güneybatı),ÌýGDÌý(güneydoÄŸu),ÌýKBÌý(kuzeybatı),ÌýKDÌý(kuzeydoÄŸu) vb.
Ancak bazen kelimelerin, özellikle son kelimenin birkaç harfinin kısaltmaya alındığı da görülür. Bazen de aradaki kelimelerden hiç harf alınmadığı olur. Bu tür kısaltmalarda, kısaltmanın akılda kalabilmesi için yeni bir kelime oluÅŸturma amacı güdülür:Ìýµþ°¿°Õ´¡½¢Ìý(Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Åžirketi),Ìýݳ¢·¡³§´¡²ÑÌý(İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek BirliÄŸi),Ìý°Õֲѷ¡¸éÌý(Türkçe Öğretim Merkezi) vb.
GelenekleÅŸmiÅŸ olanÌýT.C.Ìý(Türkiye Cumhuriyeti) veÌýT.Ìý(Türkçe) kısaltmalarının dışında büyük harflerle yapılan kısaltmalarda nokta kullanılmaz.
2.ÌýÖlçü birimlerinin uluslararası kısaltmaları kullanılır:ÌýmÌý(metre),ÌýmmÌý(milimetre),ÌýcmÌý(santimetre),ÌýkmÌý(kilometre),ÌýgÌý(gram),ÌýkgÌý(kilogram),ÌýlÌý(litre),ÌýhlÌý(hektolitre),ÌýmgÌý(miligram),Ìým²Ìý(metrekare),Ìýcm²Ìý(santimetrekare) vb.
3.ÌýKuruluÅŸ, kitap, dergi ve yön adlarıyla ölçülerin dışında kalan kelime veya kelime gruplarının kısaltılmasında, ilk harfle birlikte kelimeyi oluÅŸturan temel harfler dikkate alınır. Kısaltılan kelime veya kelime grubu; özel ad, ünvan veya rütbe ise ilk harf büyük; cins isim ise ilk harf küçük olur:ÌýAlm.Ìý(Almanca),Ìýİng.Ìý(İngilizce),ÌýKocatepe Mah.Ìý(Kocatepe Mahallesi),ÌýGüniz Sok.Ìý(Güniz Sokağı),ÌýProf.Ìý(Profesör),ÌýDr.Ìý(Doktor),ÌýAv. (Avukat),ÌýAlb. (Albay),ÌýGen. (General);Ìýsf.Ìý(sıfat),Ìýhaz. (hazırlayan),Ìýç±ð±¹. (ç±ð±¹iren),Ìýed. (edebiyat),Ìýfiz. (fizik),Ìýkim. (kimya) vb.
* * *
Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin okunuÅŸu esas alınır:Ìýcm'yi, kg'dan,Ìýmm'den, kr.un. Büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde ise kısaltÂmanın son harfinin okunuÅŸu esas alınır:ÌýBDT'ye, TDK'den, THY'de, TRT'den, TL'ninÌývb. Ancak kısaltması büyük harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın okunuÅŸu esas alınır:ÌýASELSAN'da, µþ°¿°Õ´¡½¢'ın, NATO'dan, UNESCO'yaÌývb.
UYARI:ÌýNumara sözünün kısaltması da kelime gibi okunduÄŸundan getirilecek olan ek okunuÅŸa göre getirilecektir:ÌýNo.lu, No.suz
Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs iÅŸaretli kısaltmalara gelen ekler kesmeyle ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek noktadan ve üs iÅŸaretinden sonra, kelimenin veya üs iÅŸaretinin okunuÅŸuna uygun olarak yazılır:Ìývb.leri, Alm.dan, İng.yi; cm³eÌý(santimetreküpe),Ìým²yeÌý(metrekareye),Ìý64tenÌý(altı üssü dörtten) vb.
Sert ü²Ô²õü³úle biten kısaltmalar, ek aldıkları zaman okuÂnuÅŸta sert ses yumuÅŸatılmaz:Ìý´¡³Òݰ'¾±²ÔÌý(AGİĞ'in deÄŸil),ÌýCMUK'unÌý(CMUÄž'un deÄŸil),ÌýRTÜK''eÌý(RTÜĞ'e deÄŸil),Ìý°Õܵþݰմ¡°'ı²ÔÌý(TÜBİTAÄž'ın deÄŸil) vb.
AncakÌýbirlikÌýkelimesiyle yapılan kısaltmalarda söyleyiÅŸteÌýk'nin yuÂmuÅŸatılması normaldir:ÌýÇUKOBİRLİK'eÌý(söyleniÅŸi ÇUKOBİRLİĞE),ÌýFİSKOBİRLİK'inÌý(söyleniÅŸi FİSKOBİRLİĞİN) vb.
Ìý
Kesme İşareti ( ' )
'Onun için Batı'da bunlara birer fonksiyon buluyorlar.'Ìý(Burhan Felek)
1919 senesi Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. (´¡³Ù²¹³Ùü°ù°ì)
Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır: Hisar'dan, Boğaz'dan vb.
Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır: Bu Kanun'un 17. maddesinin c bendi' Yukarıda adı geçen Yönetmelik'in 2'nci maddesine göre' vb.
Özel adlar için yay ²¹²â°ù²¹Ã§ içinde bir açıklama yapıldığında kesme iÅŸareti yay ²¹²â°ù²¹Ã§tan önce kullanılır: Yunus Emre'nin (1240'-1320), Yakup Kadri'ninÌý (KaraosmanoÄŸlu) vb.
Ek getirildiğinde Avrupa Birliği kesme işareti ile kullanılır: Avrupa Birliği'ne üye ülkeler'
UYARI:ÌýSonunda 3. teklik kiÅŸi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında baÅŸka bir iyelik eki getirildiÄŸinde kesme iÅŸareti konmaz: BoÄŸaz Köprümüzün güzelliÄŸi, Amik Ovamızın bitki örtüsü, KuÅŸadamızdaki liman vb.
UYARI:ÌýKurum, kuruluÅŸ, kurul, birleÅŸim, oturum ve iÅŸ yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz:ÌýTürkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BaÅŸkanlığının; Bakanlar Kurulunun, Danışma Kurulundan, Yürütme Kuruluna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci BirleÅŸiminin 2'nci Oturumunda; Mavi Köşe BakkaliyesindenÌývb.
UYARI:ÌýBaÅŸbakanlık, RektörlükÌývb. sözler, ünlüyle baÅŸlayan bir ek geldiÄŸindeÌýBaÅŸbakanlığa, RektörlüğeÌývb. biçimlerde yazılır.
UYARI:ÌýÖzel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diÄŸer ekler kesmeyle ayrılmaz:ÌýTürklük, TürkleÅŸmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, AvrupalılaÅŸmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, TürkleÅŸmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, AtatürkçülüğünÌývb.
UYARI:ÌýSonundaÌýp, ç, t, kÌýü²Ô²õü³úlerinden biri bulunanÌýAhmet, Çelik, Halit, Åžahap; Bosna-Hersek; Kerkük, Sinop, Tokat, ZonguldakÌýgibi özel adlara ünlüyle baÅŸlayan ek getirildiÄŸinde kesme iÅŸaretine raÄŸmenÌýAhmedi, Halidi, Åžahabı; Bosna-HerseÄŸi; Kerküğü, Sinobu, Tokadı, ZonguldağıÌýbiçiminde son ses yumuÅŸatılarak söylenir.
UYARI:ÌýÖzel adlar yerine kullanılanÌý'o'Ìýzamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme iÅŸaretiyle ayrılÂmaz.
Bir ok attım karlı dağın ardına
Düştü m'ola sevdiğimin yurduna
İl yanmazken ben yanarım derdine
Engel aramızı açtı n'eyleyimÌý(°²¹°ù²¹³¦²¹´ÇÄŸ±ô²¹²Ô)
'Åžems'in gözlerine bir şüphe çöreklendi: 'Dostum ne'n var' Her ÅŸey yolunda mı''Ìý (Elif Åžafak)
Güzelliğin on par'etmez
Bu bendeki aÅŸk olmasaÌý(Âşık Veysel)
Ìý
Bir kelimede düz ünlüden sonra düzÌý(a, e, ı, i), yuvarlak ünlüden sonra yuvarlak darÌý(u, ü)Ìýveya düz geniÅŸÌý(a, e)Ìýünlüler bulunur:ÌýanlaÅŸmalı, bilek, çilek, ısırmak, ılıklaÅŸmak, kayıkçı, seslenmek, yeÅŸil; boyunduruk, börekçi, çocuk, güreÅŸmek, ocakçı, odun, özlemek, sürmek, vurmak, yoklamak, yorgunluk, yumurta, yüreksizÌývb.
Küçük ünlü uyumuna aykırı Türkçe kelimeler de vardır:Ìýavuç, avurt, çamur, kabuk, kavuk, kavun, kavurmak, kavuÅŸmak, savurmak, yaÄŸmurÌývb.
Küçük ünlü uyumu, alıntı kelimelerde aranmaz:Ìýaktör, alkol, bandrol, daktilo, kabul, doktor, muzır, mühim, mümin, müzik, profesör, radyo, vakurÌývb.
Küçük ünlü uyumuna aykırı bazı kelimelere getirilen ekler, kelimenin son ünlüsüne uyar:Ìýkavun-u, konsolos-luk, muzır-lık, müzik-çi, yaÄŸmur-lukÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Bazı alıntı kelimelerde ekler bu uyuma girmez:Ìýalkol-lü, kabul-ü, bandrol-lü, saat-likÌývb.
-kiÌýaitlik eki yalnızca birkaç örnekte küçük ünlü uyumuna uyar:Ìýbugünkü, dünkü, öbürküÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýBüyük ve küçük ünlü uyumuyla ilgili yukarıdaki kurallar aÅŸağıdaki çizelgede de gösterilmiÅŸ ve örneklendirilmiÅŸtir:
Ìý
a ' a, ıÌý(takar, alır) |
o ' u, aÌý(omuz, oya) |
e ' e, iÌý(geçer, gelir) |
ö ' ü, eÌý(ölçü, ördek) |
ı ' ı, aÌý(kılıç, kısa) |
u ' u, aÌý(uzun, ufak) |
i ' i, eÌý(ilik, ince) |
ü ' ü, eÌý(ütü, ürkek) |
Ìý
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Mastarlara Gelen Eklerin Yazılışı
-ma / -meÌýile biten mastarlardan sonraÌý-a / -e, -ı / -iÌýeklerinden biri geldiÄŸinde arayaÌýyÌýkoruyucu ü²Ô²õü³úü girer:Ìýçalışma-y-a, darılma-y-ı, kalaylama-y-a, okuma-y-a; görme-y-i, gülme-y-i, sevme-y-e, silme-y-iÌývb.
Ìý
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýÌýPekiÅŸtirmeli Sözlerin Yazılışı
Sıfat veya zarf görevindeki pekiÅŸtirmeli sözler bitiÅŸik yazılır:Ìýapaçık, apak, büsbütün, çepeç±ð±¹re, çırılçıplak, dümdüz, düpedüz, gömgök, güpegündüz, kapkara, kupkuru, masmavi, mosmor, paramparça, sapasaÄŸlam, sapsarı, sırılÂsıklam, sırsıklam, sipsivri, yemyeÅŸilÌývb.
Ìý
1.ÌýSayılar harflerle de yazılabilir:Ìýbin yıldan beri, on dört gün, hafÂtanın beÅŸinci günü, üç ayda bir, yüz soru, iki hafta sonra, üçüncü sınıfÌývb.
Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere iliÅŸkin sayılarda rakam kullanılır:Ìý17.30'da, 11.00'de, 1.500.000 lira, 25 kilogram, 150 kilometre, 15 metre kumaÅŸ, 1.250.000 kiÅŸiÌývb.
Saatler ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir:Ìýsaat dokuzu beÅŸ geçe, saat yediye çeyrek kala, saat sekizi on dakika üç saniye geçe, mesela saat ondaÌývb.
Dört veya daha çok basamaklı sayıların kolay okunabilmesi amacıyla içinde geçenÌýbin, milyon,ÌýmilyarÌýveÌýtrilyonÌýsözleri harfle yazılabilir:Ìý1 milyar 500 milyon kiÅŸi, 3 bin 255 kalem, 8 trilyon 412 milyarÌývb.
2.ÌýBirden fazla kelimeden oluÅŸan sayılar ayrı yazılır:Ìýiki yüz, üç yüz altmış beÅŸ, bin iki yüz elli birÌývb.
3.ÌýPara ile ilgili iÅŸlemlerleÌýsenet, çek vb. ticari belgelerde geçen sayılar bitiÅŸik yazılır:Ìý650,35 (altıyüzelliTL,otuzbeÅŸkr.)
4.ÌýYüzde ve binde iÅŸaretleri yazılırken sayılarla iÅŸaret arasında boÅŸluk bırakılmaz:Ìý%25, '50Ìývb.
5.ÌýAdları sayılardan oluÅŸan iskambil oyunları bitiÅŸik yazılır:Ìýaltmışaltı, ellibir, yirmibirÌývb.
6.ÌýRomen rakamları tarihî olaylarda, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerde ayların yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde, kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların nuÂmaralandırılmasında, maddelerin sıralandırılmasında kullanılır:ÌýII. Dünya Savaşı; XX. yüzyıl; III. Selim, XIV. Louis, II. Wilhelm, V. Karl, VIII. Edward; 1.XI.1928; I. Cilt; I)' II) 'Ìývb.
7.ÌýDört veya daha çok basamaklı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve aralarına nokta konur:Ìý4.567, 326.197, 49.750.812, 28.434.250.310.500Ìývb.
8.ÌýSayılarda kesirler ±¹¾±°ù²µÃ¼±ôle ayrılır:Ìý15,2Ìý(15 tam, onda 2);Ìý5,26Ìý(5 tam, ²âü³ú»å±ð 26) vb.
9.ÌýSıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla gösterilÂmesi durumunda ya rakamdan sonra bir nokta konur ya da rakamdan sonra kesme iÅŸareti konularak derece gösteren ek yazılır:Ìý15., 56., XX.; 15'inci, 56'ncı, XX'nciÌývb.
UYARI:ÌýSıra sayıları ekle gösterildiklerinde rakamdan sonra saÂdece kesme iÅŸareti ve ek yazılır, ayrıca nokta konmaz:Ìý8.'inciÌýdeÄŸilÌý8'inci, 2.'nciÌýdeÄŸilÌý2'nciÌývb.
10.ÌýÜleÅŸtirme sayıları rakamla deÄŸil yazıyla belirtilir:Ìý2'ÅŸerÌýdeÄŸilÌýikiÅŸer, 9'arÌýdeÄŸilÌýdokuzar, 100'erÌýdeÄŸilÌýyüzerÌývb.
11.ÌýBayağı kesirlere getirilecek ekler alttaki sayı esas alınarak yazılır:Ìý4/8'i (dört bölü sekizi), 1/2'si (bir bölü ikisi)Ìývb.
12.ÌýBir zorunluluk olmadıkça cümle rakamla baÅŸlamaz.
1.ÌýElementlerin simgeleri, uluslararası biçimleriyle kullanılır:ÌýCÌý(karbon),ÌýCaÌý(kalsiyum),ÌýFeÌý(demir) vb.
2.ÌýEkler elementlerin simgelerine deÄŸil adlarına getirilir:ÌýAu'yaÌýdeÄŸilÌýaltına, Fe'yeÌýdeÄŸilÌýdemireÌývb.
Ìý
Soru EkiÌýmı / mi / mu / mü'nünÌýYazılışı
Bu ek gelenekleÅŸmiÅŸ olarak ayrı yazılır ve kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne baÄŸlı olarak ünlü uyumlaÂrına uyar:ÌýKaldı mı' Sen de mi geldin' Olur mu' İnsanlık öldü mü'
Soru ekinden sonra gelen ekler, bu eke bitiÅŸik olarak yazılır:ÌýVerecek misin' Okuyor muyuz' Çocuk muyum' Gelecek miydi' Güler misin, aÄŸlar mısın'
Bu ek sorudan baÅŸka görevlerde kullanıldığında da ayrı yazılır:ÌýGüzel mi güzel! YaÄŸmur yaÄŸdı mı dışarı çıkamayız.
UYARI:ÌýBirleÅŸik fiillerdeÌýmiÌýsoru eki iki kelimenin arasına da gelebilir:ÌýVaz mı geçtin'
Ìý
Kökeni Türkçe olan kelimelerde bugün uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren kelimelerde görülür:Ìýadalet (ada:let), beraber (bera:ber), ifade (ifa:de), kaide (ka:ide), numune (numu:ne), sade (sa:de), ÅŸair (ÅŸa:ir)Ìývb.ÌýAncak bu uzun ünlüler yazıda herhangi bir iÅŸaretle gösterilmez.
TürkçedeÌýa, eÌýünlüleri ile biten fiillerin ÅŸimdiki zaman çekiminde, söyleyiÅŸte de yazımda daÌýaÌýünlüsüÌýı, u; eÌýünlüsüÌýi, üÌýolur:ÌýbaÅŸlıyor (
Birden çok heceli veÌýa, eÌýünlüleri ile biten fiiller, ünlüyle baÅŸlayan ek aldıklarında bu fiillerdekiÌýa, eÌýünlülerinde söyleyiÅŸte yaygın bir daralmaÌý(ıÌýveÌýi'ye dönme) eÄŸilimi görülür. Ancak söyleyiÅŸtekiÌýı, iÌýünlüleri yazıya geçirilmez:ÌýbaÅŸlayan, yaÅŸayacak, atlayarak, saklayalı, atmayalım; gelmeyen, izlemeyecek, gitmeyerek, gizleyeli, besleyelimÌývb.
Buna karşılık tek heceli olanÌýdemekÌýveÌýyemekÌýfiillerinde, söyleyiÅŸtekiÌýiÌýünlüsü yazıya da geçirilir:Ìýdiyen, diyerek, diyecek, diyelim, diye; yiyen, yiÂyerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince, yiyipÌývb. AncakÌýdeyince, deyipÌýsözlerindekiÌýeÌýyazıÂlışta korunur.
1. İki heceli bazı kelimeler ünlüyle baÅŸlayan bir ek aldıklarında ikinci hecelerindeki dar ünlüler düşer:Ìýağız / aÄŸzı, alın / alnı, bağır / baÄŸrım, beniz / benzi, beyin / beynimiz, boyun / boynu, böğür / böğrüm, burun / burnu, geniz / genzi, göğüs / göğsün, gönül / gönlünüz, karın / karnı, oÄŸul / oÄŸlu; ç±ð±¹ir- / ç±ð±¹ril-, devir- / devril-Ìývb.
2.ÌýÜnlüyle baÅŸlayan ek aldıklarında vurgusuz orta hecesindeki dar ünlüsü düşen kelimelerle oluÅŸturulan ikilemelerde ikinci kelimenin dar ünlüsü düşmez:Ìýağız ağıza, burun buruna, koyun koyuna (yatmak), omuz omuza,Ìýdevirden devire, nesilden nesile, oÄŸuldan oÄŸula, ÅŸehirden ÅŸehireÌývb.
3.Ìýİçeri, dışarı, ileri, ÅŸura, bura, ora, yukarı, aÅŸağıÌýgibi sözler ek aldıklarında sonlarında bulunan ünlüler düşmez:ÌýiçerdeÌýdeÄŸilÌýiçeride, dışardanÌýdeÄŸilÌýdışarıdan, ilerdeÌýdeÄŸilÌýileride, ÅŸurdaÌýdeÄŸilÌýÅŸurada, burdaÌýdeÄŸilÌýburada, ordaÌýdeÄŸilÌýorada, yukardaÌýdeÄŸilÌýyukarıda, aÅŸaÄŸdaÌýdeÄŸilÌýaÅŸağıdaÌývb.Ìý
Ìý
Ünsüz Türemesi
Arapçadan dilimize giren ve özgün biçimlerinde sonunda ikiz ü²Ô²õü³ú bulunan kelimeler Türkçede tek ü²Ô²õü³úle kullanılır. Bu kelimeler ünlüyle baÅŸlayan ek veya yardımcı fiille kullanıldıklarında sondaki ü²Ô²õü³ú ikizleÅŸir:Ìýhak (hakkı), his (hissi), ret (reddi), ÅŸer (ÅŸerri), tıp (tıbbı), zam (zammı), zan (zannı); af (affetmek), his (hissetmek)Ìývb.
Dilimizde sert ü²Ô²õü³úle biten kelimeler sert ü²Ô²õü³úle baÅŸlayan ekler alır:Ìýaç-tı, aÅŸ-çı, bak-tım, bas-kı, çiçek-ten, düş-kün, geç-tim, ipek-çi, seç-kin, seç-ti, süt-çüÌývb. YumuÅŸak ü²Ô²õü³úle biten kelimeler ise yumuÅŸak ü²Ô²õü³úle baÅŸlayan ekler alır:Ìýal-dı, an-dı, bil-gi, del-gi, göz-cü, ver-di, yol-daÌývb.
Ìý
Ses yolunda bir engele çarparak çıkan seslereÌýü²Ô²õü³úÌýdenir.
Dilimizde yirmi bir ü²Ô²õü³ú vardır:Ìýb, c, ç, d, f, g, ÄŸ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ÅŸ, t, v, y, z
Ünsüzler ses tellerinin titreşime uğrayıp uğramamasına göre iki gruba ayrılır:
1.ÌýSes tellerinin titreÅŸmesiyle oluÅŸan ü²Ô²õü³úlereÌýyumuÅŸak (ötümlü, tonlu) ünÂsüzlerÌýadı verilir:Ìýb, c, d, g, ÄŸ, j, l, m, n, r, v, y, z
2.ÌýSes telleri titreÅŸmeden oluÅŸan ü²Ô²õü³úlereÌýsert (ötümsüz, tonsuz) ü²Ô²õü³úlerÌýdenir:Ìýç, f, h, k, p, s, ÅŸ, t
Kökeni Türkçe olan kelimelerin soÂnundaÌýb, c, d, gÌýü²Ô²õü³úleri bulunmaz. Ancak anlam farkını belirtmek üzereÌýad, od, sacÌýgibi birkaç kelimenin yazılışında bu kurala uyulmaz:ÌýadÌý(isim),ÌýatÌý(binek hayvanı);ÌýodÌý(ateÅŸ),ÌýotÌý(bitki);ÌýsacÌý(yassı demir),ÌýsaçÌý(kıl).
DilimizdekiÌýhac, ÅŸad, yâdÌýgibi birkaç örnek dışında, alıntı keÂlimelerin özgün biçimlerinin sonlarında bulunan yumuÅŸak ü²Ô²õü³úler sertleÅŸir:Ìýkitap (
UYARI:ÌýBazı alıntı kelimelerde yumuÅŸama olmaz:Ìýahlak / ahlakın, cumhuriyet / cumhuriyete, evrak / evrakı, hukuk / hukuku, ittifak / ittifaka, sepet / sepeti, tank / tankıÌývb.
Çok heceli kelimeler ünlüyle baÅŸlayan bir ek aldıklarında sonlarında bulunanÌýp, ç, t, kÌýü²Ô²õü³úleri yumuÅŸayarakÌýb, c, d, ÄŸ'ye dönüÂşür:Ìýkelep / kelebi; aÄŸaç / aÄŸacı, kazanç / kazancı; geçit / geçidi, kanat / kanadı; baÅŸak / baÅŸağı, bıçak / bıçağıÌývb. Ancak birden fazla heceli olduÄŸu hâlde sonlarındaki ü²Ô²õü³úleri yumuÅŸamayan kelimeler de vardır:Ìýanıt / anıtı, bulut / bulutu, kanıt / kanıtı, ölçüt / ölçütüÌývb.
Tek heceli kelimelerin sonunda bulunanÌýp, ç, t, kÌýü²Ô²õü³úleri ise iki ünlü arasında korunur:Ìýak / akı, at / atı, bük / bükü, ek / eki, et / eti, göç / göçü, ip / ipi, kaç / kaçıncı, kök / kökü, ok / oku, ot / otu, saç / saçı, sap / sapı, suç / suçu, süt / sütüÌývb.ÌýBuna karşılık tek heceli olduÄŸu hâlde sonlarındaki ü²Ô²õü³úleri yumuÅŸayan kelimeler de vardır:Ìýbut / budu, dip / dibi, gök / göğü, kap / kabı, kurt / kurdu, uç / ucu, yurt / yurduÌývb.
Ìý
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Latin Harflerini Kullanan Dillerdeki Özel Adlar
1.ÌýLatin harflerini kullanan dillerdeki özel adlar özgün biçimleriyle yazılır:ÌýBeethoven, Byron, Cervantes, Chopin, Eminescu, Grimm, Horatius, Molière, Puccini, Rousseau, Shakespeare; Bologna, Buenos Aires, Iorga, Ile-de-France, Karlovy Vary, Latium, Loire, Mann, New York, Nice, Rio de Janeiro, Vaasa, WuppertalÌývb.ÌýAncak Batı dillerinde kullanılan adların okunuÅŸları ²¹²â°ù²¹Ã§ içinde gösterilebilir:ÌýShakespeare (Åžekspir)Ìývb.
2.ÌýEskiden diliÂmize yerleÅŸmiÅŸ bazı Batı kökenli kiÅŸi ve yer adları Türkçe söyleniÅŸlerine göre yazılır:ÌýNapolyon, Åžarlken, Åžarl (DemirbaÅŸ Åžarl); Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selânik, Venedik, Viyana, Zürih; Hollanda, Letonya, LüksemburgÌývb.
3.ÌýYabancı özel adlardan türetilmiÅŸ akım adları Türkçe söyleniÅŸlerine göre yazılır:ÌýDekartçılık, Epikürcülük, Kalvenci, Kalvencilik, Kalvenizm, Kartezyenizm, Lüterci, Lütercilik, Marksçılık, Marksist, MarksizmÌývb.
4.ÌýAit olduÄŸu dilde ayrı yazılan yer adları Türkçede de ayrı yazılır:ÌýBuenos Aires, Frankfurt am Main, Freiburg im Breisgau, Hyde Park, Mont Blanc, New Orleans, New York, Rio de Janeiro, San Marino, Wiener Neustadt, Titov VelesÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌý Arapça ve Farsça Özel Adlar
Kökeni Arapça ve Farsça olan kiÅŸi ve yer adları Türkçenin ses ve yapı özelliklerine göre yazılır:ÌýAhmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin; Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan; BaÄŸdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Åžam, Åžiraz, Tahran, Tebriz, TrablusgarpÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌý Yunanca Özel Adlar
Yunanca adlar yazılırken Yunan harflerinin ses deÄŸerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır:ÌýHomeros, Herodotos, Euripides, Pindaros, Solon, Sokrates, Aristoteles, Platon, Venizelos, Karamanlis, Papandreu, OnasisÌývb.
AncakÌýHerodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Pythagoras, EukleidesÌýadları dilimizeÌýHerodot, Sokrat, Aristo, Eflatun, Pisagor, ÖklidÌýbiçimlerinde yerleÅŸmiÅŸtir.
Rusça Özel Adlar
Rusça özel adlar yazılırken Rus harflerinin ses deÄŸerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır:ÌýBolÅŸevik, Brejnev, Çaykovski, Çehov,ÌýDostoyevski,ÌýGogol, Gorbaçov, İlminskiy, İlyiç, Katayev, KlyaÅŸtornıy, Malov, Mendeleyev, Prokofyev, PuÅŸkin, Åžolohov, Tolstoy, Yeltsin; Moskova, Omsk, Orenburg, Petersburg, Volga, YeniseyÌývb.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýUzak DoÄŸu Dillerindeki Özel Adlar
1.ÌýÇince adlar, Türkçede yerleÅŸmiÅŸ biçimlerine göre yazılır:ÌýHuangho, Kanton, Nankin, Pekin, Åžanghay.
Çincede soyadları küçük adlardan önce gelir. Soyadları çoklukla tek hecelidir, küçük adlar ise bir veya iki heceden oluÅŸur. Bu adlar büyük harfle baÅŸlar; heceler arasına çizgi konur:ÌýSun Yat-sen, Lin Yu-tang.ÌýYalnızÌýKonfüçyüsÌýgibi yaygınlık kazanmış adlar bitiÅŸik yazılır.
2.ÌýJaponca adlar da Türkçede yerleÅŸmiÅŸ biçimlerine göre yazılır:ÌýTokyo, HiroÅŸima, Nagazaki, Osaka, Kyoto; Hirohito, Kayako Hayashi, Sbuishi Kato, Masao Mori.
ÌýÌýÌýÌýÌýÌýTürk Devletleri ve Topluluklarındaki Özel Adlar
Türk devletleri ve topluluklarındaki kiÅŸi ve yer adları Türkçede yerleÅŸmiÅŸ biçimlerine göre yazılır:ÌýAzerbaycan, Özbekistan; TaÅŸkent, Semerkant, Bakü, BiÅŸkek; Abdullah Tukay, Abdürrauf Fıtrat, Bahtiyar Vahapzade, Baykonur, Cafer Cebbarlı, Cemal Kemal, Cengiz Aytmatov, İslam Kerimov, Muhtar Avazov, Osman NasırÌývb.
Ìý
Ìý
Noktalama ve Diğer İşaretler
. |
nokta |
, |
±¹¾±°ù²µÃ¼±ô |
; |
noktalı ±¹¾±°ù²µÃ¼±ô |
? |
üç nokta |
? |
soru |
! |
ü²Ô±ô±ð³¾ |
? |
uzun çizgi |
? ? |
³Ùı°ù²Ô²¹°ì |
? ? |
tek ³Ùı°ù²Ô²¹°ì |
? |
denden |
( ) |
²¹²â°ù²¹Ã§ |
[ ] |
köşeli ²¹²â°ù²¹Ã§ |
{ } |
kaÅŸlı ²¹²â°ù²¹Ã§ |
? |
kesme |
^ |
düzeltme (şapka) işareti |
+ |
toplama işareti, artı |
? |
çıkarma işareti, eksi, kısa çizgi |
x ve . |
çarpma işareti, çarpı |
÷ ve : |
bölme işareti, bölü |
/ |
bölme işareti, bölü, eğik çizgi |
ters eğik çizgi |
|
: |
bölme, bölü, iki nokta |
? |
°ì²¹°ù±ð°ìö°ì |
= |
eÅŸitlik, eÅŸit |
? |
eÅŸitsizlik, eÅŸit deÄŸil |
?? |
yaklaşık olarak eşit |
± |
eksiği veya fazlası |
% |
²âü³ú»å±ð |
? |
binde |
? |
üs, dakika |
§ ve ? |
paragraf |
./. |
yazının arkası var, ç±ð±¹iriniz |
./ ve · |
son sayfa, bitti |
* |
kelimeden sonra dipnot; kelimeden önce varsayım |
o |
derece |
=> |
devam |
? |
devam; gönderme |
~ |
benzerlik, yaklaşıklık, denklik |
>Ìý |
büyüktür; dil bilgisinde çıkma |
<Ìý |
küçüktür; dil bilgisinde gelişme |
*** |
bölüm sonu işareti |
? |
Türk lirası |
$ |
dolar |
? |
avro |
@ |
kuyruklu a |
ÍÑ |
telif hakkına sahip (copyright) |
® |
telif hakkı alınmış (registered) |
Ìý
°°¿²Ñ±Ê°¿´Üݳ§³Û°¿±· (YAZILI VE SÖZLÜ ANLATIM)
Dilimize Fransızcadan giren kompozisyon (composition) kelimesi, ayrı ayrı parçaları bir araya getirerek bir bütün oluÅŸturma biçimi; öÄŸrencilere duygu ve tasarımlarını sıraya koyup açık ve etkili bir biçimde anlatmalarını öÄŸretmek amacını güden ders, bu dersle ilgili çalışma, tahrir, kitabet anlamlarında kullanılmaktadır.
İçinde yaÅŸadığımız dünya, bütün canlılara ve özellikle de insanoÄŸluna ihtiyaçlarını bir düzen içinde karşılayabilecekleri bir yaratılışla sunulmuÅŸtur. Etrafımıza dikkatlice baktığımızda her ÅŸeyin bir düzenin parçası olarak karşımıza çıktığını görürüz. Canlıların bulundukları ortamla uyumları, mevsimler, Dünyamızın da içinde bulunduÄŸu GüneÅŸ galaksisinin iÅŸleyiÅŸi, doÄŸumlar, ölümler, renkler, kokular vs. hep bu düzenin parçası olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla dünyamızın (hayatın) iÅŸleyiÅŸindeki temel unsur düzendir.
İşte Kompozisyon genel manada insanoÄŸlunun hayata bir düzen içinde bakabilme becerisidir. Bir makine intizamıyla iÅŸleyen bu düzenin bir parçası olabilmesi ve onun sürdürülmesine katkıda bulunabilmesidir. İnsan, bunları yapabildiÄŸi zaman daha mutlu ve huzurlu olacaktır.
Bugün dünyanın önemli problemlerine bakıldığında insanoÄŸlunun içine doÄŸduÄŸu bu düzene aykırı davranışlarının temel sebep olduÄŸu görülmektedir. İnsanın hırsları, aç gözlülükleri tabiatın temel iÅŸleyiÅŸini bozmakta ve var olan düzeni yok etmektedir. "Küresel ısınma" dediÄŸimiz günümüzün en büyük ve en tehlikeli probleminde bu aç gözlülüÄŸü çok açıkça görebiliriz. İnsanoÄŸlu, bile bile yarattığı kirlilikle dünyanın düzenini bozmakta, bu da tehlikeli bir ÅŸekilde dünyamızı yok olma tehdidiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Yine insanı diÄŸer canlılardan ayıran temel bir özellik olan estetik duygusuna da kompozisyon, yani bir düzen hâkimdir. Bu manada kompozisyon, "Resim, mimari, heykel, musiki ve edebiyat gibi deÄŸiÅŸik sahalarda, çeÅŸitli ÅŸeylerin belirli bir düzen içeriÄŸinde bir araya getirilmesidir." Renkler ancak bir ressamın duyuÅŸ ve düÅŸünüÅŸüyle bir tabloda, bir düzen içerisinde sunulduÄŸunda bizi etkiler. Aynı ÅŸekilde bir yığın demir kum, çimento, tuÄŸla ancak bir mimarın ellerinde bir binanın düzenli parçaları olduÄŸunda hoÅŸumuza gider, bize faydalı olur.
Düzensizlik, insan hayatında bir karmaÅŸa, huzursuzluk ve mutsuzluk yaratır. Düzenin hâkim olmadığı toplumlarda, huzur ve mutluluk aramak da boÅŸunadır. Bu bir orkestrada her sanatçının çalgısını istediÄŸi gibi, istediÄŸi zaman ve istediÄŸi tonda çalmasına benzer. Böyle bir durumda tabiidir ki, orkestradan insanların hoÅŸuna gidecek sesler deÄŸil olsa olsa gürültü çıkacak ve herkes de bu gürültüden rahatsız olacaktır. Ancak sanatçılar bir düzen içinde melodiler oluÅŸturduklarında insanların güzellik duygusuna hitap edebilirler ve dinlenirler.
İşte dersimizin esas konusu olan edebî kompozisyon da öncelikli olarak, duygu, düÅŸünce, istek ve meramların yazılı ve sözlü olarak bir plan dâhilinde ve bir düzen içerisinde aktarılabilme alışkanlığı ve becerisidir. Bu bir bakıma güzel sanatların da bir kolu olarak kabul edilmektedir. Çünkü düzenin hâkim olduÄŸu herÅŸeyde insan estetiÄŸini harekete geçiren bir durum söz konusudur. Öyleyse güzel konuÅŸmak ve güzel yazmak da bir sanattır. Bu sanatta baÅŸarılı olmanın birinci ÅŸartı düÅŸüncelerini bir düzen içerisinde aktarabilmektir.
İnsanın düÅŸüncelerini bir düzen içerisinde aktarabilmesi için düzenli düÅŸünme alışkanlığı kazanması lazımdır. İnsan, beyninde karma karışık duran bilgi ve düÅŸünceleri bir birinden ayırt edebilmeli, bir önem sırasına koyup ihtiyacına göre kullanabilmelidir. İşte düzenli düÅŸünme alışkanlığı basit olarak budur. Bu alışkanlık, önce insanı kendisini ²â±ð³Ù¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ðye ve ²µ±ð±ô¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ðye zorlar. Çok ve etkili okuyarak kültür daÄŸarcığını zenginleÅŸtirmeye yöneltir. Etrafının farkında olmayı öÄŸretir. Biriktirdikleriyle, doÄŸru ve etkili düÅŸünme ve hayal kurma becerisini artırır.
Güzel konuÅŸan ve güzel yazan insanlar, sosyal hayatta daha baÅŸarılı olurlar. Siyasette baÅŸarılı olan insanların birçoÄŸunun en belirgin özelliklerinden birinin, hatta halk gözüyle bakarsak birincisinin, güzel ve etkili konuÅŸma olduÄŸunu hepimiz biliriz. Çünkü böyle bir konuÅŸma (hitabet) düÅŸünce ve fikirlerin kolay anlaşılmasını ve aktarılmasını saÄŸlayarak hedefine daha kolay ulaşır. Yine, sınıflarda birikimlerini düzenli ve etkili olarak öÄŸrencilerine aktarabilen öÄŸretmenlerin daha faydalı, daha baÅŸarılı ve daha sevilen kiÅŸiler olduÄŸu bir gerçektir. Aynı düÅŸünceler yazılı anlatım için de geçerlidir. Yazılı anlatım için gerekli birikimi saÄŸlamış, ana dil becerisi üst seviyede insanların yazılı anlatım etkinlikleri daha baÅŸarılı olacaktır. Bu tür insanların yazılı çalışmaları kendine özgü (kiÅŸisel) olacağı için insanların kolayca dikkatini çekecek ve beÄŸenisini kazanacaktır.
O halde kompozisyonu gerek geniÅŸ anlamda, gerekse edebî kompozisyon anlamında hayatımızın bir parçası haline getirmeli ve ona uygun hareket etmeliyiz. Böylece, bizden baÅŸlayarak oluÅŸacak toplumsal düzene, toplumsal huzura ve toplumsal barışa hizmet etmiÅŸ olur, daha üretken ve planlı dolayısıyla daha mutlu bir toplumun ferdi olarak yaÅŸarız.
ÖÄŸrencilerin imtihan kâğıtlarını okuyorum. ÇoÄŸunda bir yığın bilgi var. Fakat konu ile ilgisi yok ve karma karışık. Kompozisyon iÅŸte bunların zıddıdır. ÇeÅŸitli konularda düzensiz bir yığın bilgiye sahip olmak yeterli deÄŸildir. ÖÄŸrenci herhangi bir konuda lüzumlu ile lüzumsuzu görebilmeli, fikirlerini bir sıraya koymasını öÄŸrenmelidir.
Karışık bir taÅŸ, demir ve cam yığını bir araya geldi mi, bir mimarî eseri vücuda gelmez. Yapı için elbette buna benzer malzemeye ihtiyaç vardır. Fakat mimarî, her ÅŸeyden önce, bir düzendir. Her taÅŸ bir planın içinde yerli yerine konulunca bina göklere yükselir ve bir saadetin ÅŸarkısını söyler.
Batı dillerinden alınan kompozisyon kelimesi, çeÅŸitli ÅŸeylerin düzenli olarak bir araya getirilmesi mânâsını taşır ve çeÅŸitli sahalarda musikîde, resimde, mimarîde ve edebiyatta kullanılır. Kelimenin çeÅŸitli sahalarda tatbiki de gösteriyor ki, kompozisyon muhtevadan yahut malzemeden ziyade, onların bir araya getiriliÅŸiyle ilgilidir ve çok mühim bir ÅŸeydir.
Tabiat ve hayat, insanoÄŸluna, ÅŸekil vererek güzel ve faydalı eserler vücuda getirebileceÄŸi muazzam bir malzeme deposudur. Resim mi yapmak istiyorsunuz? Dünyada renkten ve boyadan çok ne vardır? Hakiki bir ressam konu bakımından bir sıkıntı çekmez. Bütün tabiat ve hayat, iÅŸlenecek konuyla doludur. Mühim olan, herhangi bir konu etrafında bir renk kompozisyonu vücuda getirmektir.
Sanatçının tabiata ilave ettiÄŸi ÅŸey, yeni bir düzendir.
Sesler, taÅŸlar, kelimeler ve fikirler için de durum aynıdır. Dünyada bir yığın çalgı aleti ve ses çeÅŸidi vardır. Bunları geliÅŸigüzel bir araya getirirseniz, sadece gürültü çıkarmış olursunuz. Musikî, çeÅŸitli sesler arasında güzel bir düzen kurmaktır. Yahya Kemal, ÅŸiiri bir "kelimeler istifi" olarak tarif eder. Güzel bir mısrada, kelimelerin yerini deÄŸiÅŸtirdiniz mi, derhâl büyüsü kaybolur.
ÖÄŸrencilere çeÅŸitli örnekleri vererek, dizi, sıra, istif ve düzenin ehemmiyetini anlatmak lazımdır. DüÅŸünce karışıklığının önüne ancak böyle geçebiliriz.
Aslında her insan duyar, düÅŸünür ve etrafında olanları fark eder. Fakat bunlar bizim içimize karma karışık olarak girer. Her insan bir duygu, düÅŸünce ve intiba deposudur. KonuÅŸur ve yazarken, içinde bulunulan duruma göre bu depodan bazı ÅŸeyleri seçer, cümle hâline getiririz. EÄŸer onlar arasında bir baÄŸ kuramazsak, yazılan ve konuÅŸulan ÅŸeyler, baÅŸkalarına saçma gelir. Saçmak ile ilgili olan saçma kelimesi, düzenin zıddıdır. Nazım, nizam, tanzim, muntazam kelimeleri de bir
birinin akrabasıdır. Tanzim edilmiÅŸ her ÅŸeyde nazım (ÅŸiir)'a yakın bir taraf vardır. Bir manav dükkânı veya bir vitrin tanzim edilince göze güzel görünür.
Nizam deyince akla asker ve aÄŸaç dizisi gibi basit bir düzen gelmemelidir. Tabiattaki canlı varlıkları, nebat ve hayvanları yakından incelerseniz, teferruatına kadar iÅŸlenmiÅŸ bir nizam görürsünüz. Çiçek, kelebek, kuÅŸ, balık hatta bazı maddelerdeki renk ve ÅŸekil ahengi hayret vericidir. Bütün varlık açık veya gizli bir nizama dayanır. "GüneÅŸ Manzumesi" "Yıldızlar Cümlesi" deyimleri bir gerçeÄŸe tekabül eder. İlim kâinatın nizamını keÅŸfe çalışır. ÖÄŸrencilerde nizam fikrini uyandırabilmek için, ilimlerden de faydalanılabilir.
Sosyal hayatta nizamın ehemmiyetini gösteren aktüel bir konu vardır: Trafik! Vasıtalar düzenli bir ÅŸekilde hareket ederse, caddelerde hiç bir karışıklık olmaz. Hayat canlı bir ÅŸekilde akar gider. Düzene uymayanlar tarafından yol tıkanırsa, herkesin canı sıkılır. Fakat insan, kafasının içinde bir nizam tesis edemezse, dışarıda onu nasıl kurabilir? Kompozisyon dersinin gayesi öÄŸrencilere kendi duygu ve düÅŸünce dünyalarına bir çekidüzen vermektir. Köpekler bir paçavra buldular mı, didik didik ederler. Bazı öÄŸrencilerin yazıları bende bu intibaı uyandırır. Bundan dolayı kompozisyon derslerini insan olmanın baÅŸlangıcı sayarım.
C- °°¿²Ñ±Ê°¿´Üݳ§³Û°¿±· ÇEŞİTLERİ
a. Sözlü Kompozisyon
b. Yazılı Kompozisyon
a. Sözlü Kompozisyon (Sözlü ´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾) ve KonuÅŸmanın İnsan Hayatındaki Yeri ve Önemi:
İnsanoÄŸlunun bir isteÄŸini, ihtiyacını, kızgınlığını, korkusunu, heyecanını vb. anlatmak için kullandığı ilk araç ses ve bu seslerin oluÅŸturduÄŸu sözlerdi. Yani önce konuÅŸma vardı. İnsan yukarıda belirtilen sosyal, insani ihtiyaçlarını konuÅŸma yoluyla karşılamaya baÅŸlamıştır. Yazılı anlatım insanlık tarihi açısından bakıldığında sözlü anlatıma (konuÅŸmaya) göre çok yeni bir etkinliktir. Bu tespitlerimizle yazıyı küçümsemek veya önemsiz göstermek niyetinde deÄŸiliz. Hepimiz biliyoruz ki insanlık tarihi, en ilkelinden günümüze kadar yazı ile baÅŸlar. Ancak söyleyecek sözleri olmayanların yazılı anlatımda baÅŸarılı olmaları düÅŸünülebilir mi? İşte bu yüzden biz kitabımızda önce yazılı anlatımı deÄŸil, sözlü anlatımı tanıtmayı ve deÄŸerlendirmeyi tercih ettik.
KonuÅŸma, insanın, öteki insanlarla iliÅŸkilerini sürdürebilmesi için en çok gereksinim duyduÄŸu ve yararlandığı önemli bir dil etkinliÄŸidir. İnsanlar arsındaki iletiÅŸim, büyük oranda, konuÅŸma aracılığıyla gerçekleÅŸir. Buna göre konuÅŸma, duygu ve düÅŸüncelerin dil aracılığıyla aktarılması olarak tanımlanabilir. Güzel konuÅŸma, düzenli konuÅŸma; güzel yazma, düzenli yazma gibi bir sanattır. Etkili, düzenli bir konuÅŸma çoÄŸu yerde insan için önemli bir referans olmaktadır. DüÅŸüncelerini, isteklerini bir düzen içinde sözlü olarak aktaramayan insanların çok parlak bir sosyal konuma sahip olmaları düÅŸünülemez. KonuÅŸma kusurları, eksiklikleri olan insanların toplum içinde küçümsendikleri hatta çoÄŸu kez alay konusu oldukları hepimizin ÅŸahit olduÄŸu bir gerçektir.
Onun için konuÅŸmacı, konusunu, kuvvetli bir mantık örgüsü içinde dinleyenlerine sunmalıdır.
-KonuÅŸmada baÅŸarılı olmanın yollarından birisi de, gerektiÄŸinde dinlemeyi de bilmektir. Atalarımızın dediÄŸi gibi ?Söz gümüÅŸse sükût altındır.? İnsan hep kendisi konuÅŸmak istememeli, zamanı ve yeri geldikçe karşısındakilere de söz hakkı vermelidir. Bu sebeple konuÅŸmada, ne zaman aktif, ne zaman pasif olunması gerektiÄŸi gözden kaçırılmamalıdır.
-KonuÅŸmada baÅŸarılı olmanın önündeki en büyük engellerden birisi, konuÅŸmayı bozan kelimeler/sesler kullanmaktır. Bunlardan ilki, kelime bulmakta zorlanan bazı konuÅŸmacıların, konuÅŸmada oluÅŸan boÅŸluÄŸu doldurmak için kullandıkları eee, ııı, ÅŸey gibi anlamlı anlamsız birçok kelime ve seslerdir. Bu durum, dinleyicileri sıkacağı gibi, konuÅŸmayıcıyı da komik duruma düÅŸürebilir. Bu konudaki bir baÅŸka kusur da bazı kelimelerin konuÅŸmada çok sık tekrar edilmesidir. KonuÅŸma sırasında sürekli tekrar edilen yani, ÅŸey, müthiÅŸ, hayret, güzel vb. gibi kelimeler konuÅŸmanın akıcılığını engelleyeceÄŸi için dinleyicileri de sıkacaktır.
-KonuÅŸmayı baÅŸarılı kılan bir baÅŸka husus da, konuÅŸmanın içeriÄŸi (muhtevası-konusu) ile beden dilinin (jest ve mimiklerin) uyumlu olmasıdır. KonuÅŸmacının beden dili ile konuÅŸmasının içeriÄŸi uyumsuzsa dinleyenler üzerinde olumsuz bir etki bırakacaktır. Mesela akademik bir konu üzerinde konuÅŸurken gereksiz el kol hareketleri yapmak, daha rahat ve farklı ortamlarda, mesela hikâye veya fıkra anlatırken baÅŸvurabildiÄŸimiz farklı ağız veya ÅŸivelerden örnekler vermek konunun ciddiyetini bozacaktır.
-KonuÅŸmada baÅŸarının ÅŸartlarından birisi de konuÅŸmacının karşısındaki kiÅŸi veya kiÅŸilere uygun düzeyde konuÅŸmasıdır. Arkadaşımızla, bir büyüÄŸümüzle, resmi sıfatı olan bir kiÅŸiyle veya ilk defa tanıştığımız bir kiÅŸiyle, aynı ÅŸekilde, aynı kelimelerle veya kalıplarla konuÅŸamayız. Toplu konuÅŸma etkinliklerinde de karşımızdaki topluluÄŸun yaÅŸ ve eÄŸitim durumunu mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. KonuÅŸma süresini ve konuÅŸmada kullanılacak kelimeleri buna göre seçmeliyiz.
-BaÅŸarılı bir sözlü anlatımda dikkat edilecek son husus da, dinleyicilerin eleÅŸtirilerini kulak ardı etmemek, eÄŸer eleÅŸtirilerde haklılık payı varsa bu eksiklikleri gidermektir. Böylece dinleyenler üzerindeki etkimiz ve saygınlığımız daha da artacaktır.
2-Sözlü Kompozisyon Türleri:
Sözlü kompozisyon; kullanıldığı yere, zamana, konusuna, uzunluÄŸuna, hitap edilen kitleye, katılımcılara ve uygulanışına göre türlere ayrılır.
Etkili ve DoÄŸru KonuÅŸmanın (Sözlü Kompozisyonun) Genel Åžartları:
Kompozisyon konusunun başında da söylediÄŸimiz gibi güzel konuÅŸmak ve güzel yazmak bir sanattır. Bu sanatta baÅŸarılı olabilmek için onun gerektirdiÄŸi bilgi, birikim, hazırlık ve altyapıya sahip olmak gerekir. Hiçbir donanım olmaksızın, bilimsel bir altyapı olmadan sadece bir heves sonucu ben de güzel konuÅŸurum veya ben çok güzel konuÅŸuyorum demek boÅŸ ve faydasız bir sözden öteye geçmez. Bu tür hazırlıksız insanların konuÅŸmaları toplumsal hayatta fayda yerine zarar getirir. İnsanı sıkıcı, itici, sevimsiz birisi yapabilir.
Bu açıdan güzel ve etkili konuÅŸmada baÅŸarının temel ÅŸartlarını burada kısa kısa belirtmeyi faydalı görüyoruz.
-Güzel konuÅŸmanın birinci ÅŸartı ciddi bir ?kültürel birikime? sahip olmaktır. Güzel konuÅŸabilmemiz için önce herhangi bir konuda konuÅŸacak sözümüz olması gerekir. Bunun için de o konuyla ilgili birikimimiz olmalıdır. Böyle bir birikime sahip deÄŸilsek konuÅŸmamız inandırıcı olmaz ve havada kalır.
Kültürel birikimin oluÅŸması için de doÄŸru ve çok okumalı, birikimli insanları dinlemeyi alışkanlık haline getirmeli ve eÄŸitimimize önem vermeliyiz.
-Güzel konuÅŸmanın bir diÄŸer ÅŸartı da ana dil sevgisi ve becerisinin üst düzeye çıkarılmasıdır. Ana diline ses, ÅŸekil, anlam ve cümle bilgisi bakımından hâkim olmayan bir kiÅŸinin güzel yazması gibi, güzel konuÅŸması da beklenemez. Dilinin seslerini tanımayan bir kiÅŸinin konuÅŸmasında, doÄŸal olarak, telaffuz bozuklukları ortaya çıkacaktır. Kelimelerarası anlam ilgisini yeterince bilmeyen bir kiÅŸi, bir kelimeyi kullanırken gerçek, yan, mecaz veya terim anlamlarını birbirine karıştırabilir, bu da meramın anlaşılmamasına veya yanlış anlaşılmasına sebep olabilir. Yine dilinin cümle yapısını bilmeyen bir insanın kelime ve kelime gruplarının yerli yerinde kullanıldığı etkili cümleler kurabilmesi mümkün müdür? İşte bu sebeplerden dolayı güzel konuÅŸmak isteyen bir kiÅŸinin saÄŸlam bir dil birikimi olması gerekir.
Yine iyi bir dilbilgisi becerisi, sesimizi iyi kullanmayı da beraberinde getirecektir. Vurgu ve tonlama konusunda bilgi sahibi olamayan bir kiÅŸinin konuÅŸmasının etkili olmasını bekleyemeyiz. KonuÅŸma bozukluklarının bir kısmının sebebinin vurgu ve tonlama eksikliÄŸi olduÄŸunu görüyoruz. Mesela Zafer isimli bir arkadaşımızın adının ilk hecesini uzatarak "Zaafer" ÅŸeklinde söylemesi, bir konuÅŸma kusurudur ve doÄŸrudan doÄŸruya sözcük vurgusuyla ilgili bilgi eksikliÄŸinden kaynaklanmaktadır. Yine konuÅŸma sırasında sesimizin, konuyla ilgili olarak, yükselmesi, alçalması, titremesi, yumuÅŸaması veya sertleÅŸmesi olan tonlama ile ilgili bilgiler de konuÅŸmamızda ses ile konu arasında bir uyum yaratacak ve konuÅŸmamızı etkili kılacaktır.
-KonuÅŸmada baÅŸarılı olmanın önemli ÅŸartlarından birisi de, ilgi çekici, sınırları açıkça belirlenmiÅŸ bir konu bulmaktır. Çerçevesi çizilmemiÅŸ, konusu tam belli olmayan konuÅŸmalar, gevezelikten öteye gitmez ve dinleyenleri sıkar.
KonuÅŸmacılar, türler arasındaki farklılıkları bilerek konuÅŸmazlarsa, amaçtan sapabilir, yanlışlara düÅŸebilirler. Bu durumda topluluk karşısında mahcup olmak ve yanlış anlaşılmak da söz konusudur.?
Sözlü kompozisyon, hazırlıklı konuÅŸma veya hazırlıksız konuÅŸma ÅŸeklinde kullanılabilir. Hazırlıksız konuÅŸmalar, önceden bir hazırlık yapmaksızın, sosyal hayatta karşılaÅŸtığımız durumlarda yapılan doÄŸaçlama konuÅŸmalardır. Dolayısıyla, yanlışa en açık kompozisyon türü, hazırlıksız konuÅŸmalardır. Bu tür etkinliklerde geri dönüÅŸler ve düzeltmeler oldukça zordur. Bu yüzden hazırlıksız konuÅŸmalarda ancak, genel kültürü zengin, kuvvetli bir mantık kurgusuna sahip, kelime hazineleri geniÅŸ, öz güveni yüksek ve toplum psikolojisini bilen, eÄŸitim düzeyi yüksek kiÅŸiler daha baÅŸarılı olurlar.
Hazırlıklı konuÅŸmalarda ise yapılacak etkinliÄŸin türü belli olduÄŸu için konuÅŸmacı, daha önceden konuÅŸmasını bir düzen ve plan içerisinde tasarlayabilir.
Hazırlıklı veya hazırlıksız konuÅŸma ÅŸeklinde karşımıza çıkan baÅŸlıca sözlü kompozisyon türleri ÅŸunlardır:
I. Tartışma: Daha önceden belirlenmiÅŸ bir konu ile ilgili farklı düÅŸüncelere sahip kiÅŸilerin bir araya gelerek görüÅŸlerini bildirmelerine, görüÅŸlerini ortaya koyup irdelenen konu ile ilgili doÄŸrulara ulaÅŸma çalışmalarına tartışma denir. Tartışmanın hedefi konu ile ilgili gerçeÄŸe ulaÅŸmaktır.
Tartışma her konuda yapılabilir. Tartışma konusu, toplumu yakından ilgilendiren bir mesele, güncel bir olay, bir tiyatro, film, kitap vb. olabilir. Burada önemli olan konunun tartışmaya açık olmasıdır. Herkesin üzerinde hemfikir olduÄŸu konular tartışma konusu olarak seçilmemelidir. Üzerinde çokça konuÅŸulmuÅŸ ve genel bir mutabakat saÄŸlanmış konulardan kaçınılmalıdır.
Tartışmaya katılacak kiÅŸiler daha önceden belirlenen konu ile ilgili araÅŸtırma yaparlar ve konu ile ilgili notlar alarak tartışmaya hazırlıklı gelirler.
Tartışmada bir baÅŸkan ve konuÅŸmacılar bulunur. KonuÅŸmacıların sayısı ile ilgili bir kısıtlama söz konusu deÄŸildir. Ancak tartışmanın amacına ulaÅŸabilmesi için tartışmanın süresi ve fiziki durumu göz önünde bulundurularak konuÅŸmacı sayısı tespit edilebilir.
Tartışmayı baÅŸkan yönetir. Tartışmanın başında konuyu tanıttıktan sonra sırasıyla konuÅŸmacılara söz veren baÅŸkan, konuÅŸmacılar konu dışına çıktıklarında, kırıcı olduklarında konuÅŸmacılara müdahale edebilir. BaÅŸkan tartışmayı yönetirken tarafsız olmalı ve konuÅŸmacılara eÅŸit haklar tanımalıdır. Böylece tartışmanın saÄŸlıklı ve amacına uygun yürümesini saÄŸlar.
KonuÅŸmacılar tartışma sırasında tartışma adabına uymalı, sırası geldikçe, söz verildikçe konuÅŸmalıdır. DüÅŸüncelerini sakin, inandırıcı bir ses tonuyla ifade etmelidir. Yine konuÅŸmacılar sabırlı olmalı, diÄŸer konuÅŸmacıları sözlerinikesmemeli ve onları dikkatlice dinlemelidir. Böylece tartıştığı kiÅŸi ve kiÅŸilerin eksikliklerini ve yanlışlarını görecek ve kendi düÅŸüncelerini ona göre geliÅŸtirecektir.
Tartışmanın sonunda baÅŸkan ortaya çıkan görüÅŸleri özetleyerek belli bir sonuca baÄŸlar.
Tartışma sınıflarda sık sık baÅŸvurulması gereken bir etkinlik olmalıdır. Böylece öÄŸrenciler, baÅŸkalarının fikirlerine tahammül etmeyi, saygı duymayı öÄŸrenecek, kendi düÅŸüncelerinin her zaman doÄŸru olmayabileceÄŸini görecek, böylece saÄŸlam bir demokrasi kültürü edinecektir.
II. Münazara: Daha önceden belirlenen bir konu üzerinde karşıt görüÅŸlü iki grubun bir jüri önünde tartışmasına münazara denir. Münazara daha çok ilk ve orta öÄŸretimde baÅŸvurulan bir tartışma biçimidir. Münazarada amaç tartışmada olduÄŸu gibi konu ile ilgili kesin hükümlere, kesin doÄŸrulara ulaÅŸmak deÄŸil, seçilen konuyu daha inandırıcı ve etkili bir ÅŸekilde savunmaktır.
Münazaranın iÅŸleyiÅŸinde iki grup ve bir jüri vardır. Gruplar ve jüri en az üçer kiÅŸiden oluÅŸur. KonuÅŸmacıları sayısı konuya göre daha fazla da olabilir. Gruplar kendi aralarından bir kiÅŸiyi baÅŸkan seçerler. Hangi grubun ilk konuÅŸacağı kurayla belirlendikten sonra ilk konuÅŸacak grubun baÅŸkanı savunacakları konuyu ve arkadaÅŸlarını tanıttıktan sonra sırasıyla arkadaÅŸlarına söz hakkı verir. Her konuÅŸmacının bir kez konuÅŸma hakkı vardır. Grupta son konuÅŸmayı baÅŸkan yapar. Savundukları konuyu derleyip toparlayan baÅŸkan kendi tezlerini ileri sürer. Veya konuÅŸan ikinci grupsa diÄŸer grupların görüÅŸlerine karşı antitezler oluÅŸturur.
Her iki grubun konuÅŸması bittikten sonra jüri karşılıklı iddiaların hazırlanabilmesi için tartışmaya 10-15 dakika ara verir. Bu süre içinde gruplar karşı grupların zayıf ve eksik yönlerinden hareket ederek kendi tezlerini güçlendirecek konuÅŸmalar tasarlarlar. Sürenin sonunda her gruptan kendi aralarından seçtikleri bir kiÅŸi grupların görüÅŸlerini söylerler.
Bu aÅŸamadan sonra jüri belirli ölçütlere göre grupları deÄŸerlendirerek gruplardan birisini birinci ilan ederler. Jüri deÄŸerlendirme sırasında, konuÅŸmacıların, sunuÅŸ tarzlarını, kendilerine olan güvenlerini, dili kullanma becerilerini (vurgu, tonlama, jest ve mimikleri yerinde kullanmalarını), konuya hâkim olmalarını, konuÅŸma adabına uygun davranmalarını, karşı tezlere inandırıcı cevap vermelerini vb. göz önünde bulundurur.
Münazara, özellikle öÄŸrencilerimize, araÅŸtırma, kaynaÄŸa ulaÅŸma yöntemlerinin öÄŸrenilmesi, duygu, düÅŸünce ve inançlarını belli bir düzen içerisinde ve topluluk karşısında aktarabilme becerisinin kazandırılması, öz güvenin pekiÅŸtirilmesi, dil becerisinin olgunlaÅŸtırılması gibi konularda katkıda bulunan önemli bir etkinliktir.
III. Açık Oturum: Önceden belirlenen ve toplumu ilgilendiren bir konunun bir baÅŸkanın idaresinde, konu ile ilgili farklı düÅŸüncelere sahip uzmanlar tarafından tartışılmasına açık oturum denir.
Açık oturumda amaç tartışmanın sonunda kesin bir yargıya varmak, bir doÄŸruda hemfikir olmak deÄŸildir. Amaç konunun enine boyuna tartışılmasını saÄŸlayarak, toplumu konuyla ilgili bilgilendirmektir. Böylece konu, bütün boyutlarıyla daha geniÅŸ kitleler tarafından tanınıp deÄŸerlendirilebilecektir.
Açık oturumda bir baÅŸkan ve en az üç konuÅŸmacı vardır. Konunun önemi ve derinliÄŸine göre konuÅŸmacı sayısı artabilir. BaÅŸkan açık oturumun başında konuyu ve konuÅŸmacıları tanıttıktan sonra sırasıyla konuÅŸmacılara söz hakkı verir. KonuÅŸmacılar kendilerine verilen süre içerisinde konu ile ilgili görüÅŸlerini belirtirler. KonuÅŸmalar gerektiÄŸinde birkaç tur sürebilir.
Açık oturuma katılan konuÅŸmacılar hazırlıklı gelmelidir. KonuÅŸmacılar konu ile ilgili doküman ve notlarını yanlarında bulundurabilirler.
Açık oturumun standart bir süresi yoktur. Bu süreyi duruma göre baÅŸkan belirler. Bu süre genellikle bir saatle üç saat arasında deÄŸiÅŸebilir. EÄŸer bu sürelerde açık oturum tamamlanmazsa baÅŸkan baÅŸka bir günde açık oturumun tekrarlanabileceÄŸini söyleyebilir.
Açık oturum sırasında baÅŸkan, konuÅŸmacıların konu dışına çıkmaları, kısır tartışmalara girmeleri halinde müdahale edebilir. Yine dinleyicilerin de tartışmaya katılabilmeleri için onlardan gelen soruları düzenleyerek ilgili konuÅŸmacılara bu soruları yöneltebilir.
IV. Sempozyum (Bilgi Åžöleni): Toplumu ilgilendiren, daha önceden belirlenmiÅŸ bir konuda, kendi alanlarında (sanat, bilim, meslek) uzmanlaÅŸmış, uzmanlık alanları deÄŸiÅŸik kiÅŸilerin bir araya gelerek dinleyici önünde tartışmalarına sempozyum (bilgi ÅŸöleni) denir.
Sempozyumda amaç, konuyu farklı açılardan deÄŸerlendirerek açıklamak ve bir sonuca baÄŸlamaktır.
Sempozyumlar genellikle birkaç gün süren büyük organizasyonlardır. Sempozyumlarda, katılımcı sayıları, süresi ve konusu göz önünde bulundurularak her gün farklı salonlarda birden çok oturum yapılabilir. Sempozyumlarda her bir oturumu oturum baÅŸkanı yönetir. Oturumlarda konuÅŸmacı sayısı altıyı geçmez. BaÅŸkan oturumun başında konunun hangi yönünü iÅŸleyeceklerini ve katılımcıları dinleyenlere tanıttıktan sonra sırasıyla konuÅŸmacılara söz hakkı verir. Bu etkinlikte süre sınırlı olduÄŸu için (en fazla yirmi dakika) konuÅŸmacılar çoÄŸunlukla daha önceden hazırladıkları bilimsel bildirilerini özetleyerek sunarlar. KonuÅŸmacı bu sunumdan sonra yine baÅŸkanın denetiminde bildirisini tartışmaya açarak dinleyenlerden gelen soruları cevaplandırır.
Sempozyumun son gününde düzenleyici kurum veya kuruluÅŸun baÅŸkanı genel bir deÄŸerlendirme yaparak varılan sonuçları özetler. Sempozyumlar
bilimsel toplantılar olduÄŸu için genellikle burada sunulan bildirilerin tam metni kitap halinde basılarak kamuoyuyla paylaşılır.
V. Panel: Bir açık oturum türü olan panel, bir baÅŸkan ve konusunda uzman en az üç, en fazla beÅŸ konuÅŸmacının katıldığı bir sözlü etkinliktir.
Panelin konusu toplumun tümünü ilgilendiren, sosyal, siyasî, ekonomik, bilimsel veya sanatla ilgili bir konu olabilir.
Panel, paneli yöneten baÅŸkanın konuyu ve katılımcıları tanıtmasıyla baÅŸlar. BaÅŸkan daha sonra sırasıyla her konuÅŸmacıya söz hakkı verir. KonuÅŸmacı genellikle 10-15 dakikalık bir süre içinde konuyla ilgili görüÅŸlerini sunar. KonuÅŸmacılar, aynı açık oturumda olduÄŸu gibi panele de hazırlıklı gelirler.
KonuÅŸmaların sonunda panel baÅŸkanı konu ve konuÅŸmalarla ilgili bir deÄŸerlendirme yapar. Panelin amacı, etkinliÄŸin sonunda ortak bir görüÅŸe varmak deÄŸildir. Aynı açık oturumda olduÄŸu gibi ele alınan konu ile ilgili farklı görüÅŸlerin kamuoyuna duyurulması ve geniÅŸ bir ÅŸekilde kamuoyunun bilgilendirilmesidir.
Panelin açık oturumdan farkı, sonunda oluÅŸan forum kısmıdır. Panelin sonunda konuÅŸmacılar birbirine sorular sorabileceÄŸi gibi dinleyenler de konuÅŸmacılara sorular yöneltebilirler. Hatta dinleyenler konu ile ilgili kendi görüÅŸlerini de ifade edebilirler.
VI. Forum: Adını eski Roma'dan halkın da katıldığı geniÅŸ tartışmaların yapıldığı yerlerden alan forum aslında bağımsız bir sözlü anlatım türü olarak kabul edilmez. Yukarıda paneli anlatırken de dediÄŸimiz gibi panelin sonunda dinleyicilerin de tartışmaya katılmasıyla oluÅŸan geniÅŸ katılımlı tartışmalara verilen addır.
Forumu genellikle panel baÅŸkanı yönetir. Ancak istenirse baÅŸka bir kiÅŸi de forumu yönetmek üzere seçilebilir. BaÅŸkan, forum baÅŸlamadan önce forumun nasıl yönetileceÄŸini açıklar ve sorulacak soruların kapsamını söyler. Sonra da forumu yöneten baÅŸkanın idaresinde geniÅŸ katılımlı bir tartışma ortamı oluÅŸur. Burada isteyen, kurallar dâhilinde panelistlere sorular sorabilir veya konuyla ilgili kendi görüÅŸlerini açıklayabilir.
Forumda konuÅŸmacılar, konuyu kiÅŸiselleÅŸtirmemeli, konu dışına çıkmamalı ve nezaket kurallarına uygun davranmalıdır.
VII. Kongre: Herhangi bir teÅŸkilata baÄŸlı insanların, bir bilim dalına baÄŸlı uzmanların, bir araya gelerek çeÅŸitli konuları toplu olarak görüÅŸmeleri ve karar almalarına kongre denir. Alınan kararlar yazılı metin haline getirilir. İki çeÅŸit kongre vardır.
a. Siyasî partilerin ve teÅŸkilâtlarının kongresi: Bu kongrede siyasî parti ve teÅŸkilâtlarına mensup kiÅŸiler görüÅŸlerini açıklarlar. Yeni bir takım kararlar
alırlar. Yapılan kongrenin sonunda bazı kiÅŸilere teÅŸkilâtla ilgili tebliÄŸler sunarlar ve iÅŸ bölümleri yapılır.
b. Bilimsel kongre: Bilim alanında yapılan kongrelerdir. Tıp Kongresi, Türkoloji Kongresi, İktisat Kongresi gibi.
VIII. TebliÄŸ (Bildiri): Sahasında uzman ve yetkili bir ilim adamının kongre ve sempozyum gibi toplantılarda daha önceden belirlenen konu ile ilgili yeni çalışmalarını, buluÅŸlarını ve tekliflerini yazılı ya da sözlü olarak sunmasına tebliÄŸ denir.
TebliÄŸ metninin esasını araÅŸtırma ve inceleme sonucu hazırlanan makaleler meydana getirir. TebliÄŸin gayesi, yeni ilmî geliÅŸmelerden ve icatlardan ilim dünyasını ve kamuoyunu bilgilendirmek ve haberdar etmektir.
TebliÄŸin nasıl olacağı, tebliÄŸi yazarken hangi ölçülere uyulacağı konusunda uygulamalar açısından tam bir bütünlük saÄŸlanmış deÄŸildir. Ancak giriÅŸ, geliÅŸme ve sonuç bölümleri bulunan bir metin haline getirip, toplantı yöneticisinin vereceÄŸi süre içerisinde sunmak esastır.
IX. Seminer: Tohum veya fidan ²â±ð³Ù¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ð anlamında iken, anlam geniÅŸlemesine uÄŸrayan bu kelime; insan ²â±ð³Ù¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ð, ²µ±ð±ô¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ð anlamı kazanmıştır. GeniÅŸ anlamda; öÄŸrenci ve mesleÄŸe yeni baÅŸlamış kiÅŸilerin yetiÅŸtirilmesi gayesiyle hazırlatılan araÅŸtırma ve incelemelerdir. Seminerler, daima üst yetkililere ve ilgili meslektaÅŸlara sözlü veya yazılı olarak verilir.
Bir konu hakkında, bir kiÅŸinin farklı kaynakları araÅŸtırması yoluyla topladığı bilgiyi, bir bütün halinde anlatması da bir seminerdir. SunuluÅŸu tebliÄŸe benzer.
X. Brifing: Özel veya resmî bir kurumun yetkilisi tarafından, devletin üst düzey yöneticilerine veya bir üst düzey yetkilisine takdim edilen kurumla ilgili kısa bilgilerdir.
XI. Söylev (Nutuk): Eskilerin hitabe dedikleri bu etkinlik, bir topluluÄŸa belli bir düÅŸünceyi, bir fikri, bir duyguyu aşılamak için kapalı veya açık mekânlarda coÅŸkulu ve edebi bir dille yapılan konuÅŸmalara verilen addır. Eskiden bu tür konuÅŸmaları yapanlara hatip, nutuk söyleme sanatına da hitabet denirdi.
Nutukta amaç topluluÄŸu heyecanlandırmak ve istenilen amaca yönlendirmektir. Onun için nutuk söyleyecek kiÅŸi ÅŸu hususlara dikkat etmelidir:
1. KonuÅŸmacı söyleyeceklerine önce kendisi inanmalıdır. Bunu dinleyenlere de hissettirmelidir.
2. Konuşan kişi sahasında tanınmış, yetkin, sevilen, sayılan bir kişi olmalıdır.
3. KonuÅŸmacı, konuÅŸmasını daha önceden bir plan dâhilinde hazırlamış ve prova etmiÅŸ olmalıdır.
4. KonuÅŸma hazırlanırken hedef kitle ve konuÅŸmanın amacı göz önünde tutulmalıdır. Kelimeler ve üslup buna göre seçilmelidir.
5- KonuÅŸmacı toplum psikolojisini iyi bilmeli ve konuÅŸmasını ona göre düzenlemelidir.
6. Yazılı metinlerden okunarak yapılan nutuklar sıkıcı olacağı için, konuÅŸma, bir yazılı metine bakılarak yapılmamalıdır.
7. Hatip, kuvvetli bir dil becerisine ve zengin bir kelime hazinesine sahip olmalı, saÄŸlam, ilgi çekici ve mantıklı cümlelerle konuÅŸmasını sürdürebilmelidir.
8. Ses tonu, vurgu, tonlama, jest ve mimikler bilinçli ve yerli yerinde kullanılarak dinleyenlerle sıcak bir baÄŸ kurulmalıdır.
9. Hatip, konuÅŸması sırasında topluluÄŸun psikolojisine göre ani kararlar verebilmeli ve konuÅŸmasını buna ihtiyaca göre düzenleyebilmelidir.
Nutuk konularına göre siyasi, askeri, dini, hukuki, iktisadi ve akademik nutuk adlarıyla karşımıza çıkar. Bu açıdan Mustafa Kemal Atatürk'ün Büyük Nutuk'unu siyasi nutuk, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Veda Hutbesi'ni de dini nutuk örneÄŸi olarak verebiliriz.
ATATÜRK'ÜN ONUNCU YIL NUTKU
Türk Milleti!
KurtuluÅŸ Savaşına baÅŸladığımızın on beÅŸinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduÄŸu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuÅŸmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
³Û³Ü°ù³Ù³Ù²¹ÅŸ±ô²¹°ùı³¾!
Az zamanda çok ve büyük iÅŸler yaptık. Bu iÅŸlerin en büyüÄŸü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti?dir.
Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun deÄŸerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz.
Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük iÅŸler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için bizce zaman ölçüsü geçmiÅŸ asırların gevÅŸetici zihniyetine göre deÄŸil, asrımızın sür?at ve hareket mefhumuna göre düÅŸünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük iÅŸler baÅŸaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza ÅŸüphem yoktur. Çünkü Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiÅŸtir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduÄŸu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuÄŸu meÅŸale, müspet ilimdir. Åžunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme baÄŸlılığını, güzel sanatlara
sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkiÅŸaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Türk milletine çok yakışan bu ülkü, onu bütün beÅŸeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düÅŸen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti, on beÅŸ yıldan beri, giriÅŸtiÄŸimiz iÅŸlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi iÅŸittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin, hiçbirinde milletimin, hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliÄŸe uÄŸramadım.
Bugün, aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduÄŸunu bütün medenî âlem az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır.
Asla ÅŸüphem yoktur ki, TürklüÄŸün unutulmuÅŸ büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkiÅŸafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneÅŸ gibi doÄŸacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını daha büyük ÅŸerefle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim."
XII. Konferans
Bir konuya açıklık kazandırmak veya bir konuda bilgi vermek amacı ile bilim, teknik, sanat, edebiyat, eÄŸitim, ekonomi, siyaset ve fikir adamlarının yaptıkları hazırlıklı konuÅŸmalara konferans denir.
Konferansta amaç konusunda uzman olan konuÅŸmacının bir konuyu açıklaması, öÄŸretmesi veya herhangi bir çalışmayı tanıtmasıdır. Bu sebeple konferansta, nutukta olduÄŸu gibi, duygu deÄŸil düÅŸünce ön plandadır. Konferansın baÅŸarılı olabilmesi için sadece konuÅŸmacının konusunda uzman ve yetkin bir kiÅŸi olması yetmez, dinleyenlerin de bu konuÅŸmayı takip edebilecekleri zihinsel bir alt yapıya ve birikime sahip olmaları gerekir.
Kapalı mekânlarda yapılan konferanslarda önce konuÅŸmacı bir sunucu tarafından dinleyenlerine tanıtılır. Genellikle bu tanıtımlarda konuÅŸmacının kısa bir özgeçmiÅŸi verilir. Sonra konferansı verecek kiÅŸi konuÅŸmasına konuyu ortaya koyarak baÅŸlar. Konferansçı konuÅŸması sırasında dinleyenlerin kafasında konuyla ilgili oluÅŸabilecek soruları açığa çıkartır ve bunların cevaplarını vererek dinleyenleri benimsetmek istediÄŸi düÅŸüncelere doÄŸru yönlendirir.
Konferansı verecek kiÅŸi konuÅŸmasına hazırlıklı gelmelidir. Bunun için yazılı notlar hazırlayabilir. Ancak sürekli yazılı bir metin okunarakgerçekleÅŸtirilecek bir konferans sıkıcı olacağından konuÅŸmacı notlarından ancak ana baÅŸlıkları hatırlamak için faydalanmalıdır.
Konferansın sonunda dinleyenler konuÅŸmacıya soru sorabilirler. KonuÅŸmacı hazırlıkları sırasında gelebilecek bu sorulara da genel hatları ile kafasında canlandırmalı ve ona göre hazırlanmalıdır.
XIII. Müzakere: Bazı konuların toplu olarak tartışılıp ve sonunda karara baÄŸlanmasına müzakere denir.
Müzakerenin bizdeki en yaygın ÅŸekli TBMM müzakereleridir. Bir konu hakkında deÄŸiÅŸik konuÅŸmalar yapılır. Önce konu yetkili bir kiÅŸi tarafından ortaya konulur. Sonra, konuyla ilgili deÄŸiÅŸik kiÅŸiler tarafından olumlu veya olumsuz görüÅŸler dile getirilir. KonuÅŸmaların bitiminden sonra oylama yapılır. Oylama sonucuna herkes, olumlu veya olumsuz olsa da saygı gösterir.
XIV. MeÅŸveret: Bir derneÄŸin bir topluluÄŸun üye veya temsilcilerince yapılan tartışmalı toplantılardır.
MeÅŸveret, herhangi bir konuyu görüÅŸmek için yapılır. Toplantıyı yönetmek üzere katılımcılar arasından bir baÅŸkan seçilir.
MeÅŸverette, ele alınan konu hakkında olumlu ve olumsuz görüÅŸler ileriye sürülür. İleri sürülen görüÅŸler hakkında toplantı sonunda oylama yapılır. Bu oylama kiÅŸilere deÄŸil, görüÅŸleredir. Oylama sonunda, fazla oy alan görüÅŸ benimsenir ve uygulanır.
Meşverette, muhalefet oylama sonucuna kadardır. Meşveret İslamiyet'in getirdiği bir tartışma ve karar alma sistemidir.
b- Yazılı Kompozisyon (Yazılı ´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾)
Sözlü anlatım gibi yazılı anlatım da insanlara arasında bir anlaÅŸma aracıdır. Ancak yazılı anlatımın sözlü anlatımdan daha farklı yöntemleri vardır. Sözlü anlatımın sahip olduÄŸu bazı avantajlar yazılı anlatımda olmadığı için yazma, konuÅŸmaya göre daha fazla birikim ve dikkat isteyen bir etkinliktir.
Mesela konuÅŸmada kullandığımız beden dilini, vurgu ve tonlamayı yazıda kullanamayız. Bu imkânlardan mahrum olan yazılı anlatımda iÅŸ, yazarın, birikimine ve becerisine kalmaktadır. Yine konuÅŸmada bazı yanlışlar gözden kaçabilir. Ancak yazı kalıcı olduÄŸu için bu tür yanlışlar kolayca fark edilir ve anlatımın amacını engelleyebilir. Onun için yazılı anlatımı tercih eden kiÅŸi, konuyu zihninde iyice canlandırmak, planlamak ve ona uygun kelimeleri dikkatlice seçmek zorundadır. Yine seçtiÄŸi kelimeleri zengin bir dil birikimiyle, kurallara uygun bir ÅŸekilde bir araya getirerek, açık, anlaşılır, duru cümleler kurabilmelidir.
Ders olarak yazılı anlatım dersinin amacı herkesi yazar, edebiyatçı yapmak deÄŸildir. Amaç öÄŸrencilerin duygu ve düÅŸüncelerini etkili olarak
aktarabilmelerini saÄŸlayacak bilgi ve birikimle donatmaktır. Sonuç olarak güzel yazmak çok özel bir yetenek iÅŸi deÄŸildir. Herkes doÄŸru bir eÄŸitimle sosyal hayatında ihtiyaç duyacağı yazılı etkinlikleri yapar hale gelebilir.
1- Yazılı Kompozisyonda BaÅŸarılı Olmak İçin Gerekli Åžartlar:
Yazılı anlatımda baÅŸarılı olmak için bazı bilgi, beceri, alışkanlık ve donanımlara sahip olmamız gerekir. Bunları ÅŸöylece sıralayabiliriz:
I- Yazma konusunda azimli olmak ve kendine güvenmek
Bir kısım öÄŸrencimizde, özellikle de sayısal zekâsı ön planda olanlarda, güzel yazı yazamama konusunda bir ön yargı olduÄŸunu birçok eÄŸitimci görmüÅŸtür. Çocuklarımızın birçoÄŸu bir yazma etkinliÄŸiyle karşılaÅŸtığında, herhangi bir yazma gayreti içine girmeden benim bu konuda yeteneÄŸim yok, hiçbir zaman bu konuda baÅŸarılı olamadım gibi sözlerle yazmaktan kaçınmaktadırlar. Hâlbuki yazılı anlatım, bir sanat sayılmasına raÄŸmen, resim, müzik, heykel gibi güzel sanat dallarındaki doÄŸuÅŸtan gelen yetenekler gibi özel bir yetenek gerektirmez. Biraz çaba gösteren kiÅŸi, asgari manada sosyal hayatını kolaylaÅŸtıracak ve zenginleÅŸtirecek yazılı anlatım etkinliklerini gerçekleÅŸtirebilir.
Bunun için kiÅŸinin önce kendine güvenmesi ve ön yargılarından kurtulması gerekir. Daha sonra da güzel yazmanın diÄŸer ÅŸartları (okuma, gözlem yapma, doÄŸru düÅŸünme vb.) konusunda kendisini ²µ±ð±ô¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ðlidir. HerÅŸey, bir iÅŸi yapmayı istemek ve kendine güvenmekle baÅŸlar.
II- Çok ve dikkatli okumak
Okuma, insanoÄŸlunun yaÅŸam boyu sürdürdüÄŸü yararlı bir uÄŸraÅŸtır. İnsan okumakla kiÅŸilik kazanır, geçmiÅŸ uygarlıkları ve kültürleri tanır, onların deneyimlerinden yararlanarak yaÅŸamını düzenler. İnsanın duygu ve düÅŸünceleri okuyarak geliÅŸir ve zenginleÅŸir. Sonuçta güçlü bir yorumlama yetisi kazanır. Okumakla elde edilen bilgiler, zamanla yetersiz kalır, eskir, gereksinimlere cevap veremez duruma gelir. Bu yüzden okumada süreklilik esastır.
Okuma, insanın zihinsel ve düÅŸünce zenginliÄŸinin oluÅŸmasındaki en temel çabadır. İnsan ancak okuyarak kendisini olgunlaÅŸtırabilir. Okunan her kitap insan hayatında yeni bir ufuk açar. Dünyaya farklı pencerelerden bakmayı, farklı açılardan algılamayı saÄŸlar. DüÅŸünce, fikir ve hayal dünyamızı zenginleÅŸtirir.
Fikri olgunluÄŸa ulaÅŸmış insanların birikimleri olan kitaplar aynı zamanda yazıldığı dilin de en güzel örnekleri olacağı için okuyanın dil sevgisinin ve becerisinin pekiÅŸmesine de katkıda bulunacaktır.
Okumak aslında bir sanattır. Okuma çabasını neyi, niçin, ne zaman ve nasıl okumalıdır sorularının cevaplarına göre düzenlemek lazımdır.Zihinsel bir hazırlık yapmadan ve okumanın amaç ve tekniklerini bilmeden yapılan okumalar boÅŸ, faydasız bir etkinlik olmaktan öteye gitmeyecektir. Okurken mutlaka dikkatle, okuduÄŸumuzun zevkine vararak ve okuduÄŸumuzu eleÅŸtirebilecek kadar anlayarak okumalıyız.
Okuyucu herhangi bir eseri okumaya karar verdiÄŸinde bu kitaptan beklediÄŸi faydaları bilmeli, okumak için zihninin hazır olduÄŸu, sakin zamanları seçmeli ve kitabı anlamak için okumalıdır. Bu açıdan baktığımızda okur-yazarlıkla okuyuculuÄŸu birbirine karıştırmamamız gerekir. İlköÄŸretimin baÅŸlangıcında bulunan çocuklarımıza öÄŸretmenlerin zaman zaman hızlı okuma yarışmaları yaptırdıklarını görürüz. Ancak bu etkinliÄŸin sonunda çocuklara okuduklarından ne anladığı sorulduÄŸunda çoÄŸu okudukları metnin konusunu bile hatırlamamaktadırlar. İşte bu yüzden çocuklarımıza okumayı sevdirirken, okuduÄŸunu anlama ve daÄŸarcığında biriktirebilmenin ÅŸartlarını da öÄŸretmeliyiz.
Ülkemizde, ne yazık ki, okuma, insanî bir ihtiyaç olan yemek, içmek, dinlenmek gibi algılanmadığı için az okuyan bir toplum karşımıza çıkmakta. Bu da kitabî, güvenilir, saÄŸlam bilgi yerine, taklidî, kulaktan dolma, eksik ve yanlış bilgilerin topluma hâkim olmasına sebebiyet vermektedir. Bunu ülkemizde çıkan gazete, dergi ve kitapların basım sayısından anlayabiliriz. Böyle bir toplumun bilim, sanat ve teknoloji yönünden dünyayla yarışmasını elbette düÅŸünemeyiz.
Okurken, okuduÄŸumuz yazıların planlarına da dikkat etmeliyiz. Yazının konusundan baÅŸlayarak, kelimelerin cümle içinde kullanımlarına, kelimeler arası iliÅŸkilere, paragrafların oluÅŸturulmasına, yazının ana fikrine, bu ana fikri desteklemek için kullanılan yardımcı fikirlere dikkat ettiÄŸimizde, okuma sırasında bunları fark ettiÄŸimizde iyi bir yazılı anlatımın nasıl olması gerektiÄŸini de görmüÅŸ oluruz. Böylece edindiÄŸimiz bu bilgileri kendi yazılı çalışmalarımızda kullanabiliriz.
Sonuç olarak, anlayarak yapılan okuma etkinliÄŸi, insana hem okuma zevk ve alışkanlığı kazandırır hem de kiÅŸinin güzellik duygusunun geliÅŸmesine sebep olur. Aynı zamanda insanın yeni ÅŸeyler öÄŸrenmesini de saÄŸlar. İnsanın düÅŸünce dünyası zenginleÅŸir, ufku geniÅŸler, hayal dünyası geniÅŸler ve kendisinde bir yazma, anlatma isteÄŸi oluÅŸur. Onun için toplumsal geliÅŸim ve baÅŸarı için okumanın önemi herkese anlatılmalı ve okuma teknikleri öÄŸretilmelidir. AÅŸağıda okuma konusunun iÅŸlendiÄŸi güzel bir yazı örneÄŸi bulacaksınız.
Okuma tutkuların en asilidir. Ekmek nasıl bedeni beslerse, o da öylece ruhu besler. Alphonse Karr, okuma için "tatlı tatlı kendinden geçme" demiÅŸtir. Büyük yazarlar ömürlerinin yarısını okumakla geçirmiÅŸlerdir. Montesquieu "çeyrek saatlik bir okumanın gideremediÄŸi kederim olmamıştır." der. Bir kitap, her zaman güvenilebilecek bir dosttur.
Yas içinde bir ahbabına, Alphonse Dauet, "Güzel kitaplar okuyun" diye yazmıştı.
İyi olarak bilinen bir kitabı okurken isteksizlik duyarsanız kendinizi zorlayın. SevmediÄŸinizi anlamaya, kendinizi alıştırmalısınız ki, anlamamış olduÄŸunuzu sevebilesiniz. Zihnin kendine göre haksızlıkları, taraf tutmaları, içgüdüsel çekinmeleri vardır. On yıl önce çekemediÄŸiniz bir kitabı beÄŸenir, eskiden hayran olduÄŸunuzu da yavan bulursunuz.
Bir kitabı okumadan köÅŸeye atıp mâhkum edenler vardır. Onlara benzememeye çalışalım. Gerçek okuyucular, hoÅŸlarına gitmeyen kitaplardan bile ağır baÅŸlı bir dille bahsederler. Kendilerini naza çekenler ancak sahte okuyuculardır. Goethe'nin ÅŸu sözünü asla unutmayalım : "İçinde bir iyi tarafı bulunmayacak kadar kötü kitap yoktur." Okumadığını söylemek cesaretini gösterecek az insan vardır. Bu gibilere Rousseau'yu, Montesquieu'yu, Chateaubriand'ı övün, okumamış olduklarından, küçümser bir eda ile cevap verirler.
Goethe, ömrünün son yıllarında, 1830'da, "Okumayı öÄŸrenmek sanatların en gücüdür... Hayatımın seksen yılını bu iÅŸe verdim, yine de kendimden memnun olduÄŸumu söyleyemem." demiÅŸtir.
İşte ÅŸimdi ÅŸöyle önemli bir soruyla karşılaşıyoruz: Çok yazar mı okumalı, yoksa az yazar mı okumalı?
Plinius'e bakılırsa "Yazarları çok okumalı, fakat çok yazar okumamalı"dır. Bu, ÅŸu demektir: "Yalnız iyi kitapları okuyun." Seneca'nın bu hususta fikri katidir: "Bir sürü yazar ve her neviden eser okumak, kararsızlığa ve maymun iÅŸtahlılığa iÅŸarettir. Her zaman okuyabileceklerinden istifade edebileceÄŸi bir kaç yazar seç ki onlardan sana hatıralar elde edebilesin. Ömrü yolculukta geçenlerin binlerce ev sahipleri olur ama, bir tek dostları bulunmaz. Bir tek yazara baÄŸlanmayı ihmal edip hepsine birden göz gezdireyim diyenin de başına aynı hal gelir."
Pepit de Julleville, öÄŸütlerinde bu kadar ileri gitmiyor. Kitapların çokluÄŸu onu korkutmuÅŸ deÄŸildir: "Zanneder misiniz ki, diyor, gayretli öÄŸrenci günde hiç olmazsa bir saatini okumaya veremez." Tatilin en az üç veya dört günü bu iÅŸe tahsis edilemez mi? Hâlbuki ortalama bir hesapla, günde bir saat, yılda 365, dört senede 1460 saat eder. 1460 saatte, yavaÅŸça, hatta elde kalem olmak üzere her biri beÅŸ yüzer sayfalık seksen tane kitap okunabilir. Sekizinci sınıfa girerken, mahdut ve akıllıca tasarlanmış bir okuma planını takip eden öÄŸrenci, dört yıl sonunda, kompozisyon dersi için son derece kıymetli bir "ilk bilgi" hazinesini elde etmiÅŸ olur.
Åžimdi, nasıl okumak lâzım geldiÄŸini söyleyeyim. Sayfaları geliÅŸigüzel karıştırıp sonradan ciddiyetle hüküm verenler vardır. Bunları hesaba katmayalım.
DiÄŸerleri, bütünü hakkında bir fikir edinmek için kitaba önce bir göz atıp sonradan onu yeniden ele alır, bir daha okur ve inceler bu usul iyidir. Mamafih ikinci defa okumak mecburiyetinin insanı yıldırmaması için, ağır ağır, üzerinde dura dura ve baÅŸtan sona kadar bir defa okumayı tercih ederim. Tabiatıyla bu, ikinci kez okumadan kaçınmak manasına gelmez.
Bir yazarı tanıma yolunda yavaÅŸ yavaÅŸ ilerlemek son derece faydalı bir zevktir. Kendi hesabıma, ben ağır okumayı tabiat edindim ve bundan da zarar görmedim. Hiç bir zaman elimde kalemle okumadım. Not alarak alıkonulacak veya estetik zevkine varılacak yerlerini altını çizmekle yetinirim. Okuma bitince, bir kaç gün sonra bile olsa, yazarın ismini taşıyan bir fiÅŸin üzerine eserin özetini çıkarır, tenkitçi gözüyle kendi düÅŸüncemi yazar, incelenecek veya zikredilecek yerleri gösteririm. Bu usul bana iyi görünüyor ve zaten birçok kimselerin bundan baÅŸka bir usule müracaat ettikleri yoktur. Asıl olan, iÅŸi yarıda bırakmamaktır. Bir eserden edinilecek tesirin iyiliÄŸi veya kötülüÄŸü, okumaya ara verip vermemeye baÄŸlıdır. Zannımca ezber öÄŸrenmekten kaçınmalıdır.
Okuma ÅŸekli her insanın mizacına göre deÄŸiÅŸir. Fakat ne olursa olsun tekrar okumak her zaman için ÅŸarttır. Kabiliyetin derecesi tekrar okumakla anlaşılır. Yavan eserleri tekrar okumayı arzu etmeyiz. Bir eserin iyi olup olmadığını mı bilmek istiyorsunuz, bir kaç ay sonra tekrar ele alın. Kötüyse ikinci defa okumaya gelmez, iyi ise yepyeni bir tatla karşınıza çıkar.
Antione Albalat çev. Adnan Benk
III- İyi bir gözlemci olmak
Gözlem, iyi bir yazılı anlatım için olmazsa olmaz ÅŸartlardan birisidir. Gözlem etrafımızda olanların, olup bitenlerin fark edilmesidir. Çünkü farkında olduÄŸumuz her ÅŸey zihnimizde bir tortu bırakacak bu da kültür birikimimize katkıda bulunacaktır.
Görmekle bakmak eÅŸ anlamlı sözcükler deÄŸildir. Görmek tamamen fiziksel bir olaydır. Görme kusuru olmayan herkes için geçerlidir. Görme alanımıza giren her nesne, olay veya varlık mutlaka görüntü olarak gözümüze yansır. Ancak bizim bunlarla ilgili bir görüÅŸümüzün olabilmesi için ona dikkatlice bakmış olmamız lazımdır. Bakmak görülen bir nesne, olay veya varlığın dikkatlice incelenmesi ve zihne nakÅŸedilmesidir. Bakmak ÅŸuurlu bir etkinliktir. Her gün önünden geçtiÄŸimiz bir binayı görmemiÅŸ olmamız mümkün deÄŸildir. Ama eÄŸer dikkatlice bakıp incelemediysek onunla ilgili hiçbir ÅŸey konuÅŸamayız veya yazamayız. Gözlem becerisi veya alışkanlığı olmayan kimselere toplumumuzda bakar kör denildiÄŸini hepimiz biliriz.
Birçok edebi türde (öykü, roman, masal, tiyatro) bu gözlemlere dayanan paragraflara rastlarız. Bu paragraflar insan dışındaki canlı veya cansız varlıkların ayırt edici özelliklerine dayanıyorsa tasvir paragrafı, insan tasvirlerine dayanıyorsa portre paragrafı adını alır. Biz de yazacağımız yazılarda bu tür paragraflardan yararlanabiliriz. Bunun için de daha önce de belirttiÄŸimiz gibi etrafının farkında olan iyi birer gözlemci olmalıyız.
IV- Üslûp sahibi (Bireysellik-Kendine Özgülük) olmak
Yazılı kompozisyonda baÅŸarılı olmanın temel ÅŸartlarından birisi de kendine özgülük yani üslûptur. Üslûp basit olarak herhangi bir konuya herkesin bakmaya alıştığı bir açıdan deÄŸil farklı, orijinal bir açıdan bakabilmektir.
Üslûp meselesini ÅŸu örnekle somutlaÅŸtıralım: BeÅŸ penceresi olan bir odada pencerelerden dördünü kâğıtla kapatsak ve tek pencereyi açık bıraksak, odadakilere o pencerelerden bakarak ne gördüklerini anlatmalarını istesek bize birbirine benzeyen ÅŸeyler anlatacaklardır. Çünkü hepsi de pencerenin açısının izin verdiÄŸi ÅŸeyleri görebilmektedir. İşte üslûp bunun tersidir. Üslûp, herhangi bir meseleye herkesin baktığı ve bakmaya çalıştığı açıdan deÄŸil farklı bir pencereden, farklı bir açıdan bakabilmektir.
Bu yüzden herhangi bir konuda düÅŸüncelerimizi yazılı olarak aktarırken, basmakalıp sözlerden, önceden söylenmiÅŸ düÅŸüncelerden uzak durmalı, yeni, söylenmemiÅŸ düÅŸünceler bulmalı ve orijinal olmalıyız. Åžunu da unutmamalıyız ki hiçbir taklit asla orijinalin yerini tutamaz. Azerbaycanlı büyük ÅŸair Bahtiyar Vahapzâde?nin Gölgede yatanların öz gölgesi yoh olur, mısrasında söylediÄŸi gibi baÅŸkalarının düÅŸüncelerini, görüÅŸlerini tekrar edenlerin kendi kiÅŸilikleri, üslûpları asla geliÅŸmez.
V- DüÅŸünmek
Kompozisyonda baÅŸarılı olmanın yollarından birisi de doÄŸru ve etkili düÅŸünmektir. İnsan belleÄŸi, okuduklarını, gördüklerini, yaÅŸadıklarını depolar. Mehmet Kaplan'ın deyimiyle "İnsan beyni bir intiba (düÅŸünce) deposudur." Ancak, insan, edindiklerini bu depoda bir düzen, intizam içinde deÄŸil karmakarışık biriktirir. İşte doÄŸru ve etkili düÅŸünme, insanın ihtiyaç duyduÄŸunda bu depodaki bilgileri, birbirinden ayırması (seçme), bir önem sırasına koyması (kıyaslama), ne zaman ve nasıl kullanacağını kararlaÅŸtırması (karar verme) ve ihtiyacına göre kullanması (sonucu deÄŸerlendirme)dır.
DoÄŸru ve etkili düÅŸünme aynı zamanda insanın kafasındaki birikimlerden faydalanarak, henüz olmamış ÅŸeylerle ilgili hayaller kurmasını da saÄŸlar. Dolayısıyla hayal dünyası zengin insanlar ortaya çıkarır. Hayal dünyası zengin olan insanlar daha verimli ve yaratıcı olurlar. İnsanlık tarihini deÄŸiÅŸtiren büyük buluÅŸlar önce mucitlerin hayallerinde canlanmış ve yapılmalarına ilham verilmiÅŸtir.
DüÅŸünceyi doÄŸru ve etkili kullanmak birçok öÄŸrencimizde ortaya çıkan odaklanamama problemini de ortadan kaldıracaktır. Neyi, ne zaman, niçin, hangi sırayla yapacağını (veya yazacağını) bilen bir kiÅŸinin yaptığı iÅŸte baÅŸarısız
olması zayıf bir ihtimaldir. Böylece, düÅŸünce insanı kısırlıktan kurtaracak, daha verimli bir hale getirecektir.
VI- İyi bir ana dil bilgi ve becerisine sahip olmak
Yazılı anlatımda barılı olmanın en önemli ÅŸartlarından birisi de ana dil birikimi ve becerisidir. İnsan biriktirdiklerini aktarabilmek için dile muhtaçtır. Çünkü dil, insanlar arasındaki yegâne anlaÅŸma aracıdır. KonuÅŸurken de yazarken de, dilimizin imkân ve zenginliklerinden faydalanırız.
MENİM ANAM
³§²¹±¹²¹»å²õı³ú»åı°ù,
Adını da yazabilmir menim anam.
AncaÄŸ men say öÄŸredib,
Ay öÄŸredib,
İl ögredib,
En vacibi dil öÄŸredib menim anam.
Bu dil ile tanımışam,
Hem sevinci hem de gamı.
Bu dil ile yaratmışam,
Her ÅŸiirimi, her naÄŸmemi,
Yox men heçem,
Men yalanam.
Kitap kitap sözlerimin
Müellifi menim anam.
Büyük Azerbaycanlı ÅŸair Bahtiyar Vahapzâde'nin yukarıda veciz mısralarla ifade ettiÄŸi gibi ana dilimiz önce en yakınlarımızdan, özellikle de anamızdan, edindiÄŸimiz kutsal bir emanettir. Bu yüzden biz de bu emanete layıkıyla sahip çıkmalı ve onu doÄŸru ve bütün zenginlikleriyle öÄŸrenmeyi bir görev bilmeliyiz. Ancak o zaman düÅŸüncelerimizi, duygularımızı, hayallerimizi doÄŸru ve etkili bir ÅŸekilde karşımızdakilere aktarabiliriz.
Dilbilgisi (gramer) konuları bazı insanlara soÄŸuk ve itici gelebilir. Ancak ÅŸu unutulmamalıdır ki bir dilin kurallarını bilmeden o dili doÄŸru ve etkili kullanmak mümkün deÄŸildir. Bugün yabancı dil öÄŸrenirken çocuklarımız o dilin kurallarını hiç yüksünmeden kısa sürede öÄŸrenir ve ezberlerken, 17-18 yaşına gelmiÅŸ çocuklarımızın halen Türkçemizin temel ses kurallarından olan, dil ve dudak benzeÅŸmesiyle ilgili kuralları bilmemesi ve bazen de bunları alaya alması, üzerinde durulması gereken ciddi bir problemdir.
Bu yüzden hiç yüksünmeden dilimizin bütün kural ve zenginliklerini, bir görev olarak, öÄŸrenmeli ve bunları bir sınav veya ders konusu olmaktan çıkartıp kalıcı kültür haline getirmeliyiz. Daha sonra da büyük düÅŸünürlerimizin, yazarlarımızın, edebiyatçılarımızın oluÅŸturduÄŸu zengin birikimimize ulaÅŸmalı ve dilimizin bu güzel eserlerini okuyarak kendimizi ²â±ð³Ù¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ðliyiz. AÅŸağılık duygusundan; kendimizi, dilimizi ve kültürümüzü küçük görmekten ancak bu ÅŸekilde kurtulabiliriz. OkuduÄŸumuz her eser bizi dilimize biraz daha yakınlaÅŸtıracak, kelime hazinemizi zenginleÅŸtirecek ve düÅŸünce dünyamızı geniÅŸletecektir. Böylece de yazılı ve sözlü anlatım imkânlarımız artacaktır.
2- Yazılı Kompozisyonda Takip Edilecek Yöntem
Kompozisyonda amaç ele aldığımız konuyu en doÄŸru, etkili ve güzel bir ÅŸekilde karşımızdakilere aktarmaktır. Bu sebeple, yazılı ve sözlü kompozisyon çalışmalarını kendine özgü yöntemler kullanarak baÅŸarılı kılabiliriz. Konu ile ilgili aklımıza gelen her ÅŸeyi karma karışık aktarırsak ortaya çıkan sonuca kompozisyon demek mümkün olmayacaktır.
Bir yazılı kompozisyonda baÅŸarılı olmak için üç aÅŸamadan oluÅŸan ÅŸu yöntem takip edilmelidir:
Herhangi bir konuda kompozisyon yazarken düÅŸülen en büyük hata, konu ile ilgili hiçbir zihinsel hazırlık yapmadan, konuyu kafasında canlandırmadan çalakalem yazıya baÅŸlamaktır. Böyle bir durumda yazıda bir mantık bütünlüÄŸü saÄŸlanamamakta, sık sık konudan uzaklaşılmakta, paragraflara arasında anlam iliÅŸkisi kurulamamakta, dolayısıyla da iyi bir yazı ortaya çıkmamaktadır.
Bir kompozisyon yazmaya baÅŸlamadan önce, ÅŸu dört aÅŸamadan geçerek konuyu bütün boyutlarıyla zihnimizde canlandırabiliriz:
a- Konuyu belirlemek
b- Konuyu sınırlandırmak
c- Konunun ana fikrini ve yardımcı fikirlerini bulmak
d- Ana fikri ve yardımcı fikirleri somutlaştıracak buluşlar yapmak.
a- Konuyu belirlemek
Kompozisyon yazarken çeÅŸitli türlerden bir eser, bir atasözü veya özlü söz çıkış noktamız olabilir. Burada bize düÅŸen en önemli görev konunun ne olduÄŸunu tam olarak anlamaktır. Mesela yazımız M. Cemal Kuntay?ın:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eÄŸer uÄŸrunda ölen varsa vatandır."
mısraları üzerine olsun. Burada konu bayrak, bayrak için dökülen kan, veya toprak parçası olamaz. Kompozisyonu yazacak kiÅŸi, önce zihninde bu yazının konusunun vatan sevgisi olduÄŸunu belirlemeli ve diÄŸer adımlarını bu konuya göre atmalıdır. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken bir baÅŸka husus da konu ile, ilgili ana fikri birbirine karıştırmamaktır. Bu aÅŸamada konunun tam anlaşılabilmesi için, verilen parçada, varsa, bilinmeyen kelimelerin anlamlarının da tespit edilmesi gerekir.
b- Konuyu sınırlandırmak
Her konu içinde çeÅŸitli parçalar barındıran bir bütündür. İyi bir yazılı anlatım için düÅŸünce aÅŸamasında yapacağımız ikinci önemli iÅŸ, gerekiyorsa, konuyu sınırlandırmaktır. Böylece sınırları belirlenmiÅŸ bir alanımız olacağı için düÅŸünce karmaÅŸası ve dağınıklığıyla karşılaÅŸmamış oluruz.
Mesela çevre kirliliÄŸi konulu bir makale yarışmasına katılsak, bu konuyu kafamızda canlandırırken konunun birçok boyutu olduÄŸunu görürüz: toprak kirliliÄŸi, su kirliliÄŸi, hava kirliliÄŸi, gürültü kirliliÄŸi vb. gibi. Konunun bütün boyutlarını yazacağımız yazıda anlatmaya kalktığımızda iki temel problemle karşılaÅŸabiliriz:
1- Yazının teknik olarak belirlenen sınırlarını aÅŸabiliriz (Genellikle bu tür etkinliklerde kelime sınırlaması konulmaktadır).
2- Konunun bütün boyutlarıyla ilgili bilgimiz olmayabilir veya konunun her boyutu bulunduÄŸumuz çevre için sorun olmayabilir.
Diyelim ki, doÄŸduÄŸumuz, yaÅŸadığımız ÅŸehir veya bölgede tarımsal faaliyetler kısıtlıysa toprak kirliliÄŸi problemi kafamızda zor canlanır. Ancak okuduklarımız veya duyduklarımızla bir fikir ileri sürebiliriz. Hâlbuki bir sahil kentinde yaÅŸayan kiÅŸi için deniz kirliliÄŸi bizzat yaÅŸanılan bir olgu olduÄŸu için bütün canlılığı ve boyutlarıyla problem ve çözüm önerileri tespit edilebilir. O halde herhangi bir konu üzerinde yazarken, konu genel hatlarıyla tanıtıldıktan sonra, konunun en iyi bilinen boyutuna odaklanmalıdır. Bir baÅŸka deyiÅŸle konu sınırlandırılmalıdır.
c- Konunun ana fikrini ve yardımcı fikirlerini bulmak
Konuyu belirleyip, sınırlandırdıktan sonra atılacak üçüncü adım konunun ana fikrini tespit edip, bu ana fikrin hangi yardımcı fikirlerle destekleneceÄŸini bulmaktır.
Ana fikir; bir yazarın kendi görüÅŸ, anlayış ve sezgisine göre, ele aldığı konunun, iÅŸleyiÅŸinde temel tuttuÄŸu ve okuyucu tarafından anlaşılmasını istediÄŸi fikirdir. Dolayısıyla ana fikir yazarın yazıda ulaÅŸmak istediÄŸi amaç, okuyucusuna vermek istediÄŸi temel düÅŸüncedir.
Ana fikri somutlaÅŸtırmak için kullanılan fikirlere yardımcı fikirler denir. Yardımcı fikirler birden çok sayıda olması gerektiÄŸi için çeÅŸitli paragraflara yayılmışlardır. Özellikle yazının geliÅŸme bölümünde karşımıza çıkacak paragrafların her birisi ana fikri desteklemek için kullanılan yardımcı fikir paragraflarıdır.
Ana fikrin ve yardımcı fikirlerin bulunmasıyla ilgili birkaç örnek verelim:
1-Konu: "Ne Mutlu Türküm Diyene."
2-Ana fikir: "Türk milletinin bir ferdi olmak büyük bir övünç sebebidir."
3-Yardımcı fikirler:
-Türk milletinin bir parçası olmak, etnik deÄŸil sosyolojik bir olgudur.
-Türk milleti tarihe yön vermiÅŸ büyük bir millettir.
-Türk milletinin insani hasletleri (özellikleri) üst düzeydedir.
-Türk milleti yarattığı kültür ve medeniyetle dünyayı etkilemiÅŸtir.
-Türk milleti kendi kutsallarına dokunulmadığı sürece barışın simgesidir.
1- Konu: Vatan, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir.
(Tevfik Fikret. Vatan Sevgisi)
2- Ana fikir: Gerçek vatanseverlik, vatanın yükselmesi ve geliÅŸmesi için her sahada çalışmaktır.
3- Yardımcı fikirler:
-Vatan sevgisi sözde kalmamalıdır.
-Gerçek vatanseverler, ilim, sanat ve teknoloji sahalarında çok çalışarak vatanlarına hizmet ederler.
-Her çalışmasında ülkesinin çıkarlarını da düÅŸünen vatanseverlerin az olduÄŸu ülkeler dünyayla yarışamaz.
-Bir ülkenin yükselmesi, geliÅŸmesi, refaha ulaÅŸması sahip olduÄŸu çalışkan fertleriyle mümkündür.
d- BuluÅŸ yapmak:
Kompozisyon yazarken geçirmemiz gereken ilk aÅŸama olan zihinsel hazırlığın son adımı buluÅŸ yapmaktır. BuluÅŸ yapmak bir önceki aÅŸamada bulduÄŸumuz ana fikri ve yardımcı fikirleri bilgi ve birikimlerimizi kullanarak zihnimizde canlandırmak, böylece bu fikirleri somutlaÅŸtırmaktır. BuluÅŸ veya buluÅŸlar ana fikrin ve yardımcı fikirlerin okuyucu üzerindeki etkisini daha da artıracak ve yazıyı hem akıcı, canlı hem de inandırıcı kılacaktır.
Zihnimizde canlandırdığımız bu konularla ilgili kısa notlar alıp, anlatma safhasında bu notlardan faydalanabileceÄŸimiz gibi konuyla ilgili çevremizdekilerin düÅŸüncelerinden, hakkında önceden yazılmış yazılardan da faydalanılabilir.
Bu zihinsel hazırlıklardan sonra artık yazılı kompozisyonun ikinci aÅŸaması olan ?planlama? kısmına geçebiliriz.
II- Yazılı Kompozisyonda Plan
Üzerinde yazı yazacağımız herhangi bir konuyu zihnimizde canlandırıp buluÅŸlar yaptıktan sonra bunları belirli bir düzen içinde önem sırasına koymak gerekir. İşte bu çalışmaya yazıda plan denir. Plan, kompozisyonun temelidir. Plansız bir yazıda düÅŸünceler, tekrarlanabilir, birbiriyle çeliÅŸebilir ve anlaşılır, takip edilebilir olmaktan çıkabilir. Plan bize neyi, ne zaman, niye, hangi sırayla yazacağımızı saÄŸlayacağı için bir kompozisyonun olmazsa olmaz ÅŸartıdır. İyi bir planın baÅŸlıca faydaları ÅŸunlardır:
-Neyin, ne zaman, hangi sırayla yapılacağı bilindiÄŸi için yazıda bir anlam ve mantık bütünlüÄŸü oluÅŸur.
-Plan yazıda tekrarları önleyerek yazının akıcılığını saÄŸlar.
-Yazılacaklar daha önceden bilindiÄŸi için kompozisyon heyecanlanmadan, bocalamadan, rahatça yazılabilir. Bu da güzel bir kompozisyonun ortaya çıkmasını saÄŸlar.
-Böyle bir alışkanlık hayatın her safhasında planlı yaÅŸamayı da saÄŸlar. Böylece hayata bir plan, düzen içinde bakabilme becerisi kazanılır.
-Güzel yazılar ortaya çıkacağı için, daha sonra yapılacak bu tür etkinlikler zevkle yapılır.
A- Plan ÇeÅŸitleri
Yazılacak yazının türüne göre üç tür plan vardır:
a) Harekî (devinsel) plan
Harekete dayalı plandır. Olaya dayanan yazılarda (hikâye, roman, tiyatro, masal vb.) kullanılan plandır. Bu tür planlarda yazının çıkış noktası olan olay veya olaylar belli bir düzen içinde sıralanırlar.
b) Fikrî-Mantıkî (düÅŸünsel) plan
Temel felsefesi fikir (düÅŸünce) olan yazı türlerinde (makale, fıkra, eleÅŸtiri, deneme, sohbet vb.) kullanılan plan türüdür. Bu planda ele alınan düÅŸünce, çeÅŸitli açılardan ele alınarak ve çeÅŸitli yöntemlerle (açıklama, örneklendirme, tanımlama gibi) ispat edilmeye çalışılır.
c) Hissî (duygusal) plan
Duyguya dayalı bu plan duygu, hayal ve heyecan gibi özellikler taşıyan ÅŸiir ve mensur ÅŸiir gibi yazılı anlatım türlerinde karşımıza çıkar.
B- Yazılı Kompozisyonda Muhteva (içerik) Planı
Yazılı bir kompozisyon çalışması içerik olarak üç bölüm olarak planlanır:
a) GiriÅŸ bölümü
Harekî (devinsel) planlarda serim adıyla da karşımıza çıkan giriÅŸ bölümü yazılı anlatımın baÅŸlangıç bölümüdür. Bu bölümde, fazla bir ayrıntıya girmeden konu, kısaca ortaya konur. Özellikle fikrî planların uygulandığı yazılarda giriÅŸ bölümü oldukça kısa olmalıdır. Olay yazılarında ise giriÅŸ bölümü birkaç paragraftan oluÅŸan daha uzun bölümler olarak karşımıza çıkabilir. Bu bölüm yazının anahtarı gibidir. Onun için okuyucunun ilgisini çekecek bir tarzda oluÅŸturulmalıdır.
b) GeliÅŸme bölümü
Harekî planla yazılan, olaya dayanan metinlerde düÄŸüm bölümü adıyla tanımlanan geliÅŸme bölümünde yazar zihinsel hazırlık bölümünde anlattığımız ana fikri ve yardımcı fikirleri bulma ve buluÅŸ yapma aÅŸamasında belirlediÄŸi düÅŸüncelerini mantıklı bir sıra içerisinde bu bölümde kullanır. GeliÅŸme bölümü yazının en geniÅŸ bölümüdür. Birkaç paragraftan oluÅŸabileceÄŸi gibi yazının türü ve konusuna göre sayfalarca ve birçok paragraftan da oluÅŸabilir. Bu bölümde, daha önceden tespit edilen yardımcı fikirler, her biri ayrı bir paragrafta olmak üzere, kullanılır.
GeliÅŸme bölümünde giriÅŸte ortaya konulan konu bütün yönleriyle ele alınır, irdelenir ve ispatlanmaya çalışılır. Bu bölümde paragraflar benzer uzunlukta kurulursa okuyucunun paragraflardaki anlam ilgisini takibi kolay olur. Dolayısıyla daha kolay anlaşılan ve kavranan bir metin ortaya çıkar.
Olay yazılarında bu bölümde giriÅŸte tanıtılan olay geliÅŸir ve okuyucuda bir merak duygusu uyandırılmaya çalışılır.
GiriÅŸ bölümü oluÅŸturulurken hedef kitlenin ihtiyaçları, eÄŸitim seviyesi, yaÅŸ grubu vb. dikkate alınmalı, yazı buna göre planlanmalıdır.
c) Sonuç:
Olay metinlerde çözüm bölümüdür. Bu bölümde, giriÅŸ bölümünde tanıtılan, geliÅŸme bölümünde bütün ayrıntısıyla irdelenen konuyla ilgili bir hükme, yargıya varılır. Bu bölüm yazının ana fikrinin iÅŸlendiÄŸi bölümdür.
Olay yazılarında ise çözüm bölümünde, geliÅŸme bölümünde okuyucuda uyandırılan merak duygusu giderilir ve olay bir çözüme kavuÅŸturulur.
Sonuç bölümü özellikle düÅŸünce yazılarında olabildiÄŸince kısa, açık ve dikkat çekici olmalı, okuyucuyu ana fikir konusunda ikna etmelidir.
YENİ ŞİİR
³Òݸéݽ¢
Yeni ÅŸiir baÅŸka, yeni ÅŸair baÅŸka. Yeni ÅŸiir dıştadır, yani bugün yeni ÅŸiir denilen ÅŸey, dış bakımdan eski ÅŸiire benzemeyen ÅŸeydir, deÄŸiÅŸiklik kalıpta; ama öz deÄŸiÅŸmemiÅŸ olabilir. Yeni ÅŸair ise ÅŸiire, kendinden önce gelenlerin eserlerinde bulunmayan bir öz getirmiÅŸ olan adamdır. Onun ÅŸiiri dıştan bakılınca, eski ÅŸiire tıpkı benzeyebilir. Nedim de Baki gibi, Naili gibi gazeller, kasideler yazar, hem de hep o konular üzerine yazar. Ama içten bakınca onun ÅŸiirinin Bâki?nin ÅŸiirinden, Nailî'nin ÅŸiirinden apayrı olduÄŸunu görürsünüz: "Bu söz Nedim'in sözüdür." dedirten bir hali vardır. Galip için de bunları söyleyebiliriz. Nedim ile Galip edebiyatımızda birer yeni ÅŸairdir; bütün büyük ÅŸairler birer yeni ÅŸairdir. Yeni ÅŸairin baÅŸlıca vasfı eskimemektir. Nedim eskiyemez, Galip eskiyemez, Victor Hugo, Rimbaud eskiyemezler, Yahya Kemal eskiyemez (Yani ben onun yeni bir ÅŸair olduÄŸuna, yeni bir ÅŸair olduÄŸu için de eskimeyeceÄŸine inanıyorum).
³Ò·¡³¢Ä°½¢²Ñ·¡
Yeni ÅŸiir ise eskidir. Bir zamanlar gazel yazmak da elbette yeni, yepyeni, züppelik sayılacak kadar yeni bir ÅŸey olmuÅŸtur; aradan yıllar geçip herkes alışınca gazel yazmak eskimiÅŸtir. Vezinsiz, kafiyesiz ÅŸiir yazmak elli yıl sürerse, o çeÅŸit ÅŸiirlere gene yeni mi denecek? Yeni Cami de bir gün elbet yeni imiÅŸ ki yeni denilmiÅŸ, ama bizim için eski bir aÅŸinadır. Bir de İstanbul'un bizim çocukluÄŸumuzdaki ahÅŸap ?Cisr-i cedid'ini, yani Yeni Köprü?sünü düÅŸünün, bugün öyle sanıyorum ki bir tahtası kalmadı. Edebiyat-ı Cedide bize ne kadar köhne geliyor?
Böyle söylemekle yeni ÅŸiiri, vezinsiz, kafiyesiz ÅŸiiri kötülemek mi istiyorum? Hayır, onu ne kadar sevdiÄŸimi yıllarca söyledim durdum. Åžairin keyfine karışmam: vezni, kafiyeyi ister kullanır, ister kullanmaz. Ama bir ÅŸiiri, vezinsiz, kafiyesizdir diye ille yeni bulanlardan da deÄŸilim.
Vezin, kafiye dış kalıplardır. Bir dış olduÄŸu gibi, bir de iç kalıp vardır. Bugünkü ÅŸairlerimizi incelediÄŸimiz zaman bulduÄŸumuz ortak vasıflar iç kalıplardır. Dış kalıp nasıl eskirse iç kalıp da öylece eskir. Diyelim ki bugünkü ÅŸiirin, genç ÅŸiirin baÅŸlıca vasfı, bazı kimselerin söyledikleri gibi, yaÅŸama sevgisi, yaÅŸamaktan duyulan hazzı söylemek eskidir. Öyleyse yaÅŸama hazzı, bugünkü ÅŸiirin iç kalıbıdır: vezinsizliÄŸi, kafiyesizliÄŸi gibi onun üzerinde de çok durmaya deÄŸmez. Yarın eskiyecek bir yenilikten bana ne? Ben ona yenilik dersem bundan yüz yıl sonra gelecek insanlar: "Buna bak, bu kadar eski bir ÅŸeye yeni diyor!" demezler mi? Benim bugün yeni sayacağım ÅŸey bundan beÅŸ yıl, bin yıl sonra da yeni gözükmelidir.
Gerek bugün, gerek bundan bin yıl sonra yeni gözükecek ÅŸey ise ancak bir ÅŸairin, bir sanat adamının kiÅŸiliÄŸi, kendinden baÅŸka kimsede bulunmayan vasfıdır. Yeni ÅŸair Homeros, yeni yazar Montaigne.
O yenilik eskimediÄŸi gibi ona benzemek de kimsenin elinden gelmez.
"Bir ÅŸairin, bir sanat adamının asıl deÄŸeri herkesten baÅŸka olmasında, kimseye benzememesindendir." demek mi istiyorum? Åžair, sanat adamı bana hiç benzemiyorsa, yalnız kedini söyleyip de beni söylemiyorsa ondan bana ne? Ben bir sanat eserinde sevinçlerimi, kendi acılarımı görmeliyim ki, ona ilgi gösterebileyim, onu anlayabileyim. Yoksa bana büsbütün yabancı kalır. Onun karşısında bir ÅŸaÅŸkınlık duyabilirim ama, onu sevemem, onu kendi hayatıma karıştıramam.
Hayır bir sanat adamının kiÅŸiliÄŸi, herkesten baÅŸka olmasında deÄŸil, herkesle bir olmasındandır. Yalnız kendisinde bulunan bir ÅŸey söyler, ama onu söylemekle bütün insanlar söyler. Yalnız kendine vergi olan bir söyleyiÅŸi vardır ki, onda küçük büyük her insan kendini bulabilir. Yeni Åžair:
"Malumdur benim suhanım, mahlâs istemez." diyebilen, bunu haklı olarak söyleyebilen adamdır; ama bu: "Benim ÅŸiirimde bütün insanlık vardır, ama bunu ancak ben böyle söyler, sezdirebilirim." demektir.
SONUÇ
Öyle ise, yeni ÅŸair, yeni sanat adamı insanda kendisinden önce bilinmeyen birtakım duygular bulan; yahut o duyguları yaratan kiÅŸi midir? Hayır, hiçbir sanat adamı insanlıkta yeni bir duygu bulmaz, yeni bir duygu yaratmaz. Zaten var olan duyguları söyler. Ancak öyle söyler ki, biz o duyguların o ÅŸairin söylediÄŸinden baÅŸka türlü söylenemeyeceÄŸini o ÅŸairin duygularına en uygun deyiÅŸi bulduÄŸunu anlarız. Yeni ÅŸair, eskimeyen, ölmeyen yeni ÅŸair, bir dil arasından insanlara kendilerini en iyi anlatacak, sezdirecek ÅŸekiller bulmuÅŸ olan adamdır. Nurullah Ataç (Sözden Söze)
C- Yazılı Kompozisyonda Şekil Planı
Yazılı kompozisyon yazılırken ÅŸekil planına da dikkat edilmelidir. Çünkü sonuçta kompozisyon her alanda bir düzen fikrinin yerleÅŸmesini amaçlar. ÖÄŸrencilerin kompozisyon kâğıtlarında öÄŸretmenlerin ilk baktıkları ÅŸey içerik deÄŸil yazının kâğıda geçirilirken kullanılan ÅŸekil planıdır. Åžekil planında üç ana unsur dikkate alınır. Bunlar:
a) Sayfa düzeni
Yazılı kompozisyonlar rasgele kâğıtlara deÄŸil, çizgisiz, A4 kâğıdı dediÄŸimiz belirli boyuttaki kâğıtlara yazılmalıdır. Kâğıtlar temiz ve kırışmamış olmalıdır.
Kompozisyon yazılılarında sadece kurÅŸun kalem kullanılmalı, ödevlerde ise mavi veya siyah renkli tükenmez veya mürekkepli kalem kullanılabileceÄŸi gibi, bilgisayar da kullanılabilir. Hatta geri dönüÅŸler ve düzeltmeler daha kolay olduÄŸu için imkân dâhilinde bilgisayar tercih edilmelidir.
Yazı kâğıda geçirilirken genellikle ÅŸu ölçüler kullanılır: Kâğıdın sol üst köÅŸesine ad-soyad, sınıf, numara, bölüm gibi kimlik bilgileri yazılır. Bunların altına satır başı yapılarak konu yazılır. Konunun altına kâğıdı ortalayarak baÅŸlık yazılır. BaÅŸlık kâğıdın 3 cm altına yazılır. Kâğıdın sol tarafında 2.5/3 cm, saÄŸ tarafında 2 cm, alt tarafında da 2.5/3 cm boÅŸluk bırakılır. Kâğıdın saÄŸ üst köÅŸesine de günün tarihi yazılır.
Satırbaşı 1 cm veya 5 harf içeriden baÅŸlatılır.
b) Başlık
Kompozisyonda mutlaka olması gereken hususlardan birisi de, kompozisyona bir baÅŸlık koymaktır. BaÅŸlık bir bakıma yazınızın adıdır. Kullanılan baÅŸlığın orijinalliÄŸi ve baÅŸarısı okuyucuyla yazıyı bütünleÅŸtirir. Bir bakıma baÅŸlık, yazının kapısını açan anahtar gibidir. BaÅŸlığı bulunmayan bir kompozisyon kesinlikle tam bir kompozisyon deÄŸildir.
Kompozisyonda baÅŸlık yazmanın ne zaman olması gerektiÄŸi sorusunun kesin bir cevabı yoktur. BaÅŸlık istenirse yazıya baÅŸlarken, istenilirse de yazı bitirildikten sonra konulabilir. Ancak konunun çerçevesini belirlemesi ve yazıyı yönlendirmesi açısından baÅŸta konulması daha faydalı olabilir. Ancak bu tamamen kiÅŸisel bir tercihtir ve yazar kendini nasıl rahat ve verimli düÅŸünüyorsa baÅŸlık tercihini de ona göre yapabilir.
Yazılarda kullanılan baÅŸlıklar (Akademik yazılarda bu kural göz ardı edilebilir.) mümkün olduÄŸunca kısa, konu ile ilgili, albenisi olan ilgi çekici bölümler olmalıdır. Uzun, konu ile ilgisi olmayan baÅŸlıklar okuyucunun ilgisini dağıtacağı için okuyucunun okuma isteÄŸini de azaltır.
BaÅŸlıklar yazının üstüne sayfa ortalanarak yazılır. BaÅŸlıklarda büyük temel harfler kullanılır. BaÄŸlaçlar ise küçük harfle baÅŸlar. Soru ve ünlem anlamı taşıyan baÅŸlıklar dışında, baÅŸlıklarda herhangi bir noktalama iÅŸareti veya süsleme kullanılmamalıdır.
c) Yazı düzeni
Kompozisyonda yazı düzeni konusunda ÅŸu hususlara dikkat edilmelidir:
-Yazı eÄŸer elle yazılıyorsa, düzgün ve okunaklı yazılmalı, kelimeler kurallarına uygun olarak birbirinden ayrılmalıdır. Okuma sırasında kelimeler birbirine karışmamalıdır.
-Satır aralarındaki boşluk 1 cm ve 1.5 cm olmalıdır. Paragraflar arasındaki boşluk ise bundan fazla olmalıdır.
-Satır sonuna sığmayan kelimeler hecelerine ayrılırken, Türkçenin hece bölünme kuralları dikkate alınmalı ve kelimeler bölünmemelidir.
Ç- Paragraf (Yazı Bölümü) ve paragrafta plan
Paragraf Latince yazı ve bölüm anlamına gelen iki kelimeden oluÅŸur ve Türkçe karşılığı olarak ?yazı bölümü? olarak kullanılır. Paragraf kısaca birr duyguyu, bir düÅŸünceyi veya bir olayı deÄŸiÅŸik yönlerden açıklayan yazı bölümüne denir.
Daha önceki bölümlerde yazının zihinsel hazırlık döneminde yapılması gereken etkinliklerden birisinin de yazının ana fikrinin ve yardımcı fikirlerinin bulunması olduÄŸunu söylemiÅŸtik. İşte paragraf, her bir yardımcı fikrin ayrı bir yazı bölümü olarak oluÅŸturulmasıdır. Yazıdaki bu bölümler hem yazının kolay anlaşılmasını saÄŸlar hem de yazının çeÅŸitli boyutlarının birbirini takip eden bir anlam bütünlüÄŸü içinde sunulmasını saÄŸlar.
Yazılı anlatımda kullanılan paragraflar yazının rastgele bölümlere ayrılması deÄŸildir. Paragraf, yazının tümünde ele alınan konuyu çeÅŸitli yönleriyle ele alıp açıklamaya, ispat etmeye vb. yarayan bölümler olduÄŸuna göre, yazının bütününde oluÅŸturmaya çalıştığımız muhteva planını her bir paragrafta da mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Böylece yazar düÅŸüncelerini hiçbir karışıklığa düÅŸmeden okuyucularına daha doÄŸru, etkili ve düzenli aktarma imkânı saÄŸlarken, okuyucu da doÄŸru oluÅŸturulmuÅŸ paragraflar sayesinde yazıyı daha rahat okur, daha rahat anlar ve takip edebilir.
İyi bir paragrafta uyulması gereken plan, aynı yazının tümünde uygulandığı gibi, paragrafın giriÅŸ, geliÅŸme ve sonuç bölümleriyle (cümleleriyle) oluÅŸturulmasıdır. Ancak paragraflar bazen tek cümleden oluÅŸan çok kısa paragraflar olabileceÄŸinden bu tür paragraflarda yukarıda bahsedilen bölümler olmaz.
-Paragrafın giriÅŸ bölümünde paragrafın konusu ortaya konur. GiriÅŸ bölümü bir tek cümleden oluÅŸabileceÄŸi gibi birkaç cümleden de oluÅŸabilir. Bir paragrafta soru, tasvir (betimleme), tanım veya konuÅŸma cümleleriyle giriÅŸ yapılabilir. Genellikle paragrafın giriÅŸ cümlesi paragrafın ana düÅŸüncesinin ortaya konulduÄŸu temel cümledir. Böylece okuyucuda paragrafta iÅŸlenecek konu ile ilgili saÄŸlam bir fikir oluÅŸması saÄŸlanır. Ancak temel cümle bazen paragrafın ortasında veya sonunda da verilebilir.
-Paragrafın geliÅŸme cümlesinde, giriÅŸ cümlesi veya cümlelerindeki düÅŸünceler çeÅŸitli yönleriyle ele alınır ve yazının bütününde olduÄŸu gibi yardımcı düÅŸüncelerle temel konu pekiÅŸtirilmeye çalışılır. Paragrafın ana düÅŸüncesini destekleyen yardımcı düÅŸünceler mantıksal bir diziliÅŸe göre sıralanır. Yine yazının bütününde olduÄŸu gibi, zaman sırasına göre (kronolojik), görüÅŸ tarzına göre, yakınlık ve uzaklık durumuna, azdan çoÄŸa, soldan saÄŸa, saÄŸdan sola, içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye, bütünden parçaya, parçadan bütüne doÄŸru sıralanabilir.
Paragrafın uzunluÄŸu veya kısalığı paragrafta ele alınan konu ve düÅŸünceye göre deÄŸiÅŸebilir. Ancak konu dışına çıkılarak, gereksiz ayrıntılarla uzatılarak oluÅŸturulan uzun paragraflar sıkıcı ve verimsiz olacağından bu tür paragraflardan kaçınmak gerekir.
-Paragrafın sonuç cümle/cümleleri ise paragrafta ele alınan konu, olay ve düÅŸüncenin bir sonuca baÄŸlandığı cümle/cümlelerdir. Bazı paragraflarda temel cümle-ana cümle paragrafın giriÅŸ bölümünde verilirken bazı paragraflarda da bu sonuç cümlesinde verilmiÅŸ olabilir. Åžimdi, anlattıklarımızı bir paragraf üzerinde görelim:
ÖzgürlüÄŸe ermek, kölelikten, tutsaklıktan kaçmakla deÄŸil, köleliÄŸi, tutsaklığı yıkmakla ortadan kaldırmakla olur. (³Ò¾±°ù¾±ÅŸ)
Özgürlük isteyen, özgürlük için uÄŸraÅŸan kiÅŸi Latin oyunlarında efendisinin oÄŸlunu sevdiÄŸine kavuÅŸturup azat edilmeye çalışan köleye benzemez. Yalnız kendisi deÄŸil, bütün kiÅŸiler kölelikten, buyruk altında olmaktan kurtarılacak. Bir kendi için deÄŸil, bütün benzerleri için çabalar.(GeliÅŸme)
Özgür kiÅŸi kendi kendinin, duygularının, tutkularının da kölesi deÄŸildir demiÅŸtik: Bir başına yaÅŸayıp öylece özgür olmak isteyen kiÅŸi ise kendi kendinin özseverliÄŸinin kölesidir. (Sonuç). (Nurullah Ataç-Diyelim,1954)
Yazının bütününde ise üç çeÅŸit paragraf karşımıza çıkar:
-Giriş paragrafı/paragrafları
-Gelişme paragrafı/paragrafları
-Sonuç paragrafı/paragrafları
-Giriş paragrafı/paragrafları
Genellikle tek paragraftır. Ancak, olay yazılarında bu birkaç paragraftan oluÅŸabilir. Bu bölümde gereksiz ayrıntıya girilmeksizin, herhangi bir düÅŸünce ispat edilmeye ve bir hüküm verilmeye çalışılmaksızın konu ana hatlarıyla ortaya konur ve okuyucuya tanıtılır. Bu bölümde zaman zaman ana düÅŸünce de kullanılıp okuyucu bu yönde konunun amacına hazırlanabilir.
-Gelişme paragrafı/paragrafları
Bu bölüm, daha önceden tespit ettiÄŸimiz yardımcı fikirlerin belli bir sıra ve düzen içinde sıralandığı bölümdür. Yazının inandırıcılığı ve etkisi, ana fikri desteklemek için bulacağımız yardımcı fikirlerle doÄŸrudan ilgili olduÄŸu için bu bölüm yazının en geniÅŸ bölümüdür. Tek bir yardımcı fikirle (dolayısıyla tek bir paragraftan oluÅŸan geliÅŸme bölümüyle) desteklenen temel düÅŸünce yeterince anlaşılamayacağı ve inandırıcı olmayacağı için, bu bölüm mümkün olduÄŸunca deÄŸiÅŸik yardımcı düÅŸüncelerin iÅŸlendiÄŸi çok sayıda paragraftan oluÅŸmalıdır. GeliÅŸme paragrafları oluÅŸturulurken, paragraflardaki düÅŸünceler birbiriyle çeliÅŸmemeli ana fikri destekleyen bir mahiyette birbiriyle uyumlu olmalıdır.
-Sonuç paragrafı/paragrafları
Yazının bir ana fikre baÄŸlı olarak, bir hükme, yargıya baÄŸlandığı bölümdür. Genellikle tek paragraftan oluÅŸan kısa bir bölümdür. Ancak olay yazılarında (hikâye, roman, masal vb.) bu bölüm birkaç paragraftan da oluÅŸabilir.
III- ´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾
Kompozisyonda zihinsel tasarım ve plan (düzenleme)dan sonraki üçüncü aÅŸama anlatım aÅŸamasıdır. Bu aÅŸamada daha önceden belirlediÄŸimiz, sınırlarını çizdiÄŸimiz ana fikrini ve yardımcı fikirlerini tespit ettiÄŸimiz ve bunları bir önem sırasına koyduÄŸumuz ve buluÅŸlar yaptığımız bir konuyu, dilin bütün imkân ve güzelliklerini kullanarak, yazılı veya sözlü olarak ifade edebiliriz.
Åžimdi sırasıyla güzel ve etkili bir anlatımda olması gereken anlatım özellikleriyle, anlatım sırasında kullanılabilecek anlatım biçimlerini örnekleriyle görelim:
A-´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾ Özellikleri
´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾da (ifade etmede) temel amaç, ele alınan konunun hedef kitleye (okuyucuya-veya- sözlü anlatımda dinleyiciye) nihai amacına uygun, etkili bir ÅŸekilde aktarılabilmesidir. Özellikle yazılı anlatımlarda, yazı bir düÅŸünce yazısı ise okuyucu ele alınan konuda ikna etmek, inandırmak; bir olay yazısı ise okuyucuyu olayın bir parçası haline getirebilmek; duygusal bir yazı ise yaratılmak istenen ortamı hazırlayıp okuyucuda estetik duygular yaratabilmek temel amaçtır. Bütün bunları saÄŸlayabilmek için iyi bir anlatımda (özellikle de yazılı anlatımda) ÅŸu özelliklerin olması gerekir:
a) Duruluk
Bir yazılı anlatımda, anlatılanların kolay anlaşılması yazının duru olmasına baÄŸlıdır. Yazıda duruluk, genel anlamda gereksiz kelime ve kelime gruplarından kaçınarak yazının kolay anlaşılmasını saÄŸlamaktır.
´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾da duruluÄŸu saÄŸlayan bir baÅŸka husus da öÄŸelerin yerli yerinde kullanıldığı cümle yapıları kurabilmektir. Böylece okuyucu metni kolayca takip edebilecektir.
Özellikle yazmaya yeni baÅŸlayan, tecrübesiz yazarlar veya yazmaya meraklı, istekli öÄŸrencilerimiz için, duruluk açısından dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da cümlelerin takip edilebilir ölçüde kısa olmasıdır. Özensiz kurulmuÅŸ uzun cümleler, yanlışa daha açık olacağı için mümkün olduÄŸunca uzak durulmalıdır.
Duru cümleler kurarken gerekmedikçe yabancı kelimeler kullanmamalı ve Türkçe kelimeler tercih edilmelidir. Kelime tercihinde yaÅŸayan Türkçe yani herkesin anlayabildiÄŸi, benimsediÄŸi ve kullandığı kelimeler tercih edilmelidir. AÅŸağıda gereksiz kelimelerden sakınılmış, Türkçenin cümle yapısına uygun, anlaşılır ve Türkçe kelimeler seçilerek oluÅŸturulmuÅŸ duru bir paragraf örneÄŸi okuyacaksınız:
Onur, benliÄŸimizi duyup, sevmekten ve baÅŸkaları tarafından da iyi karşılanmasını istemekten meydana gelen bir duygudur. İnsanlarda bu duygu, varlığı korumak özlemine baÄŸlıdır ve onun neticesidir. Vücut ve ruh saÄŸlığımız için daima iyi ÅŸartlar istememiz bu özlemlerden ileri geliyor. (İbrahim Alâettin Gövsa-Çocuk Ruhu).
Bu paragrafın birinci cümlesini duru olmaktan çıkardığımızda duru bir cümlenin ne olduÄŸunu daha iyi anlayabiliriz:
Onur, kendi benliğimizi duyup sevmekten ve kendi benliğimizin başkaları tarafından da iyi karşılanmasını istemekten meydana getirilen bir
duygudur, bu cümlede altı çizili kelime veya kelime grupları ya gereksiz ya da yanlış kullanılarak anlatımın duruluÄŸu yok edilmiÅŸtir.
b) Akıcılık
Yazının dil ve düÅŸünce açısından kolay anlaşılacak ÅŸekilde düzenlenmesi akıcılık özelliÄŸinin ortaya çıkmasını saÄŸlar. Yazıda akıcılığın saÄŸlanması için, bazı kelimelerin sık sık tekrar edilmesinden, söyleniÅŸi zor kelimeler kullanmaktan ve anlamı bilinmeyen, az kullanılan kelimelerden kaçınılmalıdır.
Yine yazının akıcı olabilmesi için hayal, duygu ve düÅŸüncelerin saÄŸlam bir mantık içerisinde birbirine baÄŸlanması gerekir. Birbiriyle çeliÅŸen, birbirine zıt ve konuyla ilgili olmayan cümle veya paragrafların varlığı yazıyı akıcı olmaktan çıkarır. Bu sebeple de yazının okuyucu üzerindeki inandırıcılığı yok olur.
c) Açıklık
Kompozisyonda açıklık yazının veya sözün dinleyenler veya okuyucular tarafından hiçbir ÅŸüpheye düÅŸmeden anlaşılabilmesidir. Yazılı anlatım açısından deÄŸerlendirdiÄŸimizde (bazı edebi türler; ÅŸiir, mensur ÅŸiir vb. gibileri hariç), yazıda okunan bir cümlenin her okuyucu tarafından aynı ÅŸekilde anlaşılmasıdır. Anlatılan veya anlatılmak istenen ÅŸey okuyucular tarafından farklı anlaşılıyor ve deÄŸerlendiriliyorsa bu, yazının açık olmayan cümlelerden oluÅŸtuÄŸunu gösterir.
Mesela, bir çocuÄŸun kaybolan çantasının bulunduÄŸunu ifade etmek için "Kaybolan çocuÄŸun çantasını dere kenarında buldular." diye bir cümle kursak bu cümle açık bir cümle olmaz. Çünkü bu haliyle bu cümleden çocuÄŸun kaybolduÄŸu algısı da çıkabilir. Hâlbuki ayni düÅŸünceyi "ÇocuÄŸun kaybolan çantasını dere kenarında buldular." ÅŸeklinde ifade etmiÅŸ olsaydık, bu cümleyi okuyan herkes kaybolanın çocuÄŸun çantası olduÄŸunu anlardı. O halde anlatımımızın açık ve anlaşılır olabilmesi için kelime ve kelime gruplarını anlam ve vazifelerine göre cümle içinde yerli yerinde kullanmalıyız.
Ancak bazı edebi türlerde özellikle ÅŸiir türünde anlatıma gizli anlamlar yüklemek, her okuyanda farklı bir düÅŸünce yaratmak esas olduÄŸu için düÅŸünce yazılarında görmek istediÄŸimiz açıklık özelliÄŸi bu yazılarda karşımıza çıkmayabilir.
d) Sadelik (yalınlık)
İyi bir yazılı anlatımda anlatımın sade (yalın) olması da önemlidir. Özellikle düÅŸünce yazılarında gereksiz abartmalardan, söz sanatlarından ve hamasetten kaçınmak gerekir. Bu durum yazının ciddiyetini ve inanınırlığını engelleyeceÄŸi için bir tür bir anlatımı tercih etmemek gerekir. Duygu ve düÅŸüncelerimizi zihnimizde oluÅŸtuÄŸu gibi doÄŸal, sade ÅŸekilleriyle, süs, gösteriÅŸ ve yapmacıktan uzak bir ÅŸekilde ifade etmeliyiz.
e) İçtenlik (samimilik)
Bir yazılı anlatımın veya sözlü anlatımın inandırıcı olabilmesi için, konuÅŸanın veya yazanın önce anlatacaklarına kendisinin inanması gerekir. Bunun için anlatılanların yazarın inanç ve düÅŸüncelerine uygun olması gerekir. İnanmadığı ÅŸeyleri ifade eden kiÅŸi kendini zorlayacağından bu, anlatıma yansıyacak ve muhataplarını ikna etmeyecektir. Bu da yazılı anlatımın inandırıcı olmasını engelleyecektir.
f) Kendine özgülük (üslûp-kiÅŸisellik)
Yazılı anlatımı baÅŸarılı kılan özelliklerden birisi de kiÅŸiselliktir. KiÅŸisellik, herhangi bir konuyu baÅŸkalarından farklı görerek deÄŸerlendirebilmektir. DüÅŸüncelerini alışılagelmiÅŸ, basmakalıp sözlerle deÄŸil, orijinal ifadelerle belirtebilmektir.
Ancak büyük yazarlar, edebiyatçılar için söylenebilen üslûp kiÅŸisellik çabası sonucu ortaya çıkar.
AÅŸağıda ünlü yazarımız Nurullah Ataç'ın yukarıda anlattığımız anlatım özelliklerini taşıyan güzel bir yazısını bulacaksınız:
AHLÂK
Ahlâkın, bize özgeyi kendimiz bilip acılarına, kaygılarına ortak olmamızı, onunla ?hemhâl? olmamızı buyuran ahlâkın baÅŸlıca koyucusu, yayıcısı edebiyattır. Bir kimsenin sıkıntılar çektiÄŸini yüreÄŸinden yaralandığını anlamamız için kendisini görmemiz, diyeceklerini dinlememiz yeter sanırız, oysaki yetmez, görmek dinlemek baÅŸka anlamak gerçekten anlamak baÅŸkadır da onun için anlarız, o kimse ne durumdadır, öÄŸreniriz, bilgi ediniriz, ama bu bilgi içimize iÅŸlemez daima, bizi sarmaz. Bencildir insanoÄŸlu, bencil olduÄŸu için yalnız kendi dertlerini düÅŸünür, yalnız onlara inanır, baÅŸkasında gördüÄŸü dertleri kendisininkiler gibi kavrayamaz. Onlara omuz silkmezse, gülmezse, eÄŸlenmezse onlarla, gene iyi!...
Bizi bu bencillikten edebiyat kurtarır; ÅŸiirler, hikâyeler, romanlar, tiyatro eserleri, denemeler kurtarır. Öteki insanların içlerini bize onlar açıverir, bize baÅŸkalarını onlar duyurur. Bir kimseyi görüp de okuduÄŸunuz romanlardan gördüÄŸünüz oyunlardan birinin bir kiÅŸisini hatırlarsanız: "Ah! Bu bir Anna Karenina! Bu bir Julien Sorel! Bu bir Tartuffe" dersiniz, baÅŸkalarını içlerinden anlıyorsunuz, onları kendi içinizdeki hayalinizle gerçekleÅŸtiriyorsunuz demektir. İlim öÄŸretmez, sezdirir, kavratır, ahlâkın istediÄŸi de asıl bu sezme, kavrama gücüdür. Edebiyattan geçmemiÅŸ insanın hayali iÅŸlemez ki kendisinden baÅŸkalarına, acılarına, dertlerine ortak olabilsin, onlarla hemhâl olabilsin.
Bir toplumda ahlâkın ilerlemesi, düzelmesini istiyor musunuz? O toplumda edebiyat, sanat merakını uyandırmaya, ²µ±ð±ô¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ðye çalışın. Çocuklara, gençlere ÅŸiirler, hikâyeler, romanlar okutturun, onları tiyatrolara sinemalara gönderin. O hikâyelerin, romanların, oyunların insanları ile tanışsınlar, onların hayatlarını hayallerinde yaÅŸasınlar, öÄŸrensinler onların içlerini, böylece gerçekteki insanları da daha iyi anlarlar. ÇocuÄŸunuzun büyüyünce ne olacaksa olsun, küçükten siz ona edebiyatı sevdirmeye bakın. İlim, bilgi sonradan gelecektir. Önce insanlığı kurmak hayalini iÅŸletmek gerekir.
Nurullah Ataç
Edebiyat Konuşmaları
B-´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾ Biçimleri
Daha önceki bölümlerde taşıması gereken ÅŸartları ve özelliklerini belirttiÄŸimiz anlatımın, anlatımın amacına, konusuna ve türüne göre çeÅŸitli biçimleri vardır. Kompozisyon yazan kiÅŸi bu biçimleri, onların nasıl ve nerede kullanılacağını iyi bilmeli ve buna göre davranmalıdır.
Yazılı anlatımda kullanılan baÅŸlıca anlatım biçimleri ÅŸunlardır:
a) Açıklayıcı anlatım (Disertasyon)
Yazılı anlatım çalışmalarında en çok kullanılan anlatım biçimidir. Edebiyat, felsefe veya ahlâka dair bir gerçeÄŸi ispatlamaya, atasözü veya özdeyiÅŸlerin ifade ettiÄŸi duygu ve düÅŸünceleri belirtmeye ve her konuda açıklayıcı bilgi vermeye açıklama (disertasyon) denir.
Herhangi bir konuda açıklama yapabilmek için önce konuyu iyi anlamak gerekir. DoÄŸru anlaşılmamış bir konuda yazılacak bir açıklama yazısı inandırıcı olmayacağı gibi, yazanı da küçük düÅŸürebilir.
Mesela Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruÄŸundan kurtarmalıdır." özdeyiÅŸini bir açıklama yazısıyla anlatmış olalım. EÄŸer bu yazıda konuyu "Türklerin vatan sevgisi", "Türklerin bağımsızlıklarına düÅŸkün oluÅŸu" gibi anlar ve düÅŸüncelerimizi bunlar üzerinden ²µ±ð±ô¾±ÅŸ³Ù¾±°ù³¾±ðye çalışırsak yazacağımız yazı amacından uzaklaÅŸacaktır. Yukarıdaki düÅŸünceler olsa olsa yazı oluÅŸturulurken faydalanılacak yardımcı fikirler olarak kullanılabilir. Yazının konusu ise "Türk dilinin yabancı dillerin boyunduruÄŸundan kurtulup bağımsızlığını kazanması" olmalıdır. Yazımızı bu konu üzerine kurduÄŸumuz zaman faydalı ve amacına uygun bir yazılı etkinlik ortaya çıkacaktır.
Açıklamalı anlatım özellikle atasözü ve özdeyiÅŸlerin açıklanmasında kullanılır. Burada özellikle atasözleri açıklanırken atasözlerinde kullanılan kelimelerin görünen anlamları deÄŸil, mecazî anlamlarını kavramamız ve düÅŸüncelerimizi ona göre düzenlememiz gerektiÄŸini bilmeliyiz.
Mesela "Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur." atasözünü açıklamaya çalışırken, deve, yar (uçurum) ve bir tutam ot kelime veya kelime gruplarının mecazî olarak neyin karşılığı olduÄŸunu bilmeliyiz. Biz bu atasözünü,mdeve bir tutam ot için uçuruma yaklaşırsa oradan düÅŸer ve ölür düÅŸüncesi ve tespitine göre açıklarsak komik duruma düÅŸer, alay konusu oluruz. Hâlbuki hepimizin de bildiÄŸi gibi bu atasözünün konusu ³Ù²¹³¾²¹³ó°ì&²¹³¦¾±°ù³¦;°ù±ôı°ì-²¹&³¦³¦±ð»å¾±±ô;²µ&´Ç³Ü³¾±ô;³ú±ô&³Ü³Ü³¾±ô;±ô&³Ü³Ü³¾±ô;°ìtür. Bizim bu atasözünü açıklayan yazımızda açgözlü insanların küçük çıkarlar uÄŸruna büyük tehlikelerle karşı karşıya kalabileceÄŸi ana düÅŸüncesini iÅŸlememiz lazımdır.
AÅŸağıda bir özdeyiÅŸin açıklandığı güzel bir açıklama yazısı okuyacaksınız:
"İnsan ne için yaşıyorsa, onun büyüklüÄŸü ve önemi kadar yükselir."
H. Wolpoole (1717-1797) İngiliz Yazarı
ÜLKÜNÜN ÖNEMİ
İnsanoÄŸlu dünyaya bir amaçla gelir. BaÄŸlı bulunduÄŸu aileye, millete ve daha geniÅŸ anlamda insanlığa, yetiÅŸtiÄŸi çevrenin ve yeteneklerinin sınırları içinde bir eser bırakmak zorundadır. Eserin deÄŸeri, o insan hangi ülküyü kendine amaç edinmiÅŸse, o ülkünün toplumdaki yeri, anlamı ve önemi kadar yükselir. O halde kendimizi milletimizin ve insanlığın hayrına büyük davalara vermeliyiz. Ülkü, insanı toplum içinde yükseltici amaçlara yönelten, bir ışıktır.
Ülkü edindiÄŸimiz sorunlar ne kadar deÄŸerli ve hayırlı ise, biz de o kadar deÄŸer kazanmış oluruz. Öyle olmasaydı insanlığı ışığa kavuÅŸturan Edison, milyonlarca insanın hayatını kurtaran Penisilin'i bulan Fleming, gözümüzde bu kadar deÄŸer kazanır mıydı?
İnsanı havyadan ayıran belli baÅŸlı özellik, toplumcu ve idealist ruh yapısıdır. Bu da ancak kendimizi büyük ve önemli davaların çözümlenmesinde görevli kılmak yolu ile gerçekleÅŸebilir. SaÄŸlam karakterli kuÅŸaklar yetiÅŸmesi buna baÄŸlıdır.
Kendini memleketin ana davalarının çözümlenmesinde görevli sayan insanlar, bu dünyadan huzur dolu olarak ayrılırlar ve hayatlarını iç rahatlığı ile kapamış olurlar.
Toplum, ışığını idealist insanlardan alır. (Arif Hikmet PAR)
b) Kanıtlayıcı (ispatlama yolu ile) anlatım
Özellikle makalede, bunun yanı sıra deneme, eleÅŸtiri, fıkra gibi yazılı anlatımlarda, konferans, münazara, açık oturum, tartışma gibi sözlü anlatımlarda sıkça baÅŸvurulan bir anlatım biçimidir.
Bu anlatım biçiminde amaç okuyucuyu ve dinleyiciyi istenilen düÅŸünce ve davranışa yönlendirmektir. Bu anlatım biçimi ele alınan konu, düÅŸünce ve hüküm konusunda okuyucuyu veya dinleyiciyi inandırmayı amaçlar.
Herhangi bir konuda kanıtlama biçimi anlatımın kullanılabilmesi için seçilen konunun kanıtlanmaya uygun olması, kanıtlanabilmesi için tartışmaya açık yönü ve yönlerinin olması gerekir. Herkesin bildiÄŸi, üzerinde anlaÅŸtığı, uzlaÅŸtığı konuların tekrar hiç bilinmiyormuÅŸ gibi kanıtlanmaya çalışılması doÄŸru deÄŸildir. Mesela bir münazara etkinliÄŸinde "Su 50 derecede mi yoksa 100 derecede mi kaynar?" gibi bir tartışma konusu elbette seçilmemelidir. Herkes bilir ki su 100 derecede kaynar ve bu yüzlerce yıl önce kanıtlanmış bilimsel bir gerçektir. O halde, kanıtlama biçimi anlatımın kullanılabilmesi için, ele alınan konunun kanıtlanmaya ihtiyacı olması gereÄŸi gözden kaçırılmamalıdır.
Kanıtlama biçimi anlatımını ülkemizin güncel bir probleminin iÅŸlendiÄŸi bir makaleyle örneklendirelim:
KÜLTÜR MOZAİĞİ VE MOZAİKLEÅžEN BEYİNLER
Son zamanlarda Türkiye'de kültür mozaiÄŸinden bahsetmek moda haline gelmiÅŸtir. Oysa Anadolu bilhassa 1071'den sonra bir coÄŸrafya olarak hiçbir zaman farklı kültürlerin bir mozaiÄŸi olmamıştır. Mozaik denince birbirine eÅŸ deÄŸerde farklı kültürler ve onların maddede dışlanmış yüzleri olan medeniyetler anlaşılmaktadır. Ancak bu kültürlerden hiçbirinin coÄŸrafyaya damgasını vuramadığı düÅŸünülerek mozaik denmektedir. Mozaik özelliÄŸi taşıyan bir sosyal yapıda milletleÅŸme kolay gerçekleÅŸmez. Åžu halde, mozaik iddiasında bulunanlar Türkiye'de Türk adında bir milletin varlığının da farkında olmayanlardır veya bunu reddedenlerdir.
Türk kavmi Anadolu'yu vatanlaÅŸtırdığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşı ve öncesi medenî bir kavim olarak ticaretle uÄŸraÅŸan, madenleri iÅŸleyebilen, ÅŸehirler kurmuÅŸ, göçebelikle birlikte yerleÅŸik hayata geçmiÅŸ bir özellik taşıyordu. Bu kavim Anadolu'ya da maddî ve manevî kültür özelliklerini yansıtmıştır. Türk kavmi Anadolu'ya geldiÄŸi 11. yüzyıl öncesi burada küçük topluluklarla ve Bizans'la karşılaÅŸmıştır. O dönemde Anadolu tabiî kilometre kareye 60 kiÅŸi düÅŸen bir coÄŸrafya deÄŸildi. Buna raÄŸmen, kültürlerarası temas ve kültür alışveriÅŸi görülmüÅŸ; kültür alıcısı bir özellik gösterdiÄŸimiz gibi, kültür verici bir nitelik de ortaya koymuÅŸuzdur. Ancak, Anadolu'ya Türk kültürü ve medeniyeti hâkim kültür olarak damgasını vurmakta da gecikmemiÅŸtir. BaÅŸka kültürlerden aldıklarımız, meselâ, bazı balık adları, yapı ÅŸekilleri gibi konular asgarî (marjinal) seviyede kalmasaydı, Anadolu Selçuklu kültüründen ve medeniyetinden bahsedilemezdi. Selçuklu bir asır içinde Anadolu'da erir ve kaybolur giderdi. Bunun arkasından da belirli bir sosyal süreç içinde Osmanlı kültür ve medeniyeti doÄŸmazdı. Osmanlı kültür ve medeniyetinden bahsedebiliyorsak bunun temel sebebi bunların bir mozaik içinde erimemiÅŸ, fakat Anadolu coÄŸrafyasına mührünü vurmuÅŸ olmasındandır. Anadolu'da Hitit, Urartu ve Bizans medeniyetine ait eserlerle mukayese bile edilemeyecek sayıda eser; Selçuklu ve Osmanlı'ya aittir. Bazı çevrelerde ve bunların tesir altında bıraktıkları bazı siyasîler, Anadolu'yu gerek kültür ve medeniyet, gerek etnik bakımdan bir mozaik veya ezogelin çorbası gibi gösterme yanlışı içindedirler. Kaldı ki, Anadolu'nun vatanlaÅŸtırılmasından sonra da farklı millî ve dinî topluluklarla Türkler arasında bir karışma söz konusu olmamış, kız alınmış, kız verilmemiÅŸ, TürkleÅŸme ve buna paralel İslâmlaÅŸma iradî ve gönüllü olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. EÄŸer Anadolu'yu hâlâ 21. yüzyıla girerken yüzyıllar öncesinin aynı özellikleri ile var olmaya devam eden bir beÅŸerî coÄŸrafya olarak düÅŸünürsek, bugün Anadolu'da canlı Asur, Urartu, Bizans, Hitit, Lidya ve Frigyalı arayışına çıkmamız gerekir. Acaba, bazı mozaikçiler Anadolu'yu dolaşırken bunlara rastlamışlar mıdır? Bu anlayış sosyal deÄŸiÅŸmeye, kültürleÅŸtirmeye meydan okuyan statik bir tarih tezi olabilir. Bu toplulukların maddi yaÅŸama tarzları ile yaÅŸadığımız coÄŸrafyayı zenginleÅŸtirdikleri bir gerçektir. Ancak, bunların kültür ve medeniyetlerinin Selçuklu ve Osmanlı'ya rakip olamayacağı gerçeÄŸini de göz ardı etmemeliyiz. Anadolu'da hâkim kültür (dominant kültür) anlayışını dışlayarak Anadolu'yu bir dış cephe betebesi veya panedyen yer mermer döÅŸemesi gibi ele almak gerçekleri saptırmaktır. Kaldı ki hâkim kültür, kültür alışveriÅŸi ile ortaya çıkar. Yoksa bu bir toplu tüfekli ezme hareketi deÄŸildir. Hâkim kültür sosyal bir süreçtir. İnsan iradesinin de dışındadır.
Kültür mozaiÄŸi iddiaları Türk kültür ve medeniyetinin düÅŸmanlarınca ve gaflet içinde olanlarca yıllardır tekrarlanır durur. Bazıları da "Kibela Ana" efsanesi ile tatmin olur ve Anadolu insanının buradan türediÄŸini iddia eder. Zaman zaman Türk kültürü yerine, Batı'da kilise ve ilahî kanunlara meydan okumuÅŸ, Batı gerçeÄŸi içinde önemli rol oynamış, insanı ve aklını merkez kabul etmiÅŸ, tabiî çevreyi kültürü belirleyen faktör olarak gören ve yeni soy kütüÄŸü ile atalar arayışı içinde olanlar; Anadolu'yu millî bir kültür damgasından mahrum bir ülke olarak göstermeye çalışmışlardır. Onlara göre, Anadolu herhangi bir kültürün damgasını taşımayan bir yolgeçen hanı veya kavimler kapısıdır. Nitekim, "Anadolu Kültürü ve Medeniyeti" görüÅŸü bundan dolayı tercih edilmektedir. Ancak, coÄŸrafya, yaÅŸama tarzı olan kültür üzerinde mutlak deÄŸil; nispi bir etkiye sahiptir. Aynı coÄŸrafya üzerinde tarihin farklı dönemlerinde deÄŸiÅŸik ekonomik ve sosyal yapılar, siyasî rejimler görülmüÅŸtür. YaÅŸama tarzı olan kültür eÄŸer hâkim ve tekili ve verici özelliklere sahipse, bu yaÅŸama tarzına sahip insan topluluÄŸu yaÅŸadığı her bir coÄŸrafyayı vatanlaÅŸtırabilmekte ve damgasını vurabilmektedir. Bundan dolayı Orta Asya'da, Türkistan'da, Anadolu'da, Balkanlar'da ve Yugoslavya içlerine kadar Türk kültürü ve yaÅŸama tarzı Bosna Hersek'te ve Kırım'da ay yıldızlı kabirlere kadar müÅŸahhas örneklerle farklı coÄŸrafyalara raÄŸmen yaÅŸamış ve yaÅŸatılabilmiÅŸtir. Bir zamanların ünlü futbolcusu Kovaceviç, "Sırplar bizi Türk olarak görmektedir." demektedir. Bundan dolayı 1071'den itibaren mozaik iddiaları tarihe gömülmüÅŸ ve sadece arkeoloji müzelerini süslemiÅŸtir.
Bu bakımdan Anadolu kültürü kavramı belirsizdir ve sanki Anadolu'ya burada yaÅŸayan ve yaÅŸamış olan hiçbir kültür ve medeniyet damgasını vuramamış, kabul edilmektedir. Bu anlayışta olanlar, 1071'de Bizans'ın yenilgisinden de rahatsızdırlar. Bu anlayış Selçuklu ve Osmanlı'yı aÅŸağılamaktadır. Bunları içine sindiremeyen bir anlayışın Cumhuriyeti kabul edebilmesi de zordur. Çünkü sosyal ve kültürel süreç süreklilik gösterir. Türkiye Cumhuriyeti gecekondu bir devlet de deÄŸildir.
DiÄŸer taraftan, "Avrupa Kültürü" kavramı da belirsizdir. Çünkü Avrupa'da birbirinden, dilden dine, örf ve âdetlere, sanat ve edebiyata kadar farklı ve ayrılabilir millî kültürler yer almaktadır.
(Prof. Dr. Mustafa E. Erkal -Etnik Tuzak)
c) Özlü anlatım
Eskilerin veciz anlatım dediÄŸi, az sözle çok ÅŸey anlatma biçimidir. Özellikle atasözleri ve özdeyiÅŸlerde bu anlatım biçimi hâkimdir. Çünkü atasözleri ve özdeyiÅŸler az sözle çok geniÅŸ düÅŸünce ve yargılar taşıyan duru ve açık sözlerdir.
AÅŸağıda özlü anlatıma örnek olmak üzere bazı atasözü ve özdeyiÅŸler verilmiÅŸtir:
"Türk kadınlarının en büyük süsü, Türk oluÅŸlarıdır." (Leydi Montegül).
"Türkçem, benim ses bayrağım" (Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca).
"İnsan, vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatan sayesinde kaimdir." (Namık Kemal).
İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yetişir." (Cervantes).
"Bir insanı iÅŸgal ettiÄŸi mevki deÄŸil, göz diktiÄŸi mevki ile ölçmelidir." (L. Tolstoy).
"Ne kadar yaÅŸadığımız deÄŸil, nasıl yaÅŸadığımız önemlidir." (Bailey).
"İlim Çin'de de olsa, gidip öÄŸreniniz!" (Hz. Muhammed).
"Tanrım, bana kitap dolu bir evle, çiçek dolu bir bahçe ver." (Konfüçyüs).
"Zafer, 'zafer benimdir' diyebilenin, muvaffakiyet 'muvaffak olacağım' diye baÅŸlayanın ve 'muvaffak oldum' diyebilenindir." (M.Kemal Atatürk)
"Çalışmak ibadetin yarısıdır." (Türk Atasözü).
"Ruhun ilacı kitaptır ." (Japon Atasözü).
"GençliÄŸin kıymeti bilinse, ihtiyarlığın ÅŸikâyeti az olur." (Türk Atasözü).
ç) Tasvir (betimleme) yoluyla anlatım
İnsan dışındaki canlı veya cansız bir varlığın ayırt edici özellikleriyle tanıtılmasına tasvir (betimleme) denir. Tasvir biçimi anlatım genellikle bağımsız bir tür olarak karşımıza çıkmaz, birçok türde, hikâye, roman, masal vb. sıkça baÅŸvurulan bir anlatım biçimidir.
Canlı veya cansız bir varlığın, bir olayın, bir manzaranın vb. tasviri yapılmadan önce mutlaka iyi bir gözlem yapılmış olmalıdır. Dikkatlice yapılan bir gözleme dayanmayan tasvirler inandırıcı olmakta uzak, yavan tasvirlerdir.
Tasvir biçimi anlatım kullanılırken gereksiz ayrıntılardan ve abartmalardan kaçınılmalıdır. Anlatılan ÅŸey konusunda objektif olunmalı ve ele alınan varlığın benzerleriyle ortak veya ayrılan yönleri gerçekçi bir bakışla ortaya konulmalıdır.
Tasvirde genelden özele, bütünden parçaya giden bir yol izlenmesi daha doÄŸru bir tavırdır. EÄŸer çalışma odamızın tasvirini yapacaksak bunu binanın giriÅŸ kapısından baÅŸlayıp odamıza doÄŸru gelerek yapmalıyız.
"İstanbul'daki büyük liselerden birinin önü ana-baba günü. Parasız yatılı sınavı var. Okulun yüz yıllık çınar aÄŸaçları, yüksek taÅŸ duvarlarının çevrelediÄŸi bahçede hışırdıyor. Sabah yeli dalların arasında. Yapraklar kımıl kımıl. Bir o yüzü bir bu yüzü parlıyor güneÅŸin sabah ışınlarıyla. Geride bir büyük yapı. Duvarları iri, kesme taÅŸ. Okulun önünde Atatürk büstü, havuz, bayrak direÄŸi.Kapının önünde biriken veliler, öÄŸrenciler, kaldırımlardan daracık yola taşıyorlar. Atlı arabalar, kamyonlar, taksiler, özel arabalar giriyorbirbirine. Kornalar çalınıyor. Sürücüler bağırıyorlar. Bahçe duvarının demir parmaklıklı pencerelerine abanan veliler, öÄŸrenciler sabırsızlanarak bekliyorlar kapının açılmasını. Resmî giysili kapıcı, kuÅŸ uçurtmuyor. Bahçe kapısı açılıyor. ÖÄŸrenciler girecek. Veliler, sınav baÅŸladıktan sonra? Bahçe, bir anda kız, erkek öÄŸrencilerle cıvıl cıvıl oluyor. İlk girenler,
ÅŸaşırıyorlar nereye gideceklerini. Yadsıyorlar. Bir ürkeklik, çekinti çoÄŸunda. Yapıya sokulamıyor, bahçeye dağılamıyorlar.
Okul kapısı açılıyor. Kapının önündeki geniÅŸ mermer sekiye bir kürsü çıkarılıyor. Kürsünün üstüne bir mikrofon konuyor. GözlüÄŸü, giyidi siyah, genç bir yönetici çıkıyor kürsüye. Odacıların getirdikleri levhalar, belli aralıklarla sehpanın önüne sıralanıyor. Levhalarda aday numaraları yazılı. Yönetici konuÅŸmaya baÅŸlıyor."
Muammer YüzbaşıoÄŸlu- Sınav
d) Portre yolu ile anlatım
Konusu insan olan tasvirlere portre denir. Portrede amaç tasvir edilen insanın göz önünde canlandırılmasıdır.
Portre bağımsız bir tür olarak kullanılabileceÄŸi gibi genellikle hikâye, roman, tiyatro, masal vb. gibi birçok edebi türde de sıkça karşımıza çıkar. Portrede (insan tasviri) baÅŸarılı olmak için ÅŸunlara dikkat edilmelidir:
-Portrede ele alınan kiÅŸinin diÄŸer insanlardan ayrılan yönleri ve benzerlikleri dikkatli bir gözlemle tespit edilmelidir.
-Portrede objektif olunmalı, taraf tutulmamalı ve ön yargılardan uzak durmalıdır. KiÅŸinin iyi ve kötü yanları beraber verilmelidir.
-Gereksiz ayrıntılardan kaçınılmalı, portrenin akıcı bir dille yazılmasına, portrede duru cümleler kullanılmasına dikkat edilmeli.
-İnsan tasviri sırasında herkesçe bilinen, kullanılan basmakalıp sözlerden kaçınılmalıdır.
Portreler konularına göre üçe ayrılırlar:
1-Fizikî portre: KiÅŸinin sadece fiziki durumunun, dış görünüÅŸünün betimlenmesidir.
2-Ruhî portre: Tanıtılacak kiÅŸinin sadece tutum ve davranışlarının yani iç dünyasının betimlenmesidir.
3-Fizikî ve ruhî portre: İnsanın iç dünyasını ve dış görünüÅŸünün beraber betimlenmesidir.
Prof. Dr. Åžerif AktaÅŸ ve Doç. Dr. Osman Gündüz?ün Yazılı ve Sözlü ´¡²Ô±ô²¹³Ùı³¾, Okuma-Dinleme, KonuÅŸma-Yazma adlı kitabından aldığımız aÅŸağıdaki örnekte hem portre hem de tasvir örneÄŸini görebilirsiniz:
YAHYA KEMAL'İN ODASINDA
Sizlere önce, Yahya Kemal'le ilk karşılaÅŸmamızı, tipini ve kaldığı oteldeki odasını anlatırsam, sohbetimiz her hâlde gözlerinizde daha iyi canlanır:
Tatlı bir yaz başı ikindisi yanımda, çok sevdiÄŸim bir öÄŸrencim var. Vitrindeki yeni kitaplara baka baka Bâbıâli yokuÅŸunu iniyoruz. İşte tam bu sırada, çalıştığım gazete ve dergilere resimler çeken Yusuf'la karşılaşıyoruz. Edebiyatı, özellikle ÅŸiiri her ÅŸeyden çok seven çocukcağızın ilk sözü:
"AÄŸabey, hani bu yakınlarda Yahya Kemal'e telefon edecektin de birlikte gidecektik. Hatta birkaç poz da resmini çekecektim," oluyor.
İyi ki oluyor!... Çünkü daha telefonda kendimi tanıtır tanıtmaz Hayal Åžehir'in Åžair'i:
"İşiniz yoksa hemen buyurun, diyor. Ve doÄŸru Park Otel, geniÅŸ antre. SaÄŸ yandaki koltuklarda Türkten çok yabancı ve Türkçeden çok yabancı diller. Sol koldaki danışma görevlisinin tarifi üzerine, karşıya gelen birkaç basamağı çıkıp uzun bir koridora giriyoruz. SaÄŸ yanda, geniÅŸ, zarif döÅŸenmiÅŸ bir salon. İşte sol kolda 165 numara. Kapıyı tıkırdatıp buyurun sesi üzerine açıyorum. GeniÅŸçe bir oda. Orta yerdeki karyolanın üzerinde, sırtı kapıya, yüzü denize dönük olan Yahya Kemal oturmakta. Bizi görünce ayaÄŸa kalkıyor. İsmi gibi cismi de büyük olan ÅŸairin sırtında, yakası açık, mavi, iyi cins, fakat biraz eskice bir gömlek var. Kendi kumaşından kemerli pantolonu bej renkte. Ayağında ise, yeni boyanmış siyah ayakkabılar.
Yahya Kemal, tıpkı sn zamanlardaki resimlerinde görüldüÄŸü gibi: Orta boylu, ÅŸiÅŸman, çok ÅŸiÅŸman. GöÄŸsüne kadar çıkan yarım küre ÅŸeklinde bir göbek. Bu muazzam gövdeyi baÅŸa baÄŸlayan, kalın ve kısa bir boyun. Yuvarlak, buÄŸday renginde kansız bir yüz. Ama cildi yaşına göre taze pürüzsüz. Elâ gözlerinin yanları kırışmamış bile. Seyrek ve kır saçlarını, ortaya yakın yerden ayırıp taramış.
Orta büyüklükteki burnunun üzerinde, iyiliÄŸe yüz tutmuÅŸ, fakat kabuÄŸu kaldırıldığı belli olan bir çıban. İnce sımsıkı kapanan dudaklar ve üstünde seyrek, kır bıyıklar? Çenesinin altında iri bir gerdan? Ve güleç yüzünde çocuÄŸumsu, masum, sevimli bir ifade İşte Yahya Kemal ve üstümdeki ilk etkisi.
Tanışma faslından sonra, karşısındaki koltuk ve sandalyelere sıralandık. Yeni söze baÅŸlamıştı ki telefon çaldı. Åžair, ancak baÅŸladığı cümlesini bitirdikten sonra ahizeyi eline aldı? O, kim olduÄŸunu bilmediÄŸimiz dostu ile konuÅŸurken, ben de yıllardır kalmakta olduÄŸu odasına bir göz attım.
Kapıdan girince hemen solda banyo ve tuvalet. Onun beri tarafı gömme gardrop. Gardrobun yanında üst üste konmuÅŸ bavullar. En üsttekinin üzerinde: Kitaplar, gazeteler ve pasta kutuları. Orta yerde, baÅŸ tarafı duvar kenarında olan ve üzerinde, içeriye girdiÄŸimizde Yahya Kemal'in oturduÄŸu karyola. Aramızdaki ufacık masada birinci sigarası paketleri, kibrit kutuları, paslı bir çakı, kalemler ve bir cep saati. Onun yanında Fatih devri ile ilgili Fransızca yazılmış bir tarih kitabı. Karyolanın baÅŸucunda bir komidin. Üzerinde telefon ve maden suyu ÅŸiÅŸeleri. Orta gözde bol bol doktor reçeteleri ve ilâçlar. Bizim sıralandığımız koltuk ve sandalyelerin arkasında, saÄŸ köÅŸedeki yuvarlak masada, bir radyo. Sol köÅŸede, dikliÄŸine konulmuÅŸ bavulun üzerinde Yahya Kemal'in en sevdiÄŸi resmi (Daha sonra imzalayıp bana da verdiÄŸi o pozu kitabın baÅŸ tarafındadır.) Onun solunda, tam karyolanın karşısına düÅŸen duvarın önünde tuvalet masası. Aynanın önünde bir sürü makaslar, kolonya ÅŸiÅŸeleri ve fırçalar. Yerdeki halıyı, duvardaki aplikleri, tavandaki avizeyi de belirtirsek burasının eÅŸyası tamamlanmış olur.
Odanın önü balkon ve manzarası harikulâde. SaÄŸ yanda Sarayburnu. İlerideki sıra sıra adalardan sonra sanki Marmara, Açık Deniz gibi göz alabildiÄŸine uzanıyor. Ve karşıda "Köhne Üsküdar", tam "Hayal Åžehir" dakikalarını yaşıyor.
S. Sami Uysal, İşte Gerçek Yahya Kemal
e) Hikâye (Öyküleme-Tahkiye) yoluyla anlatım
YaÅŸanmış veya yaÅŸanması mümkün olayların yazılı veya sözlü olarak baÅŸkalarına aktarmaya hikâye yoluyla anlatım denir. Hikâye biçimi ile anlatım bağımsız bir tür olarak (hikâye, roman, tiyatro, masal gibi) karşımıza çıkabileceÄŸi gibi; gezi yazısı, anı, biyografi, otobiyografi, sohbet vb. gibi birçok edebi tür içinde de kullanılabilir.
Hikâye biçimi anlatım üç temel öÄŸe üzerine kurulur:
1- Olay: Hikâye biçimi anlatım, esas olarak bir olay etrafında geliÅŸir. Olayın geliÅŸimine göre kurgulanır. Buna bir ana olay ve bunun etrafında oluÅŸan yardımcı olaylar da kullanılabilir. Bu anlatım biçiminde olay ve olaylar belli bir plan ve sıra içinde okuyucu veya dinleyiciye aktarılarak okuyucu heyecanlandırılır ve olayın bir parçası haline getirilmeye çalışılır.
2- KiÅŸi veya KiÅŸiler: Hikâyedeki olay veya olaylar, seçilen kiÅŸi veya kiÅŸilerin etrafında geçer. Hikâyenin ilgi çekici olabilmesi bu kiÅŸi veya kiÅŸilerin (kahramanların) etkili ve canlı olarak tanıtılmasıyla mümkündür. Bu sebeple hikâye biçimi anlatımda kahramanlar, sadece isimleriyle deÄŸil, bütün ayrıntılarıyla tasvir edilmeli ve okuyucu (veya dinleyici)nin zihninde canlanması saÄŸlanmalıdır. Hikâye biçimi anlatımda seçilen kiÅŸi veya kiÅŸiler, hikâyenin tanımına uygun günlük hayatta karşılaÅŸabileceÄŸimiz tipler olmalıdır.
3- Yer ve Zaman: Hikâye biçimi anlatımın üçüncü temel öÄŸesi yer ve zamandır. Hikâyenin etrafında kurulduÄŸu olay belli bir yerde ve belli bir zaman dilimi içerisinde geçirilmelidir. Yer ve zaman öÄŸeleri hikâye içerisinde yayılarak, okuyucuyu rahatsız etmeden hissettirilmelidir.
Hikâye biçimi anlatımın içerik planı da üç bölümden oluÅŸur:
1- Serim (³Ò¾±°ù¾±ÅŸ) Bölümü: Hikâye biçimi anlatımın giriÅŸ bölümüdür. Bu bölümde olay ortaya konur. KiÅŸi veya kiÅŸiler, yer ve zaman da bu bölümde tanıtılabilir. Ancak bunlar istenirse yazının diÄŸer bölümlerine de yayılabilir.
2- DüÄŸüm: Bu bölümde okuyucunun merak duygusu uyandırılmaya çalışılır. Bu bölümde olay/olaylar geliÅŸir ve okuyucuda merak uyandıracak ÅŸekle gelir.
3- Çözüm: DüÄŸüm bölümünde okuyucuda uyandırılan merakın giderildiÄŸi bölümdür. Yazının sonuç bölümüdür. Bu bölümde okuyucunun kafasında oluÅŸan sorunun cevapları verilerek veya ima edilerek okuyucunun rahatlaması saÄŸlanır.
Hikâye biçimi anlatımda sade, akıcı bir dil kullanılmalıdır. Süsten, gereksiz abartmalardan ve olayın akışını bozan, okuyanın veya dinleyenin dikkatini dağıtan ayrıntılardan kaçınılmalıdır.
Hikâye biçim anlatımlarda genellikle, belirli geçmiÅŸ zaman (-di'li geçmiÅŸ) ve belirsiz geçmiÅŸ zaman (-miÅŸ'li geçmiÅŸ)veya 3.ÅŸahsın (O) aÄŸzından anlatım tercih edilir.
KOCA KIZ
Köy demircisiydi. Ona Ayı Mehmet, derlerdi. Ama yüzüne karşı deÄŸil, arkasından. Yüzüne karşı Mehmet dayı, derlerdi. Çelik gibi bir adamdı. Bir vakitler pehlivanlık etmiÅŸti. Bir kulağı çekilerek marula benzemiÅŸti. Öte kulağını -pehlivanlar arasındaki bir kavgada- pehlivanın biri koparmıştı. Ayı Mehmet:
"Kulağımı koparan kahpe doÄŸurduÄŸunu ben bulamadım. Hepsinin avuçlarına, kulağım kimde" diye baktım. Hiç birinde kulağımı bulamadım. Yoksa ben o gidinin oÄŸluna kulak koparmanın ne demek olduÄŸunu gösterirdim, derdi.
Ayı Mehmet ilk önceleri nalbantlık etmiÅŸti. Ama bir gün tekme atan bir ata kızmış, atı tekmeleyince atın bacağını kırmıştı.
Mehmet, çatık kaÅŸlı, çelik güçlü bir adamdı, ama yüreÄŸi yufkaydı. Artık bir iÅŸe yaramayan atın beynine bir kurÅŸun sıkıp öldürdükleri zaman "Zavallı atcağız" diye inleyen Ayı Mehmet'in gözleri yaÅŸlarla dolmuÅŸtu. Ondan sonra nalbantlıktan vazgeçti ve demirci oldu. Bir gün köyün ileri gelenlerinden Karagöz Muhsin efendiye, bir telgraf geldi. Ayı Mehmet az buçuk okuma biliyordu. Telgrafın adresini okusun diye ona gönderdiler. Adresi kekeleye kekeleye okumaya çalışırken, KaragözoÄŸlu'nun "Z" harfini yanlışlıkla "T" diye okudu. Bir iki iÅŸgüzar Ayı Mehmet'in KaragözoÄŸlu adını nasıl okuduÄŸunu, kadıya turfanda hıyar yetiÅŸtirircesine koÅŸup bildirdiler.
KaragözoÄŸlu Muhsin Efendi kara kuru, cılız ve küçücük bir adamdı, ama gururu Kafdağı kadar cüsseliydi. Ayı Mehmet'e fena halde kızmıştı. Ona küfür etmek istiyordu. Fakat Mehmet'in eli muz salkımı gibiydi. Ona ancak uzun mesafelerden telefonla küfür edebilirdi. KaragözoÄŸlu da öyle yaptı. Ayı Mehmet telefonda güldü:
"İlâhi KaragözoÄŸlu, bu kadar zahmete ne hacet, gelip de yüzüme karşı boÅŸalsaydın ya! Zavallı, ehliz atın eceline sebep olduktan sonra hiç kimseye el kaldırmamaya yemin ettim." dedi.
Ayı Mehmet evlenemiyordu. Çünkü en hafif ve en yumuÅŸak okÅŸayışının bile kadının belini kıracağından korkuyordu ve korku adına dünyada baÅŸka bir ÅŸeyden korkmuyordu bunun kadar. Ne var ki, bu korku dolayısıyla gözlerinden ara sıra bir iç acısının gölgesi geçerdi. BaÅŸkalarının çoluk çocuÄŸa kavuÅŸtuÄŸunu gördükçe yavaÅŸça içini çeker ve sol elindeki kıskaçla tuttuÄŸu kızgın demire olanca öfkeyle balyozu indirirdi. Dükkânın bütün karanlığı, bir bir kıvılcımın ışığıyla kıpkırmızı parlardı. ?Güm? diye top gibi patlayan balyoz vuruÅŸunu duyan köy halkı:
-Ayı Mehmet yine bir ÅŸeye öfkelendi! derdi.
Bir gün Ayı Mehmet komÅŸu köye misafir gitmiÅŸti. Gece de orada yatmıştı. Yatağı kaldıran kadınlar aralarında gülüÅŸmüÅŸlerdi. Çünkü Ayı Mehmet yataÄŸa kaçırmıştı. Bir metre çapında-imparatorluk haritası gibi- bir ıslaklık vardı. Oysa Ayı Mehmet ev sahibine utanarak:
-Efendim üzerinize saÄŸlık dün gece hamamcı olmuÅŸum, demiÅŸti. Sahiden de öyle olmuÅŸtu.
Bir gün Ayı Mehmet, Sadık aÄŸanın jipi ile Söke'ye gidiyordu. Jip, saatte on iki kilometre hız yapıyordu. Menderes Ovası cehennem gibi alev tütüyordu. Yalnız, pamuk ekici kadınların allı pullu ÅŸalvar, cepken ve sapsarı baÅŸ bezleri apaçık sıcaklık buÄŸusuna renk veriyordu. İnsan, Aydın Ovasına ve uzakta yükselen masmavi BeÅŸparmak Dağına baktıkça, yüreÄŸine sımsıcak bir sevgi geliyor ve "HEY KOCA YURT" demekten kendini alamıyordu.
Jip, Söke'ye yaklaşırken hendekler derinleÅŸti. Jip bir dönemece varınca çamurların üzerinde patinaj yaptı, yarım daire döndü, oradaki bir tümseÄŸe,-bir yanıyla- çarptı ve sonra pek yavaÅŸ olarak devrildi, yüz üstü geldi. Sadık aÄŸa ile Ayı Mehmet'e bir ÅŸey olmadı. Tarlada çalışmakta olan kadınlar hemen imdada koÅŸtular. Fakat aralarında bir iri yarısı vardı ki ona Koca Kız derlermiÅŸ, iÅŸte asıl o, gelip jipin tavanını bir eliyle tuttu ve yaÄŸdan kıl çekercesine, jipi dört ayakları üzerine koydu.
Kadındaki, kol denilen iki çelik sütun, deÄŸme vinç makinelerine taÅŸ çıkarırdı, alimallah. İşte bu hareketi görünce Ayı Mehmet aÅŸka geldi. Hayranlığının, koluna nasıl bir güç verdiÄŸini düÅŸünmeden, elini kaldırıp kadının omzuna "YaÅŸa" diye bağırarak vurdu. O, vuruÅŸ mu, okÅŸayış mı diyelim, her ne ise deÄŸme öküzü tezek gibi yere çalar da yamyassı ederdi. Ne var ki kadın "ViÅŸ anam!" bile demedi, güldü sadece. Hani ya, yirmi insanı öldürecek elektrik akımını file vermiÅŸler de gıdıklanarak kuyruÄŸunu sallamış. İşte tam onun gibi.
"ViÅŸ anam" demesi ya da dememesi ÅŸöyle dursun, kadın hoÅŸlandı bundan. Ayı Mehmet'e:
Deh gidinin koca oÄŸlanı, dedi, sonra Mehmet'i sarıp, kuzu taşırmış gibi kaldırdı, jipe koydu. Ama kendi de girdi. Hâlâ Mehmet'i kollarında tutuyordu. Mehmet'e:
Söke'ye gidiyordunuz deÄŸil mi? Ben de seninle birlikte geleceÄŸim, orada evleneceÄŸiz, dedi. Mehmet'e cevap verecek vakit bırakmadan:
"Yoksa evli misin?" diye sordu. Mehmet aÅŸkla:
Hayır! diye gürledi.
Kıza kendi köyünde "Akkız" derlermiÅŸ. Çünkü gözleri inadına kapkara olmasına raÄŸmen teni apaktı. Hem de boylu posluydu ama her yanı denkti. Mermer direk gibi kadındı. Kadın diyoruz, çünkü bu kadar alâmet ÅŸeye insan kız diyemiyor. Oysa Akkız, sahiden de kız oÄŸlan kızmış. Hatta kendi köyünün uçarı çapkın ve kumarbazlarından olan Yankeser Hüseyin, kadınlar hakkındaki bilirkiÅŸiliÄŸine dayanarak kızı görünce: Allah vermesin, ya aksi tarafına rast gelir de bir tokat savurursa çenemle otuz iki diÅŸimi havaya savurur, dermiÅŸ.
Kimi yol, dört beÅŸ kadın düÄŸüne giderken köyün yakınındaki ırmağı geçmek gerekirmiÅŸ. Kadınlar ÅŸatafatlı çoraklarını çıkarmak istemezlerse, Akkız ikisini üçünü yallah diye sırtına vurunca, tüy taşıyormuÅŸ gibi karşı tarafa götürürmüÅŸ.
Söke'ye varınca, Akkız, Ayı Mehmet'i evlendirme dairesine kolları arasında taşımaya kalkışmış, ama Ayı Mehmet utanmış. Orada yıldırım nikâhı kıymışlar. İşte ondan sonra dünyaya bir dizi çocukları doÄŸmaya baÅŸlamış. Ayı Mehmet yaramaz çocuklarını döveceÄŸi zaman, arkalarına serçe parmağı ile vururmuÅŸ. Serçe parmağı deyip de geçmeyin, Ayı Mehmet serçe parmağıyla bile çocuklarını dövmeye korkarmış. Halikarnas Balıkçısı
f) KonuÅŸma (Diyalog) biçimi anlatım: Birçok edebi türde veya sözlü anlatım etkinliklerinde (roman, hikâye, tiyatro, masal, ÅŸiir, mensur ÅŸiir, röportaj, sohbet, açık oturum vb.) kullanılan bu anlatım biçimi iki veya daha fazla kiÅŸinin tespit edilen bir konu üzerinde karşılıklı konuÅŸturulmasına dayanır.
Karşılıklı konuÅŸma biçimi kullanılırken ÅŸunlara dikkat etmelidir:
-Konuşmalar, konuşanların sosyal durumlarına, eğitimlerine ve kişiliklerine uygun olmalı, okuyucuyu itmemelidir.
-Genellikle konuÅŸanlardan birinin daha baskın olduÄŸu diyaloglar sıkıcı olur. Bu olsa olsa monolog olabilir. Onun için konuÅŸanların hepsine konuÅŸma ÅŸansı verilmelidir.
-Uzun konuşmalarla konu dağıtılmamalı, okuyucu veya dinleyici konudan uzaklaştırılmamalıdır.
-Karşılıklı konuÅŸmalarda dil ve üslûba dikkat edilmeli, sade, açık, akıcı bir üslûp tercih edilmelidir. Takibi zor ve anlamları geniÅŸ kitleler tarafından bilinmeyecek kelimeler kullanılmamalıdır.
"Gece, Kalkandelen ÅŸehrini biraz dolaÅŸmak niyetindeydim. Hükümet Meydanı aydınlıktı. Etrafta yer yer büyük binalar yükseliyordu. Birden, bir vitrin önünde, 18 yaşında iki delikanlının Türkçe konuÅŸmaları dikkatimi çekti. Biraz oyalanarak kendilerine kulak verdim. Biri, arkadaşına, birlikte sinemaya gitmeleri için ısrar ediyordu. Ötekisi, açık havada haÅŸlanmış mısır alıp yemenin daha iyi olacağını söylüyordu. Dayanamayarak söze karıştım.
EÄŸer beni dinlerseniz ÅŸöyle yapacaksınız. HaÅŸlanmış mısır alıp birlikte sinemaya gideceksiniz. Böylece hem mısır yemiÅŸ, hem de film seyretmiÅŸ olacaksınız. İkinizin de isteÄŸi yerine gelmiÅŸ olacak.
Åžaşırdılar. Bir süre beni süzdüler. Birisi elime sarıldı.
__İstanbul'dan mı geldiniz?
__Hayır! Ankara'dan.
__Kaç gün önce?
__Üç-dört gün oluyor.
__Ankara güzel mi?
__Çok güzel.
__İstanbul güzel mi?
__Çok çok güzel!
__Bizim İstanbul'da akrabamız var.
__Benim de Kalkandelan'de, Üsküp'te akrabalarım var.
__Ya! Kim onlar? Acaba biz tanıyor muyuz?
__Tabi tanıyorsunuz. Benim akrabalarım sizlersiniz, hepinizsiniz. Bakın iÅŸte aynı dili konuÅŸuyoruz! Aynı milletin çocuklarıyız. Bu bakımdan ben, sizleri kardeÅŸlerim gibi seviyorum.
__Allah Türkiye'yi esirgesin. Türkiye'nin taşına toprağına selâm.
__Allah sizleri de esirgesin!"
Yavuz Bülent Bâkiler, Üsküp'ten Kosava'ya
g) Manzum (Åžiir) biçimi anlatım
İnsanlık tarihinin bilinen en eski anlatım biçimi. Binlerce yıl insanlara arasında sözlü olarak yaÅŸadıktan sonra yazıya geçirilen destan örneklerinin birçoÄŸunda manzum anlatım biçimi esastır.
Ele alınan bir konunun, ölçülü, kafiyeli veya serbest dizelerle anlatıldığı anlatım biçimi demek olan manzum anlatım biçiminde konunun akılda daha kolay kalmasını saÄŸlayan renkli ve ahenkli bir anlatım esastır. GeçmiÅŸte eÄŸitimin de bir parçası olarak kullanılan (manzum ders kitapları gibi) bu anlatım biçimi bugün sadece güzel sanatların önemli bir kolu olan ÅŸiir türünde kullanılmaktadır.
AÅŸağıda ÅŸiir türüne iki güzel örnek veriyoruz:
&±ç³Ü´Ç³Ù;°Õ&±«³Ü³¾±ô;¸é°Ä°³§°Õ´¡±·
Tiyan-Şan, Kadır-Gan ufuklarından
DinlediÄŸim ozanlarla
Binlerce yıldan beri söylenen destanlarla
Yine Türkistan'ı andım.
Öz yurdumu çarmıha germiÅŸler kırk yerinden
Bin yıl geçse unutmam, acımın üzerinden
Vurulan bir ceylana yanar gibi derinden
Ulu Türkistan'a yandım.
Geldi kuruldu gönlüme Ahmet Yesevî pirimiz
Osman Batur?a kadar anlattı birer birer
Ben de bütün Horasan erleriyle beraber
Yeni baÅŸtan Türkistan'a inandım.
Rüzgârlarla savrularak sessiz-sedasız
Denizlere kavuşan ırmaklarla akarak
Uçup giden güzelim kırlangıçlara bakarak
Türkistan'ı hür sandım.
Görmeden göstermeden TaÅŸkent'i, Buhara'yı
Urimçi'ye varmadan atsız-pusatsız
Bir başıma, yorgun-argın, kolsuz-kanatsız
Türkistan'a dost gönüller kazandım.
Tanrım, bir gün acaba diyebilecek miyim?
Vuslatın yüzüme nakışlandığı nurla
Bir komÅŸu bahçesine uzanır gibi huzurla
Türkistan'ın toprağına uzandım."
Yavuz Bülent Bakiler-Harman
"ÇOBAN ÇEÅžMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzaÄŸa çoban çeÅŸmesi.
Ey suyun sesinden anlayan baÄŸlar,
Ne söyler ÅŸu daÄŸa çoban çeÅŸmesi?
Gönlünü Åžirin'in aÅŸkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
BaÅŸlamış akmaÄŸa çoban çeÅŸmesi
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soÄŸuk su verdi,
DeÄŸdi kaç dudaÄŸa çoban çeÅŸmesi!
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaÅŸ gönderen bu
Sızmadı topraÄŸa çoban çeÅŸmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok ÅŸimdi daÄŸlarda.
AteÅŸten kızaran bir gül arar da
Gezer baÄŸdan baÄŸa çoban çeÅŸmesi.
Ne ÅŸâir yaÅŸ döker, ne âşık aÄŸlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar:
Beyhûde seslenir, beyhûde çaÄŸlar
Bir sola, bir saÄŸa çoban çeÅŸmesi!..."
Faruk Nafiz Çamlıbel-Han Duvarları